12. Hukuk Dairesi 2018/4947 E. , 2018/14038 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
1) Şikayetçi borçlu vekilinin... Bankası, ... Bankası ve ... Bankası" ndaki il özel idaresine ait hesaplar üzerine haciz konulduğunu, hesapların 5302 Say. İl Özel İdaresi Kanunu" nun 7. maddesi uyarınca haczedilemeyeceğini ileri sürerek hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece; 23.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak şikayetin kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmış, karar borçlu vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Sair temyiz nedenleri yerinde değil ise de;
04.03.2005 tarihinde Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu"nun 3. maddesine göre, İl Özel İdaresi, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olup, aynı Kanun"un 7. maddesinin son fıkrası uyarınca “İl Özel İdaresinin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde edilen gelirleri, vergi, resim ve harçları, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları haczedilemez.” Maddede özel idarelerin hangi mallarının haczedilemeyeceği sayılmış olmakla, bunların dışında kalanların haczedilebileceğinin kabulü gerekir. Öte yandan, borçlu İdarece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılması haczedilmezlik hakkından feragat olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle hacizli banka hesabında olan paralar ile ilgili olarak kamuya tahsis kararının bulunmasının sonuca etkisi yoktur.
Somut olayda; mahkeme gerekçesine esas alınan bilirkişi raporunda özetle; hesaplardan..."taki vadeli/vadesiz, euro/tl 8 adet hesabın ve ... Bankası ... Şubesi nezdinde bulunan 331/... numaralı vadesiz TL hesabının havuz hesabı niteliğinde olmadığı, ... Bankası"ndaki TL hesabının, haczi kabil olanla olmayan paraların aynı hesaba yatırıldığından havuz hesabı niteliğinde olduğu, ... Bankası"ndaki 331/... numaralı vadeli TL hesap detaylarında artı bakiye oluşturan hareketlere ilişkin açıklama belirtilmediğinden yatan paraların niteliğinin belirlenemediği, bankadan gelen cevap yazılarında belirtilmeyen ancak, hesap detaylarında görülen ... Bankası"ndaki 331/... ve 331/06100016 numaralı hesapların da ... İl Özel idare müdürlüğüne ait olduğu, 331/... numaralı hesapta nakit yatan açıklamasıyla artışların olduğu, diğer hesaptaki artışların da il özel idaresinin hesaplarından aktarılan havaleleri içerdiği, ayrıca bir açıklama bulunmadığı bu nedenle değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiştir. Her ne kadar
mahkeme gerekçesinde; ... Bankası"ndaki hesapların kamu hesabı olup olmadığı yönünde bir tespite gidilemediği yönünde rapor verildiği ifade olunmuşsa da anılan bilirkişi raporunda; Vakıf Bankası"ndaki hesapların yanı sıra ... Bankası ... Şubesi nezdinde bulunan 331/... numaralı vadesiz TL hesabının da havuz hesabı niteliğinde olmadığının tespit edildiği görülmektedir.
O halde, yukarıda açıklanan ilke ve kurallar gözetilerek mahkemece, ... Bankası ... Şubesi nezdinde bulunan 331/... numaralı vadesiz TL hesabı yönünden de haczin kaldırılması; ayrıca, değerlendirme yapılamayan hesaplar yönünden; ispat yükü borçluya ait olduğundan haczedilen banka hesabına yatan ve hesaptan çıkan paralarla ilgili kayıt ve belgelerin borçludan istenerek hesapta olan paraların nitelikleri bilirkişiden ek rapor alarak belirlenmesi, hesapların haczi kabil olan ve olmayan paraların birlikte bulunduğu havuz hesabı niteliğinde olması halinde bu hesaplar yönünden de şikayetin reddine, hesaptaki paraların tümünün haczi mümkün olmayan paralardan oluşması halinde şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetsizdir.
2) Ayrıca; 6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesine göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 08/10/1997 tarih ve 1997/12-517 E. - 1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. İlamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez. Bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça yazılması zorunludur.
Kararın gerekçe kısmında; “ T. ... Bankası ... Şubesindeki hesap üzerindeki haczin kaldırılmasına, diğer hacizler yönünden şikayetin reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki kanaate yer verildikten sonra, hüküm bölümünün (2) nolu bendinde; “ T.C ... Bankasındaki hesaplarına konulan hacizlerin kaldırılmasına” (3) nolu bendinde ise " T. ... Bankası ve ...bankasındaki hesapları havuz niteliğinde bulunduğundan şikayetin bu yönlerden REDDİNE", karar verilerek, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu durumda mahkemece, yukarıda anılan Yasa hükmü ve Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere aradaki çelişkiyi giderecek ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde yeniden karar verilebilmesi için de hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/12/2018gününde oy birliğiyle karar verildi.