1. Hukuk Dairesi 2015/14561 E. , 2018/13794 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.10.2018 Salı günü saat 9.45 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan babası ...’ın 70/100 oranda paydaşı olduğu 548 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 51/100 payı davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; birleştirilen davasında ise mirasbırakanın 548 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 30/100 payını davalı damadına (kızı Ünzile’nin eşine) satış suretiyle devrettiğini, işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Birleştirilen davada davalı, eşi ... tarafından davacı aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasına karşılık vermek için aleyhine kötü niyetli olarak dava açıldığını, çekişmeli taşınmazda yapılan binada yaptığı masraflara karşılık devrin gerçekleştirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlanamadığı, murisin paylaştırma kastıyla hareket ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu çekişme konusu 548 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 30/100 payı 11.06.1999 tarihinde davalı damadı ...’a, 51/100 payı 28.08.2002 tarihinde davalı oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazın halen 19/100 payının mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, 1934 doğumlu mirasbırakanın 23.03.2009 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızı ..., davalı (birleştirilen davada davacı) oğlu ... ile dava dışı kızı ...’in kaldıkları, başkaca mirasçının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK)706.Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu"nun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, eğer miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden, olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olayda, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmadığı gibi davalıların paylaştırma savunmasında bulunmadıkları, öte yandan birleştirilen dosya davalısı ...’ın mirasçı olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın temliklerdeki gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.