13. Hukuk Dairesi 2015/35187 E. , 2017/11022 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, davalıların murisi ..."ın bankadan 01/11/2011 tarihinde tüketici kredisi kullandığını, murisin 06/03/2014 tarihinde vefat ettiğini, vefatından sonra bankaya olan borçların hiçbirinin ödenmediğini, bunun üzerine murise hitaben gönderilen ihtarnamenin murisin eşi tarafından tebliğ alındığını, murisin ölümünün öğrenilmesinden sonra aile nüfus kaydı yoluyla mirasçılar hakkında takip başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiğini beyan ederek; itirazın iptaline davalıların %20"den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmelerin karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalıların ... 3. İcra Müdürlüğünün 2014/24425 sayılı takip dosyasına yapmış oldukları itirazlarının 7.143,43 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı banka, davalılar murisinin kullandığı kredi nedeniyle süresinde ödenmeyen kredi alacağının tahsili için, asıl borçlu murisin vefatını öğrenmeleri üzerine mirasçısı davalılar hakkında takip başlattıklarını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiğini beyan ederek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehtarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir.
Mahkemece, davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verilmiştir. Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğunun kabulü gerekir. Sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan sigortanın ilk olarak kredinin alındığı tarih olan 2011"de yapılması, 2012 ve 2013 yıllarında yenilenmesi ve fakat 2014 yılında yenilenmemesi ve bu nedenle davalının uğradığı zararlar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde, mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacı ve davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. Bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince davacının ve davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.