23. Hukuk Dairesi 2014/3764 E. , 2015/180 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı şirketin, müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, takibe konu faturaların keşide tarihinden çok sonra gönderildiğini ve sehven müvekkilinin ticari defterlerine işlendiğini, daha sonra yapılan incelemede faturaya konu hizmetin alınmadığının anlaşıldığını ileri sürerek, müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespiti ile %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; alacak ve yapılan takip sebebiyle fer"ileri ödenmiş olduğundan davanın istirdat davası olarak görülmesini, alacağın avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe konu faturanın davacının ticari defterlerine işlendiğini, 8 gün içerisinde fatura içeriğine karşı itirazda bulunulmadığını, 30.09.2011 tarihinde alacağın 74.782,50 TL olduğu hususunda yazılı mutabakata varıldığını, ancak daha sonra davacı tarafça 02.11.2011 tarihinde iade faturası düzenlendiğini, süresi içerisinde itiraz edilmeyen fatura münderecatının kesinleştiğini savunarak, davanın reddi ile %40 tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; fatura içeriğine 8 gün içerisinde itiraz edilmemesinin sadece faturalarda belirtilen verilerin doğru olduğu karinesini doğurduğu, bu durumun faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabul edildiği sonucunu doğurmayacağı, uyuşmazlık halinde faturada belirtilen işin yapılmış olduğunun da ispatlanmasının gerektiği, somut olayda takip konusu faturalarda gösterilen işlerin yapılarak davacıya teslim edildiğinin davalı tarafça ispatlanması gerektiği, davalı tarafça sunulan 30.09.2011 tarihli mutabakata ilişkin belgenin fotokopi olduğu, davacı tarafça bu belgedeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olduğunun kabul edilmediği, imza incelemesi için belge aslının davalı yandan istendiği ve fakat belgenin sunulmadığı, iade faturasının düzenlenmesi ve mutabakat tarihlerine göre mutabakattaki beyanın davacı tarafın borç ikrarı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, tarafların sistemleri ve dosya içeriğine göre davalı tarafça dava konusu hizmetlerin gerçekleştirildiğine dair teknik bir bulguya rastlanılmadığı, dava konusu faturaların içeriği olan mailing hizmetinin hizmet alanın verdiği içeriği çoğunlukla hizmet sağlayan tarafından oluşturulan elektronik postanın alıcı listesine gönderilmesi esasına dayandığı, hizmetin temelinde tanıtım amaçlı olan elektronik postaların dağıtılması bulunmakla birlikte hizmetin içeriğinde kaç kullanıcıya gönderildiği, bunlardan kaçına ulaşıldığı, kaç alıcının gönderilen elektronik postalar içerisinde yer alan bağlantılardan hangilerinin kaç kere izlendiği gibi bilgilerin hizmet alana sunulduğu, tarafların sistemlerinde bu hususların herhangi birisinin tespit edilemediği, davalı tarafça sunulan CD kayıtlarında sadece çeşitli kişilere ait e-mail
adreslerinin mevcut olduğu, bu CD kayıtlarındaki internet e-mail adreslerinin her yerden temin edilebilecek adresler olduğu, mailing hizmetinin davalı tarafından yerine getirildiğinin ispat edilemediği, davalı tarafça CD kayıtlarında bulunan sadece çeşitli kişilere ait e-mail adreslerinin hizmetin bu adreslere gönderim yapılarak yerine getirildiğini ispatlamayacağı, sonuç olarak davalı tarafça dava konusu takibe konu faturalarda belirtilen işin yapıldığının ispatlanamadığı, davacı tarafça 05.04.2012 tarihinde takibe konu alacakla ilgili 87.165,37 TL ödeme yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 87.165,37 TL"nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile istirdatına, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi uyarınca düzenlenen ve takibe konu edilen faturalar gereği yapılan ödemenin istirdatı istemidir.
Dava, 28.03.2012 tarihinde açılmış olup, davada HMK"nın "ticari defterlerin ibrazı ve delil olması" başlıklı 222. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Zira, 6103 sayılı Kanun"un 13. maddesi, 6335 sayılı Kanun"un 47. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 sayılı TTK"nın 4/2. maddesinde, ticari davalarda da deliller ile bunların sunulmasının 1086 sayılı HUMK hükümlerine tabi alacağına ilişkin hükümde yer alan atıf, HMK"nın 447/2. maddesi uyarınca HMK"na yapılmış sayılır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK"nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK"nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK"nın m. 220 (HUMK"nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK"nın 220. (HUMK"nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK"nın 220. (HUMK"nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK"nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK"nın 222. (6762 sayılı TTK"nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK"nın 69. vd. (6102 sayılı TTK"nın 64.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4, 6762 sayılı TTK"nın 84,85)
Öte yandan, YİBBGK"nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK"nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK"nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu"nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu"nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı gönderen tarafta olup, faturayı gönderenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK"nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, karşı tarafa aittir. TTK"nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK"nın 222. maddesi (TTK"nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.
Faturaların tebliğ edildiğinin ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraza uğramadığının tespiti halinde, fatura içeriklerini taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğunun davalı tarafça kanıtlanmış olduğunun kabulü gerekli olup; bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davacıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin davalı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da iade edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması halinde davacı tarafça davalının hizmet vermediği savunulduğuna göre, faturaya konu hizmetin verildiğinin davalı tarafça kanıtlanması; davacının faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın davacı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı davacının (faturayı defterine kaydetmemek ve sözleşme ilişkisini inkar etmek suretiyle), kabul etmemesi halinde hizmetin verildiğini davalının kanıtlaması gerekeceği gözetilmelidir.
Ne var ki, somut olayda, davalı tarafça gönderilen faturanın, davacının ticari defterlerine kaydedilmiş olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, davalının faturaya dayalı alacağının varlığını HMK"nın 222. maddesi uyarınca kanıtlamış olduğunun ve artık davacının, faturaya konu hizmeti almamış olmasının varılan bu sonuca bir etkisi bulunmadığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken; faturanın tebliğ edilmiş ve karşı tarafça süresinde itiraz edilmemiş olması halinde doğru olan yazılı gerekçenin, faturayı alanın faturayı kendi ticari defterlerine kaydetmemiş olması halinde davanın kabulüne dayanak yapılabileceği gözden kaçırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.