Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/1213
Karar No: 2019/3648
Karar Tarihi: 10.06.2019

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2019/1213 Esas 2019/3648 Karar Sayılı İlamı

10. Ceza Dairesi         2019/1213 E.  ,  2019/3648 K.

    "İçtihat Metni"

    Adalet Bakanlığının, 19/03/2019 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ..."in mahkûmiyetine dair Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2013 tarihli ve 2012/833 esas, 2013/127 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26/03/2019 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    A) Konuyla İlgili Bilgiler:
    1- Sanığın, 31/12/2009 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/06/2012 tarihli ve 2011/905 esas, 2012/773 sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
    2- Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedbirin infazına başlaması için gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 09/11/2012 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, sanığın çağrıya uymadığının bildirilmesi üzerine, yargılamaya devam edildiği ve Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2013 tarihli ve 2012/833 esas, 2013/127 sayılı kararıyla TCK"nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
    Anlaşılmıştır.
    B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
    Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "Somut olayda, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yapılan yargılama sonucunda Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/06/2012 tarihli kararıyla tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verildiği, anılan kararın infazına 15/10/2012 tarihinde başlanıldığı ve ... Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından çıkartılan, tedavi ve denetimli serbestlik kararının icrası için 10 gün içinde başvuru yapması aksi hâlde yükümlülüğü ihlâl etmiş sayılacağı şerhini içerir tebligatın sanığın aynı zamanda mernis adresi olan "..." adresine doğrudan Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca 09/11/2012 tarihinde tebliğ edilmesini müteakip, yükümlünün belirlenen 10 günlük süre içinde ilgili müdürlüğe başvurmadığından bahisle denetim dosyasının kapatılmasını takiben Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 11/12/2012 tarihli ve 2012/778 sayılı yeniden bir karar verilmesi talebi üzerine yapılan yargılama neticesinde, Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2013 tarihli ve 2012/833 esas, 2013/127 sayılı kararı ile sanığın mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmış ise de;
    Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği,
    7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun"un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Kanun"un 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği hâlde, ...Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün çağrı kağıdının 09/11/2012 tarihinde sanığa tebliğine ilişkin işleminin anılan usule aykırı olarak yapıldığı ve geçersiz olduğu gibi, söz konusu tebligatın geçerli olduğu kabul edilse bile yükümlünün tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmediği, tek başına bu durumun ise ısrar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, bu kapsamda usule aykırı yapılan ilk çağrıya uymayan yükümlüye sonuçları da şerh edilmek sureti ile ikinci kez yeniden çağrı kağıdı da çıkartılmadığı anlaşıldığından, ısrar şartının gerçekleşmediği, bu sebeple kamu davası hakkında durma kararı verilerek, hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması hâlinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2013 tarihli ve 2012/833 esas, 2013/127 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
    C) Konunun Değerlendirilmesi:
    Tebligat Kanunu’nun; 10. maddesinde, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. (…) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklinde düzenleme yer aldığı,
    21. maddesinin 2. fıkrasında;
    “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” şeklinde düzenlemeler yer aldığı,
    Bu nedenle somut olayda olduğu gibi, bilinen son adresi tebliğe elverişli olmayan sanığın MERNİS adresi ile bilinen son adresi aynı olması nedeniyle, bu adrese Tebligat Kanununun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca uyarılı ilk başvuru davetiyesi tebliğ edilmesinin yasaya uygun olduğu;
    Ayrıca, tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Görüldüğü üzere, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır.
    Sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edildiği tarihte yürürlükte olan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 27. maddesine dayanılarak hazırlanmış olup, bu Yönetmeliğin “Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi” başlıklı 87. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak hükmedilen denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanabilmesi için, öncelikle hükümlüye “uyarılı ilk başvuru davetiyesi” gönderilerek, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurması gerektiği belirtilir. 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde TCK’nın 191. maddesinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin olarak “ısrar” koşulu yer almadığı için, aynı Yönetmelik maddesinin 2. fıkrası uyarınca da hükümlü on gün içerisinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmez ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamazsa, denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kaydı kapatılarak durum mahkemesine bildirilir.
    05/03/2013 tarihinde yürürlüğe girip önceki Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40/4. maddesi ile 47/1. maddesinin (a) bendi de aynı yönde düzenleme içermekte olup, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse denetimli serbestlik kaydı kapatılır.
    Görüldüğü üzere, TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan yargılamalarda bir usûl hükmü olarak yargılama şartı olan “Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” koşulunun aranmadığı 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, uyarılı ilk başvuru davetiyesine icabet etmeyen, yani tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamayan hükümlülere yeniden davetiye gönderilmesi ve uyarı yapılması gerektiğine ilişkin olarak Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda, 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinde ve 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. TCK’nın 191. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen ancak bu tedbiri ihlal eden hükümlülerin uyarılmasına ilişkin düzenleme, kendisine gönderilen “uyarılı ilk başvuru davetiyesi”ne icabet edip Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat eden ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlayan, ancak daha sonra yükümlülüklerini ihlal eden hükümlüler için geçerlidir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ederek denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, bu davetiyenin hükümlüye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen hükümlünün çağrıya uymadığı ve bu şekilde yükümlülüklerini ihlal edip denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı, bu nedenle tedbirin infaz edildiği tarih itibariyle uygulanması gereken 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilme koşulları oluştuğu,
    Ayrıca, sanık hakkında doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının sanık lehine olduğu, bu nedenle, tedbiri ihlal eden sanık hakkında 6545 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191"nci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklindeki hüküm gereğince, yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesinin yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, “ısrar koşulu gerçekleşmediğinden durma kararı verilmesi gerektiği” gerekçesine dayanan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
    D) Karar :
    Açıklanan nedenlere göre; sanığın mahkûmiyetine dair Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2013 tarihli ve 2012/833 esas, 2013/127 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 10.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi