14. Hukuk Dairesi 2017/5682 E. , 2021/1925 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19/03/2015 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26/04/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirasçılık belgesinin iptali ile yeni mirasçılık belgesi verilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin murisi ..."in ikinci eşi olduğunu, bu evlilik birliğinden doğan..... isimli çocuklarının bulunduğunu, murisin boşandığı ilk eşi Saniye" den ise ... ve ... isimli çocuklarının mirasçı olarak kaldığını, ayrıca müvekkil eşi ...’in üvey babası ...’in de mirasçısı olduklarını, mirasçılık belgesinde sadece davalıların mirasçı olarak gösterildiğini, müvekkili ile çocuklarının gösterilmediklerini beyanla, hatalı olan İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/726 Esas, 2015/12 Karar sayılı mirasçılık belgesinin iptali ile yeni mirasçılık belgesinin düzenlenmesi talep edilmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/726 Esas, 2015/12 Karar sayılı mirasçılık belgesinin iptaline, miras bırakan muris ..."in mirası 80/80 pay kabul edilerek, 5/80 payının .....’e, 3/80 payının Adem Bilgin’e, 3/80 payının ....’e, 3/80 payının ....e, 3/80 payının ...’e, 3/80 payının ...’e, 60/80 payının ....e ait olacak şekilde verasetin sübutuna karar verilmiştir.
Hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Miras ölen bir gerçek kişinin mamelekinin hayatta bulunan gerçek ve tüzel kişilere geçişidir. Mirasçılık belgesi, mirasçıların miras bırakanla irs ilişkisini ve miras paylarını gösteren bir belgedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 598. maddesine göre, başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir. Mirasçılık belgesi ile tereke üzerinde tasarrufta bulunma hakkı elde edilmektedir. Yabancılar mirasçılık belgesi isteyebilir. Tapu sicil memuru, mirasçılık belgesinin geçerliliğini sorgulayamaz.
Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davada irs ilişkisi kural olarak nüfus kayıtları ile ispat olunur. Nüfus kayıtları belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle tabi değildir (TMK m. 7).
Hakim çekismesiz yargıda re"sen araştırma ilkesi uyarınca, davanın ispatı için gerekli bütün delillere başvurabilir. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü delillerle yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re"sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir. Hukukumuzda mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davaların kural olarak hasımsız olarak açılması ve çekişmesiz yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması gerekmekte ise de, hukuki yarar bulunması koşulu ile bu tür davaların uyuşmazlık çıkaran kişiler hasım gösterilmek suretiyle hasımlı olarak açılması ve çekişmeli yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması da mümkün bulunmaktadır.
Mirasçılık belgesi istemi bir yargı işlemi olması sebebiyle; hakim düzenleme sırasında tüm Türk Kanunlarını gözetmek zorundadır (HMK m. 33). Türk Medeni Kanununun 8. maddesinde “her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittir.”. Genellik ve eşitlik, hak ehliyetinin temel niteliğini oluşturmakla birlikte, bu özellikler mutlak değildir. Anayasanın 35. maddesinin verdiği imkan çerçevesinde mirasa ilişkin hak ehliyetinin kanunla sınırlandırılması mümkündür. Farklı yapı ve durumlar için değişik düzenleme eşitlik ilkesine aykırı olmaz. Bu cümleden yabancı unsurlu hukuki ilişkilerde hak ehliyeti 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun (MÖHUK) ile düzenlenmiştir. “Hak ve fiil ehliyeti ilgilinin milli hukukuna tabidir, aile ve miras hukuku ile yabancı ülkedeki taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin işlemler bu hükmün dışındadır (MÖHUK m. 9). Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukuku uygulanır. Mirasın açılmasına, ikitsabına ve taksimine ilişkin hükümler terekenin bulunduğu yer hukukuna tabidir. Türkiye’de bulunan mirasçısız tereke devlete kalır (MÖHUK m. 20) denilmek suretiyle yabancılar bakımından yapılan düzenlemelerin dikkate alınması zaruretine açıklık getirilmiştir.
Tapu Kanununun 35. maddesinde de yabancı uyruklu gerçek kişilerin ancak karşılıklılık bulunması ve kanuni sınırlamalara uyulması koşuluna bağlı olarak Türkiye’de taşınmaz mal edinebilecekleri, karşılıklılığın tespitinde hukuki ve fiili durumun esas alınacağı açıklanmıştır. 18/05/2012 tarihinde yürürlüğe giren Tapu Kanunun 35. maddesinde 6302 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, karşılıklılık ilkesi kaldırılarak sadece Bakanlar Kurulunca belirlenen ülke vatandaşlarının Türkiye’de taşınmaz mal ve sınırlı ayni hak edinebileceği düzenlenmiş; devamında 02/07/2018 tarihli ve 698 sayılı KHK’nin 9. maddesiyle yapılan değişiklik ile belirleme yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiştir. Kanunun açık hükmünden de anlaşılacağı üzere Tapu Kanununda belirtilen bu sınırlama yalnızca taşınmaz mallar yönünden uygulanabileceğinden yabancı uyruklu kişilerin taşınır mallar ile para veya diğer haklar yönünden mirasçı olmalarında yasal herhangi bir engel bulunmamaktadır. İşte tüm bu açıklamalar çerçevesinde Türk Medeni Kanunun 598. maddesinde yer alan mirasçılığa hak ehliyetini, yabancılar bakımından araştırırken, kanunlarda yer alan kısıtlamaları da dikkate almak gerekir. Gerek Tapu Kanunu’nun 35. maddesi gerekse 5718 sayılı Kanun’un yukarıda açıklanan hükümleri sebebiyle yabancı unsurlu veraset davalarında hak ehliyetini tespit bakımından kanuni tahditler ve mütekabiliyet (ülkeler arasında karşılıklı işlem) esaslı unsurlardandır (H.G.K. 28/12/1994 tarih 1994/2-625, 1994/905 sayılı Karar).
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki nüfus kayıtlarından, muris ...’in 30/07/1994 yılında vefat ettiği, davacı .....’in Avustralya Milletler Topluluğu vatandaşı olduğu anlaşılmaktadır. Miras bırakan yada mirasçıları yabancı ülke uyrukluğunda olduğunda ise içinde yabancılık unsuru, diğer bir anlatımla milletlerarası unsur taşıdığından, terekenin miras bırakanın ölüm günü itibariyle açıldığı tarihte taşınmazların iktisabı yönünden karşılıklılık aranacaktır. O halde 1994 yılında Türkiye ile Avustralya Milletler Topluluğu arasında taşınmazların miras yoluyla intikaline ilişkin olarak hukuki veya fiili karşılıklılık mevcut olup olmadığı konusunda Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü aracılığıyla Dışişleri Bakanlığından sorulmalı, gelecek yazı cevabına göre dosyadaki diğer deliller de birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Öte yandan davacı ve çocuklarına ait doğum ve evlilik belgelerinin tercümesinin dava dilekçesi ekinde fotokopi olarak yer aldığı, mahkemece bu belgelerin o ülke makamlarınca usulen onanmış örneği ve onanmış tercümesi ikmal edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.