10. Ceza Dairesi 2019/1631 E. , 2019/3651 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığının, 18/04/2019 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ..."ın mahkûmiyetine dair İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/04/2018 tarihli ve 2018/64 esas, 2018/270 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 02/05/2019 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanığın, 20/02/2009 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/06/2009 tarihli ve 2009/359 esas, 2009/1185 sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
2- Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedbirin infazına başlaması için gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 06/11/2010 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, sanığın çağrıya uymadığının bildirilmesi üzerine, yargılamaya devam edildiği ve İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/04/2013 tarihli ve 2011/579 esas, 2013/361 sayılı kararıyla TCK"nın 191/1, 192/3 ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
3- Daha sonra sanığın denetim süresi içinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin mahkûmiyet kararının kesinleştiğinden bahisle hükmün açıklanması için ihbarda bulunulması üzerine, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2015 tarihli ve 2015/890 esas, 2015/840 sayılı kararıyla, sanığın TCK"nın 191/1, 192/3 ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu kez de 6545 sayılı Kanunla 5320 sayılı Kanununa eklenen geçici 7/2. madde uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
4- Ancak sanığın denetim süresi içinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkûmiyetine karar verildiğinin ihbar edilmesi üzerine, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/04/2018 tarihli ve 2018/64 esas, 2018/270 sayılı kararıyla hüküm açıklanarak, sanığın TCK"nın 191/1, 192/3 ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelenmesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "Dosya kapsamına göre, sanık hakkında İzmir (Kapatılan) 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/06/2009 tarihli kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına, İzmir (Kapatılan) 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/04/2013 tarihli kararı ile de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar verildiği dikkate alındığında, denetim süresi içerisinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işleyen sanık hakkında hükmün açıklanarak mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2015 tarihli kararı ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddesi uyarınca şartları oluşmadığı halde yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmesinde isabet görülmemiş ise de, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2015 tarihli kararını müteakip sanığın denetim süresi içerisinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlemesi nedeniyle İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/04/2018 tarihli kararıyla hükmün açıklanmasına karar verilmiş olması karşısında, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/12/2015 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararının hüküm ifade etmediği düşünülerek yapılan incelemede,
5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) Hakkında herhangi bir tedbire hükmedilen kişi, karara uygun olarak müdürlüğün hazırladığı programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymak ve katlanmak zorundadır. (2) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.42.md) Denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından yapılan çağrılara veya hazırlanan denetim planına uyarıya rağmen uyulmaması, denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülük ihlali sayılır.” şeklinde, 40. maddesinde; “(1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği belirtilir. ... (3)Düzenlenen tebligatta, yükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmadan müdürlüğe gelmemesi veya hakkında belirlenen yükümlülüklerin gereğini yerine getirmemesi halinde, denetimli serbestlik kararının niteliğine göre kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebileceği, seçenek yaptırım veya tedbirin hapse çevrilebileceği ya da koşullu salıverilme kararının geri alınabileceği gibi gelmemenin hukuki sonuçları yükümlüye bildirilir. (4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir.” şeklinde düzenlemelere yer verildiği,
Yine, anılan Yönetmeliğin dördüncü kısım beşinci bölümünde yer alan "Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ve bu tedbirin yerine getirilmesi" başlıklı 72. maddesinde ise kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişiler hakkındaki denetimli serbestlik kararlarının infazı sırasında yürütülecek işlemler hakkında düzenlemelere yer verildiği,
Somut olayda, sanık hakkında İzmir (Kapatılan) 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/06/2009 tarihli ve 2009/359 esas, 2009/1185 sayılı kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı, bu kararın yerine getirilmesi için çıkarılan... Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünün 19/08/2010 tarihli ve 2010/704 DS sayılı çağrı yazısının, sanığa 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca 06/11/2010 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın yasal süresi içinde müdürlüğe başvurmaması nedeniyle evrakın kapatılarak 11/03/2011 tarihinde yükümlüye ait dosya Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmiş ise de, benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında davaya devam olunacağının anlaşılması karşısında, bu hâliyle usulüne uygun tebliğ yapılmayan sanığın yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin kabul edilemeyeceği ve ısrar koşulunun gerçekleşmediği gözetilmeksizin, sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/04/2018 tarihli ve 2018/64 esas, 2018/270 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Görüldüğü üzere, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır.
Sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edildiği tarihte yürürlükte olan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 27. maddesine dayanılarak hazırlanmış olup, bu Yönetmeliğin “Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi” başlıklı 87. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak hükmedilen denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanabilmesi için, öncelikle hükümlüye “uyarılı ilk başvuru davetiyesi” gönderilerek, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurması gerektiği belirtilir. 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde TCK’nın 191. maddesinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin olarak “ısrar” koşulu yer almadığı için, aynı yönetmelik maddesinin 2. fıkrası uyarınca da hükümlü on gün içerisinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmez ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamazsa, denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kaydı kapatılarak durum mahkemesine bildirilir.
05/03/2013 tarihinde yürürlüğe girip önceki Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40/4. maddesi ile 47/1. maddesinin (a) bendi de aynı yönde düzenleme içermekte olup, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse denetimli serbestlik kaydı kapatılır.
Görüldüğü üzere, TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan yargılamalarda bir usûl hükmü olarak yargılama şartı olan “Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” koşulunun aranmadığı 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, uyarılı ilk başvuru davetiyesine icabet etmeyen, yani tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamayan hükümlülere yeniden davetiye gönderilmesi ve uyarı yapılması gerektiğine ilişkin olarak Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda ve 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. TCK’nın 191. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen ancak bu tedbiri ihlal eden hükümlülerin uyarılmasına ilişkin düzenleme, kendisine gönderilen “uyarılı ilk başvuru davetiyesi”ne icabet edip Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat eden ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlayan, ancak daha sonra yükümlülüklerini ihlal eden hükümlüler için geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ederek denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, bu davetiyenin hükümlüye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen hükümlünün çağrıya uymadığı ve bu şekilde yükümlülüklerini ihlal edip denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı, bu nedenle tedbirin infaz edildiği tarih itibariyle uygulanması gereken 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilme koşulları oluştuğu,
Ayrıca, sanık hakkında doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının sanık lehine olduğu, bu nedenle, tedbiri ihlal eden sanık hakkında 6545 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklindeki hüküm gereğince, yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesinin yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, “ısrar koşulu gerçekleşmediğinden durma kararı verilmesi gerektiği” gerekçesine dayanan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre; sanığın mahkûmiyetine dair İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/04/2018 tarihli ve 2018/64 esas, 2018/270 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 10.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.