17. Hukuk Dairesi 2016/9886 E. , 2019/6832 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacı şirket nezdinde sigortalı bulunan ve davalı ... Tatlı"nın maliki bulunduğu gayrimenkulün (işyerinin) 1.katındaki mutfak lavabosunun hortumunun tazyikli su nedeniyle patlaması sonucu meydana gelen su baskını ile sigortalı şirketin ürünlerinin zarar gördüğünün 18/05/2013 tarihinde sigortalı tarafından yazılı olarak bildirildiğini, sigortalı şirketin (Seral Dayanıklı Tük. Malz. San. Tic. Ltd. Şti.) hasar ihbarına ilişkin olarak 18/05/2013 tarihinde sigortalının kiracı bulunduğu gayrimenkulde inceleme yaptırılarak ekspertiz raporu alındığını, gayrimenkulün patlayan su borusu nedeniyle hasarlandığının çekilen fotoğraflarla tespit edildiğini ve hasarlama sonucunda sigortalının 9.642,09 TL zarar bulunduğunun davacı şirkete bildirildiğini, söz konusu ekspertiz raporuna dayanarak sigortalı şirkete 9.642,11 TL ödeme yapıldığını beyanla, yapılan ödemenin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava dilekçesinde bahsi geçen sigortalı ile davalı arasındaki kira kontratının Şubat 2007 yılına dayalı olduğunu, yaklaşık 8 senelik kira ilişkisi olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen 05/03/2013 tarihli kira kontratının yenilemeye ilişkin olduğunu, davaya konu kiralanan yerdeki su tesisatındaki ayıbın davalı ile kiracı arasındaki uzun süreli kira kontratı gözetildiğinde mümkün olmadığını, davalının taşınmazdaki su tesisatının bu şekilde bir zarara sebebiyet verebileceğini öngörmesinin kendisinden beklenemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; kiracı tarafından uzun süredir (yaklaşık 8 yıl) kullanılan mutfaktaki borunun bakımının da yine kiracı tarafından
yapılması gerekip, ev sahibi davalıya kusur yüklenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, işyeri sigorta poliçesi gereği ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ... şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 03.07.1944 sayılı kararında bu husus "sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK"nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir.
(1086 Sayılı HUMK"nun 8/II-1 maddesinde de dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları
ve bunlara karşılık olarak açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği” şeklinde benzer düzenlemeye yer verilmişti).
Somut olayda, davacı ... şirketinin, sigortalısının halefi olarak açtığı davada, dava dışı sigorta ettiren ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olduğu açıktır.
O halde; mahkemece, uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği nazara alınarak, görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğuna dair görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 27/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.