1. Hukuk Dairesi 2017/1984 E. , 2018/13820 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı davalı tarafın yasal süre içerisinde istinaf yasa yoluna başvurması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."in 106 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümünü kendisinden önce ölen oğlu ...’ın eşi olan gelini davalı adına satış göstermek sureti ile temlik ettiğini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, eşinin ölümünden sonra aldığı tazminat ve kendi tasarruflarından oluşan bir miktar parayı muris ..."e gönderdiğini ve kaba inşaat tabir edilen kısmının yapılmasını sağladığını, mal kaçırma amacı ile yapılmış bir işlem bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temlikin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 22.02.2017 tarihli ilamı ile, murisin kendisinin mirasında yasal olarak mirasçılık sıfatı bulunmayan ancak oğlunun erken ölümü ile geride kalan gelinini mağdur etmemek amacıyla gerçekte taşınmazı bağışlama iradesiyle ancak satış işlemi olarak göstererek temlik ettiği, her ne kadar davalı, eşinin ölümünden sonra aldığı tazminat ve tasarruflarını murise vererek o tarihte henüz inşaat halindeki binanın yapılmasına katkı sağladığını savunmuş ise de, yargılama aşamasında bu hususu gösterecek delillerin dosyaya sunulmadığı gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1944 doğumlu mirasbırakan ...’in 24.04.2008 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı eşi ... ile davacı kızları ... ve ...’un kaldıkları, davalının murisin kendisinden önce 2003 yılında ölen oğlu ...’ın eşi olduğu, dava konusu 106 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün muris tarafından intifa hakkı uhdesinde bırakılarak 03.09.2004 tarihinde satış yolu ile davalı adına temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde,mirasbırakan ...’in amacının mirastan mal kaçırma olmadığı, trafik kazasında ölen oğlunun eşi olan davalının mağdur olmaması amacı ile dava konusu taşınmazın devrinin davalıya yapıldığı, bu hususun ... Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi’nin de kabulünde olduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 2017/132 esas, 2017/141 karar sayılı kararının HMK"nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 6100 sayılı HMK"un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.