Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/1827
Karar No: 2015/2783
Karar Tarihi: 02.12.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1827 Esas 2015/2783 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, Türk vatandaşı iken yurt dışında geçen çalışmalarının borçlanılarak sigortalılık başlangıcının belirlenmesi ve buradan kaynaklı kazanılmış haklarının kullanılması talebiyle dava açmıştır. Mahkeme, davacının yurtdışında geçirdiği süreleri 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanabileceği ve ilk sigorta başlangıç tarihinin 28/03/1977 olduğunun tespitine karar vermiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire kararı bozmuştur. Yapılan yeniden yargılama sonucunda mahkeme, önceki kararda direnmiştir. Ancak taraflar arasında davadan feragat beyanı içeren dilekçe verilmesi nedeniyle Hukuk Genel Kurulu kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca temyizen incelenemez. Kararda, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmüne değinilerek, borçlanma işleminin 5510 sayılı Yasa'nın 4/1-b madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olması gerektiği vurgulanmıştır. Kararda yer alan kanun maddeleri: 3201 sayılı Kanun, 551
Hukuk Genel Kurulu         2015/1827 E.  ,  2015/2783 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “sigortalılık süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.04.2013 gün ve 2013/187 E.-2013/268 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 05.06.2013 gün ve 2013/9329 E.-2013/12555 K. sayılı ilamı ile;
    (...Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum’un aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    Mahkemenin, henüz yapılmış bir borçlanma işlemi bulunmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
    Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür.
    Ancak, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi; davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, Alman Rant sigortasına giriş olan 28.03.1977 tarihini içerecek şekilde ve borçlanma talep tarihindeki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması, 5510 sayılı Yasanın 4/1-b madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere, usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, sigorta başlangıcına hükmedilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının, Türk vatandaşı iken yurt dışında geçen çalışmalarının 3201 sayılı Yasaya göre borçlanabileceğinin tespiti ile yurtdışında çalışmaya başladığı tarihin sigortalılık başlangıç tarihi sayılması istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, davacının Türk Vatandaşlığından çıkmadan önceki yurtdışında geçen süreleri borçlanma isteminin davalı Kurum tarafından kabul etmediğini, oysa kazanılmış hak olan vatandaş statüsünde çalıştığı dönemleri borçlanması gerektiğini, Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29/4 maddesi gereği sigortalılık başlangıcının yurt dışında ilk çalışma başlangıç tarihi olması gerektiğini belirterek, davacının alman Rant Sigortasına girişe tarihi olan 28.03.1977 tarihinin Türkiye"de hizmet başlangıcı olarak kabul edilerek borçlanma işleminin 4/1-a kapsamında yapılmasının gerektiğinin tespitini talep etmiştir.
    Davalı ... (SGK) vekili, davacının borçlanma talebinde bulunduğu tarihte Türk vatandaşı olmadığından, yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçirdiği çalışma sürelerini, 3201 sayılı Kanun"a göre borçlanma imkânı bulunmadığını bu nedenle yapılan işlemlerin 3201 Sayılı Yasaya uygun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının yurtdışında çalıştığı süreleri 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanabileceği ve Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanması gerektiği gerekçesiyle davacının ilk sigorta başlangıç tarihinin 28/03/1977 olduğunun tespiti ile Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas sürelerinden dilediği kadarını borçlanmaya hakkı olduğunun tespitine, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulunda işin esasının görüşülmesinden önce; davalı vekili tarafından direnme kararının temyizi talep edildikten sonra davacı vekili tarafından davadan feragat beyanı içeren dilekçe verilmesi hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
    Ön sorunun çözümü için öncelikle feragate ilişkin açıklama yapılmalıdır:
    Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan yasa hükmüne göre feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
    Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz.
    Hiçbir kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi, davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir (HMK. m.310).
    Bir usul hukuku kavramı olarak davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması, yasa gereğidir. 6100 sayılı HMK’nın 309.maddesi aynen;
    “(1)Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.
    (2)Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
    (3)Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.
    (4)Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır” şeklindedir.
    Davadan feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğurucu nitelikte olması nedeniyle bütün bu özellikleri içermesi zorunludur.
    Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen bir direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
    Böyle bir durumda, direnme kararı Hukuk Genel Kurulunca temyizen incelenemez.
    11.04.1940 gün ve 1939/15 Esas, 1940/70 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenmesine usulen engel oluşturan bu durumun yerel mahkemece değerlendirilip karara bağlanması gerekmektedir.
    Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2012 gün ve 2012/17-429 E. 2012/679 K. ile 29.04.2009 gün ve 2009/13-76 E., 2009/120 K. sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    Somut olayda, direnme kararının davalı vekili tarafından temyizinden sonra ancak, temyiz isteminin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmesinden önce vekaletnamesinde davadan feragat yetkisi verilmiş olan davacı vekili, davadan feragat ettiğini bildirdiğinden, bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunludur.
    Bu durumda, mahkemece; ortaya çıkan yeni durum değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiğinden, direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.

    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.12.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi