Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2360
Karar No: 2018/6370
Karar Tarihi: 15.10.2018

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2018/2360 Esas 2018/6370 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Dava, davacının bir taşınmazdaki zilyetliğinin tespiti istemiyle açılmıştır. Ancak taşınmazın bulunduğu alanda gölet henüz tamamlanmadığı ve taşınmazın baraj sularının altında kalmadığından davacının hukuki durumunun güncel bir tehlike altında olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle mahkeme, davacının açmış olduğu davanın hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle usûlden reddine karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir.
Kanun Maddeleri:
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 114/h, 115/2
20. Hukuk Dairesi         2018/2360 E.  ,  2018/6370 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Davacı vekili sulh hukuk mahkemesine sunduğu 10/09/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... mevkiinde bulunan dava dilekçesinde sınırları belirtilen takriben 8348 m2 yüzölçümlü taşınmazın uzun yıllardan beri müvekkilinin zilyetliğinde olan tarım arazisi niteliğinde olduğunu, ... ile ilgisinin bulunmadığını, ... ... 13. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan ... Göletinin tamamlanmasına müteakip baraj sularının altında kalacağını belirterek müvekkilinin taşınmazda bulunan zilyetliğinin tespitini talep etmiştir.
    ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 10/09/2014 gün 2014/568-690 E.K. sayılı ilamı ile verdiği görevsizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile ... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde yer alan 10/03/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 6613 m2’lik yerde davacının zilyetliğinin tespitine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, zilyetliğin tespiti istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 26.05.2005 tarihinde ilan edilerek kesinleşen ... kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır.
    Medenî Usûl Hukukunda davacının, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukukî korunma istemekte haklı bir yararının bulunması ile hukuksal yararın, "hukukî ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, a.g.e., s.135).
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanununun yürürlükte olduğu dönemde, öğreti ve yargısal kararlarda, hukukî yarar, "dava şartı" olarak kabul edilmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır. ( aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K. ve 25.05.2011 gün ve 2011/11-186 E. 2011/352 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir)
    Dava açmaktaki hukuki yarar için; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usûl Hukuku, ... 2011, s.297). Uyuşmazlığın çözümünde, hukukî yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesinde yarar vardır:
    Bilindiği üzere, mahkemeden istedikleri hukukî korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. 2018/2360 - 6370 Eda davalarında; bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukukî durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukukî durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
    Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukukî ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir. Diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır.
    Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukukî ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukukî yararının) bulunması gerekir.
    Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için sözkonusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü, tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
    İşte davacının hukukî ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukukî yararının) varlığı için öncelikle davacının bir hakkı veya hukukî durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (Hanağası, a.g.e., s.133 vd.; aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün ve 2011/10-642 E. - 2012/38 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.)
    Dosya kapsamının incelenmesinde; davanın 10/09/2014 tarihinde açıldığı, 04/03/2015 tarihinde birer fen, ziraat ve ... bilirkişi refakatiyle keşif yapıldığı, düzenlenen zirai bilirkişi raporunda taşınmazın kuru tarım arazisi niteliğinde olduğu, taşınmaza ilişkin fotoğraflar ve bilirkişi raporlarının incelenmesinde ise taşınmazın su altında olmadığı anlaşılmıştır.
    Yukarıdaki açıklamalar ve yasal mevzuat ışığında somut olay değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanda göletin henüz tamamlanmadığı, taşınmazın baraj sularının altında kalmadığından davacının hukuki durumunun güncel bir tehlike altında olmadığı, buna bağlı olarak hukukî durumu konusunda bir tereddüt bulunmadığı ve tespit edilen husus ile bu tehlikeyi ortadan kaldırmasının sözkonusu olmadığı açıktır. Mahkemenin tesbite ilişkin hükmünün, bu haliyle hiçbir hukukî değeri de yoktur. Çünkü, taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1953 yılında yapılarak kesinleşmiş olup dava konusu taşınmaz bu çalışmada tespit harici bırakılmıştır ve MK’nın 713. maddesi kapsamında tescil davasına konu olabilecektir. Bu hali ile davacının daha su altında kalmayan taşınmaza ilişkin tescil davası açma hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla eda davasına konu olabilecek bir istek söz konusu olup eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılamaz. Bu durumda davacının eldeki davayı açmakta hukukî yararı bulunmamaktadır.
    Hukukî yarar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK)’nun 114/h maddesinde dava şartları içerisinde sayılmış olup, mahkemece istek olmaksızın kendiliğinden gözetilmesi gereken usûl kurallarındandır.
    Bu nedenle, HMK’nın 114/h ve 115/2 maddeleri gereğince davanın hukukî yarar yokluğundan usûlden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 15/10/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi