21. Hukuk Dairesi 2017/1680 E. , 2017/7634 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi
KARAR
A)Davacı İstemi :
Davacı sigortalı, 07.01.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesini talep etmişlerdir.
B)Davalı Cevabı :
Davalı vekili; davacının meydana geldiği iddia edilen iş kazasından yaklaşık 9 yıl sonra dava açmış olduğunu, davalı şirketin kusurlu olmadığı, gerekli tüm önlemleri şirketin aldığını, işçinin ve üçüncü kişilerin tam kusurlu olduğu ve işverene atfedilecek bir kusur olmadığını, söz konusu kazada yaralanan davacının 02/04/1984 tarihinde işe başladığını ve kaza tarihinde 18 yıllık tecrübesi olan , şirket kural ve prosedürlere vakıf, dinamik ve değişken alanlar ve faaliyetlerde nasıl haraket etmesi gerektiğini bilen tecrübeli bir çalışan olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Mahkemece, maddi tazminat taleplerinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme gerekçesinde; dosyada bulunan SSK Müfettiş raporuna göre olayın iş kazası olduğunun belirlendiğini, iş kazasının 07/01/2003 tarihinde meydana geldiğin,, mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre, olayda işverenin %50, davacı işçi ..."in %50 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, kusur bilirkişi raporunun delillere ve dosya kapsamına uygun olduğunu, SSK tarafından belirlenen maluliyet oranının %40 olduğunu, davacının kusuruna ve maluliyet oranına göre talep edebileceği tazminat miktarının 89.751,14 TL, SSK tarafından bağlanan tüm gelirlerin peşin sermaye değerinin 6.012,68 TL olduğunu, bu nedenle davacının maddi zararının SSK"ca karşılandığını, dolayısıyla davacının maddi zararının ve zarar karşılığı istediği tazminatın reddine karar vermek gerektiğini, davacının ... 16. İş Mahkemesine 2012/1251 esas sayılı dosyası ile ek dava açtığı, adı geçen mahkeme dosyasında 20.000,00 TL maddi tazminat ve 75.000,00 TL manevi tazminat talep ettiği, bu dava ile mahkemelerinde bulunan dosyanın birleştirildiği, davacının manevi tazminat istemi de bulunduğu, dosya içindeki taraf delilleri tarafların ekonomik ve mali durumlarına göre belirlenen manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermek gerektiğini, dosyada bulunan kusur ve hesap bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun olduğunu belirtmiştir.
D) İstinaf başvurusu :
Davacı vekili, Mahkeme kararının 3 numaralı paragrafında "SSK" ca belirlenen maluliyet oranı % 40 dır." şeklinde belirlemede bulunulduğunu bunun yanlış olduğunu, maluliyetin 43,2 olmasına rağmen % 40 oranına göre manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, 40000 TL manevi tazminat az olduğundan 75000 TL olarak kabul edilmesini talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili, davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığını ve emeklilik ikramiyesini tam aldığı ve emekli aylığından maluliyetten kaynaklı kesinti olmadığını bu sebeple 21000 TL maddi tazminatın yüksek olduğunu, maddi tazminat almaya hak kazandığı düşünülse de maddi kaybının SGK tarafından karşılanması nedeniyle bu talebin reddinin gerektiğini, bu konu ile ilgili olarak gerekçe ile hükmün çeliştiğini, müvekkilinin iş güvenliği hususunda üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirdiğini ve kusurunun olmadığını, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunduğunu, mahkemece bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, olay nedeniyle davacının ruhsal bütünlüğünün bozulduğunun ispat edilemediğini bu nedenle manevi tazminat talebinin kabulünün hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesinin; Mahkemece toplanan deliller ile alınan hesap bilirkişi raporu dikkate alındığında maddi tazminata ilişkin kararda hata bulunmadığı, mahkeme gerekçesinde maddi tazminat talebinin reddine ilişkin kısmın ise sehven yazıldığı kanaatine varılmakla istinaf talebinin kabule değer olmadığı, davalı vekilinin kusura ilişkin itirazının da dosyadaki deliller ile kusur raporu içeriğine göre yerinde olmadığı, davacının maluliyetinin % 43,2 olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre belirlenen maddi tazminatın da bu oran dikkate alınarak belirlendiği anlaşılmakla, % 40 oranının maddi hataya dayalı olarak gerekçede belirtildiği, davacı yararına hükmedilen 40.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu, olayın şekli, davacının meydana gelen iş kazasındaki kusuru, kazanın tarihi itibariyle davacının maluliyet derecesi gözetildiğinde 20.000,00 TL manevi tazminatın uygun olacağı gerekçelerine dayandığı anlaşılmıştır
Bölge Adliye Mahkemesince, HMK"nın 353/1-b-2. Maddesi gereğince; 1- Davacı ve davalının ileri sürdüğü diğer tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden reddine, 2- Davalı vekilinin manevi tazminat miktarına dair istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 41. İş Mahkemesi"nin 2016/626 E., 2016/221 K. Sayılı kararının bu yönden kaldırılmasına, 3- Davacının davasının kısmen kabulü ile, a- Asıl davanın kabulüne; 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihi 07.01.2003 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, b- Birleşen 2012/1251 Esas sayılı davanın kısmen kabulüne; 20.000 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 07.01.2003 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, 20.000 TL manevi tazmnatın kaza tarihi olan 07.01.2003 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
E)Temyiz :
Davacı vekili, manevi tazminatın 20.000,00 TL"ye düşürülmesinin hatalı olduğu, çok az olduğu gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili; davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığını ve emeklilik ikramiyesini tam aldığı ve emekli aylığından maluliyetten kaynaklı kesinti olmadığını bu sebeple 21000 TL maddi tazminatın yüksek olduğunu, maddi tazminat almaya hak kazandığı düşünülse de maddi kaybının SGK tarafından karşılanması nedeniyle bu talebin reddinin gerektiğini, bu konu ile ilgili olarak gerekçe ile hükmün çeliştiğini, müvekkilinin iş güvenliği hususunda üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirdiğini ve kusurunun olmadığını, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunduğunu, mahkemece bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, olay nedeniyle davacının ruhsal bütünlüğünün bozulduğunun ispat edilemediğini bu nedenle manevi tazminat talebine hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Maddi tazminata yönelik temyiz itirazları incelendiğinde; hükme esas alınan 22.01.2016 Trihli hesaba ilişkin bilirkişi raporunda davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin Kurum tarafından 87.951,14 TL olarak bildirilmesine rağmen bilirkişi tarafından 89.751,14 TL olarak tenzilat uygulanması hatalı olmuştur.
Manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
Dosya içindeki kayıt ve belgelerden; 07.01.2003 tarihinde meydana gelen iş kazasında davacı sigortalının % 43,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, olayın meydana gelmesinde davalının % 50 oranında, davacının % 50 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebilir. Bu nedenle Hakiminin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi Hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 20.000,00-TL manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
G)SONUÇ :
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine
10.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.