Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
7201 Sayılı Tebligat Kanununun 12.maddesine göre, hükmi şahıslara tebligat, selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Aynı kanunun 13.maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları halde tebliğ orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birisine yapılır. Aynı Kanunun 21.maddesine göre ise; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.”
Borçlunun adresinde, borçlu şirket yetkilileri ve çalışanı bulunmadığında, tebligat memurunca tebliğ işleminin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 21.maddesine göre yapılmasında yasaya aykırılık yoktur.
Hükmi şahıslar adına ve adı geçenin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 21.maddesine göre yapılmış olması halinde, tebliğ memurunun Tüzüğün 28.maddesindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi, gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz.
Somut olayda alacaklı... tarafından borçlu .... hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde adı geçene gönderilen örnek 10 numaralı ödeme emrinin "şirket yetkilisinin çarşıya gittiğinden" bahisle 7201 Sayılı Kanunu"nun 21.maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Borçlu ise, ödeme emri tebligatının borçlu şirketin ticaret sicili adresine gönderilmediğinden bahisle, usulsüz tebligatın ve ödeme emrinin iptalini talep etmiş, borca
ve faize itiraz etmiştir.
Borçlu şirkete ilişkin ödeme emrinin, “.... adresine çıkartıldığı görülmektedir.
Mahkemece ticaret sicil memurluğundan borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi sorulmuş; 23.10.2007 tarihinde tescil edilen anasözleşmesine göre, şirketin tescilli adresinin, “...” olduğu bildirilmiştir.
Öte yandan, 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 32.maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir (H.G.K. 29.12.1993 Tarih ve 1993/18-778 E. 1993/876 K.) (H.G.K. 25.01.2006 Tarih ve 2005/2-772 E. 2006/17 K.).
Mahkemece gerekli araştırma yapılarak tebliğ adresinin borçlu şirketin ticaret sicil adresi olmadığı tespit edildiği halde, tebligatın usulüne uygun olduğuna ve bu nedenle itirazın süresinde olmadığından reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda, mahkemece, borçlunun tebligattan haberdar olduğu tarih sorulup tespit edilmeli, tebliğ işleminden en geç şikayet tarihinde haberdar olunduğu düşünülmeli ve buna göre ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verildikten sonra süresinde olması halinde, borca ve faize itirazın da esası incelenmelidir.
Açıklanan nedenlerle eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 08/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.