13. Hukuk Dairesi 2015/35306 E. , 2017/11509 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki borçlu olmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı şirket ile 25.05.2012 tarihli tatil köyü devre tatil üyelik sözleşmesi imzaladığını, 134-B nolu ünitenin 46-47.haftaları kırmızı döneminin 20 yıllığına kiraladığını, sözleşme gereği 200,00 TL’yi peşin olarak sözleşmenin kurulması sırasında ödediğini, 8.400,00 TL tutarlı bono imzaladığını, sözleşmenin kurulmasından en az bir gün önce bakanlıkça belirlenen tüketici haklarına dair form verilmediğini, cayma süresi dolmadan bono düzenlenmek suretiyle kendisinin borç altına sokulduğunu, kendisine devre mülk olarak pazarlanan yerin devre tatili olduğunu anlaması ve tüketicinin haklarının gereği gibi anlatılmaması üzerine gün ve 13079 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshini bildirdiğini, yine davalı tarafından aleyhine sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, sözleşmenin feshedilmesi sebebiyle takip konusu bononun karşılıksız kaldığını belirterek; 2014/9709 esas nolu dosyasındaki takibe konu 8.400,00 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece Davanın kısmen kabulüne, Davacının sayılı dosyasında ki takibe konu 8.400,00TL tutarlı bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, Şartlar oluşmadığından tazminat isteminin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak devre tatil sözleşmesini imzaladığını, sözleşmenin feshi nedeniyle imzalanan senetler nedeniyle başlatılan takipte borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmış, davalı şirket ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen devre tatil sözleşmesinin matbu şekilde tüketici ile müzakere edilmeden sözleşmeye konu tesisten yararlanılmadan yapılan tanıtım programı sonucunda imzalandığı, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak tüketiciden peşinat ve 8.400,00TL bedelli emre yazılı senedin alındığı, tüketicinin borçlarının ayrıntılı olarak belirtilmesine rağmen satıcının veya sağlayıcının hak ve yükümlüklerinin ve ihlali halinde yaptırımının gösterilmediği, sözleşmede tüketicinin cayma hakkını içerir ibarenin bulunmadığı, sözleşme imzalamadan önce bilgilendirme formunun verilmediği, 18-21 Haziran 2012 tarihleri arasındaki konaklamanın sözleşmenin ifası, tesisin tecrübe ve muayene edildiği niteliğinde olmadığı, sözleşme bedelinin %35"i ve yıllık gider payı ödenmediğinden henüz tüketicinin sözleşmeden yararlanma hakkının başlamadığı ve cayma hakkına sahip olduğu, davacı tarafından keşide edilen 23/07/2012 tarihli ihtarname ile süresi içerisinde cayma hakkının kullanılarak sözleşmenin feshinin talep edildiği, sözleşme bedelinin ödenmesi için düzenlenen ve takip konusu yapılan senedin nama yazılı düzenlenmemesi sebebiyle Yasa uyarınca geçersiz olup, tüketici yönünden bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Somut olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulanan 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı TKHK"nun 8/1 maddesinde, “kapıdan satış, işyeri, fuar, panayır gibi satış mekânları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlardır.” şeklinde tanımlanmış olup davacının, davalı şirketin temsilcileri tarafından gezi amaçlı götürüldüğü sırada daha önceden düşünmediği ve devre tatil satın almak için de gitmediği halde, yapılan tanıtımlar üzerine hazırlıksız bulunduğu bir sırada imzalamış olduğu sözleşmenin, kapıdan satış şeklinde yapıldığının kabulü gerekir. Bu tip satışlar, tecrübe ve muayene koşullu satışlardan olduğundan cayma hakkı, ancak hizmetin ifasından sonra, başka bir ifade ile tatil hakkı kullanıldıktan sonra işlemeye başlayacak olup bu süre içinde sözleşme askıdadır.
Davacının, sözleşmeyi 25.05.2012 tarihinde imzaladığı ve 18.06.2012-21.06.2012 tarihi arasında sözleşmeye uygun kullanımı bulunduğuna göre bu durumda cayma hakkını kullanma süresi 21.06.2012 tarihinden itibaren başlamış olup davacının cayma hakkını kullanması mümkündür. Ancak davacı 23.07.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmeden cayma hakkı kullanarak sözleşmenin iptalini istemiştir. Oysa ki kullanım tarihinin son günü ile ihtarname tarihi arasında 31 günlük sürenin geçmiş bulunması, Devre Tatil sözleşmeleri Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 6.maddesi gereğince devre tatil sözleşmelerinde cayma süresi on gün olması nedeniyle davacının cayma hakkını süresinde kullanmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece bu hususlar değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ilgili hükümler değerlendirilmeden yanlış gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.