Hukuk Genel Kurulu 2014/427 E. , 2015/2624 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
Taraflar arasındaki “çeyiz eşyası alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.02.2012 gün ve 2010/462 E., 2012/105 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 21.01.2013 gün ve 2012/18221 E., 2013/530 K. sayılı ilamı ile;
(... Dava, çeyiz senedi uyarınca yirmi beş kalem halinde belirlenen çeyiz ve ziynet eşyasının bedelinin ödenmesine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına toplanan delillere ve mahkeme kararında yazılı gerekçelere göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin çeyiz senedinde yazılı ziynet eşyaları dışında kalan eşyalara yönelik temyiz itirazlarına gelince ;
Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkilesinin davalı ... ile evlenmesi sırasında davada dayanılan çeyiz senedinin düzenlendiğini, davalıların bu çeyiz senedi ile taahhüt edilen eşyaların aynen veya nakden ödenmediğini, çeyiz eşya senedinde geçen tüm eşyaların davalılar tarafından taahhüt edildiğini, belirterek eşyaların bedellerinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekili davalılardan ...’nun adi kefil olduğunu, BK 486. Maddesine göre asıl borçlu ile birlikte dava açılamayacağını, Muhittin yönünden davanın reddine karar verilmesini, Türkiye’de altınlar dışında belirtilen eşyalardan sadece yatak odası alındığını, davacının bu takımı da eskidiğinden başkasına bağışladığını, Danimarka’da diğer eşyaların teslim edildiğini, Danimarka’da tarafların boşanmalarına karar verilmesi sonucunda dava konusu eşyaların ilgili kurumun kararıyla müşterek konutla birlikte davacıya bırakıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dosya kapsamı itibariyle davacı ile davalılardan ...’nun evlenmeleri sırasında 13/07/2000 tarihli “mihir senedi” başlıklı bir belge düzenlenmiş, bu senet ile davalılar toplam 55.000 TL değer takdir edilen dava konusu yirmi beş kalem eşya ve ziynetin davacının, kendi malı olduğunu, herhangi bir anlaşmazlık olduğunda ...’nun borçlu, babası ...’nun kefil olduğu borçluların mihir senedini kabul ettikleri yazılıdır. Tarafların evlendikten sonra yurt dışında yaşadıkları sırada Danimarka Valiliğinin 03/09/2009 tarihinde ayrılık kararı verdiği ve kararda tarafların müşterek adresindeki kiralık daire haklarının bayana bırakıldığının yazılı olduğu, yabancı ülke idari birimince verilen 06/05/2010 tarihli kararda ise tarafların boşanmalarına verildiği, ayrılık kararındaki şartların geçerli olacağının belirtildiği görülmüş, Daire geri çevirme kararı ile getirtilen boşanma dava dosyası içerisindeki bu kararlarda eşyalardan bahsedilmediği anlaşılmıştır.
Asıl borçlu ... hakkında davacı tarafından Cihanbeyli İcra Müdürlüğü"nün 2011/662 Esas sayılı dosyası üzerinde nafaka alacağı konusunda yapılan icra takibinin sonuçsuz kaldığı, haczi kabil malı bulunmadığı anlaşıldığından, davalı kefil ... hakkında da dava açılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Dava konusu mihir eşyaları taraflar arasında senede bağlanmış olup davalıları bağlar. Dolayısıyla davalılar senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispatlamak zorundadır. Senet gereğinin yerine getirildiği konusunda tanık dinlenmesi ve tanık beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir. Senette eşyaların davacıya ait olduğu kararlaştırıldığından davalıların sözleşmeye aykırı davranmaları halinde bunların iadesinden ya da bedellerinden sorumlu tutulmaları gerekir. Mahkemece her ne kadar tarafların Danimarka’da birlikte ikamet ettikleri eşyalı evin davacı ...‘e bırakıldığı, senetteki ziynet dışındaki eşyaların da davalının kullandığı evde bulunduğu kabul edilmiş ise de Daire geri çevirme kararı ile getirtilen boşanma dava dosyası içerisindeki yabancı ülke idari makamının kararında eşyalardan bahsedilmediği anlaşıldığından ziynet dışındaki eşyaların davacıya verildiğinin kabulü doğru değildir. Davalılar dava konusu eşyaların davacıya verildiğini sundukları delillerle kanıtlayamamışlardır. Bununla birlikte davalılar vekili 06/12/2010 tarihli delil listesinde açıkça yemin deliline de dayandığından davalı yana çeyiz senedinde belirtilen eşyaların davacıya verildiği konusunda yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece uyuşmazlıkta ispat külfetinin davalı tarafta olduğu gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir…)
gerekçesiyle dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, çeyiz eşyalarının bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan ...’nun evlenmeleri sırasında çeyiz senedi düzenlendiğini, söz konusu çeyiz senedini davalıların taahhüt eden sıfatı ile imzaladıklarını, senede konu eşyaların müvekkiline aynen teslim edilmediği gibi bedellerinin de ödenmediğini belirterek çeyiz senedinde belirtilen 25 kalem eşyanın dava tarihi itibariyle tespit edilecek rayiç bedellerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkili ...’nun dava konusu mehir senedinde adi kefil olduğunu, asıl borçluyla birlikte dava açılmasının usule uygun olmadığını, davanın davalı ... yönünden bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıya düğünden sonra Türkiye’de altınlar haricinde sadece yatak odası takımı alındığını, bu takımın da eskidiği gerekçesiyle davacı tarafından başka birine bağışlandığını, diğer eşyaların Danimarka’da davacıya teslim edildiğini, tarafların ayrılık ve boşanmalarına ilişkin karar neticesinde dava konusu eşyaların müşterek konutla birlikte davacıya bırakıldığını, davacının altınlara ilişkin beyanlarının asılsız olduğunu, mehir senedinde belirtilen altınların tamamının müvekkilleri tarafından evliliklerinin başında davacıya teslim edildiğini, altınlardan bir kısmının davacı tarafından tasarruf edildiği, davacının kendi isteğiyle evden ayrıldığını ve altınları da yanında götürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamında dinlenen tanıklar Sedat Kılınç, Saniye Aydoğdu, Havvana Kılınç ve Şahin Kılınç’ın beyanlarından tarafların evlenirlerken çeyiz senedinde belirtilen 10 adet burma bilezik, 10 adet Reşadiye altını, set ve iki metrelik zincir ile birlikte yatak odası takımı alındığı, diğer eşyaların tarafların Danimarka’da ikamet edecek olması sebebiyle Danimarka’da alınacağı konusunda anlaştıkları, söz konusu çeyiz senedinde belirtilen eşyaların bir evin vazgeçilmez temel ihtiyaçlarından olduğu, söz konusu eşyaların tarafların evlendiği 2001 tarihinden itibaren tarafların ayrıldıkları 2009 tarihine kadar alınmadığının iddia edilmesinin mümkün olmadığı, ayrılık sonrasında tarafların Danimarka’da birlikte ikamet ettikleri evin davacı ...‘e bırakıldığı, bu eşyaların tarafların müşterek ikamet ettikleri ve şuanda davalının kullandığı evde bulunduğunun kabul edilmesinin zorunlu olduğu, söz konusu eşyalar Türkiye’de alınmamış olsa bile tarafların ikamet ettikleri Danimarka’da alındığının mahkemece kabul edildiği, davacının dava konusu çeyiz senedinde belirtilen ziynet eşyaları haricinde eşyaların bedelinin ödenmesi yönündeki talebinin bu sebeple reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, metni yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçeler ile hüküm bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın ispatına ilişkin olup; davacının sunduğu çeyiz senedine karşı davalıların iddialarının kanıtlanması için tanık dinlenip dinlenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Konunun aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 287.maddesi (6100 sayılı HMK m.189/3);
“Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka suretle ispat olunamaz. İki tarafça muayyen deliller ile ispatı tahriren kabul edilmiş olan veya muhakeme esnasında olveçhile beyinlerinde karar verildiği ikrar olunan maddeler hakkında başka delil kabul olunmaz.”
hükmünü amirdir.
Aynı Kanunun 288.maddesinde (6100 sayılı HMK m.200/I) “senetle ispat” ve 289. maddesinde (6100 sayılı HMK m.200/II) de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir.
Yine Aynı Kanunun 290.maddesinde (6100 sayılı HMK m.201);
“Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. “
denilmekte ;
293.maddesinde de(6100 sayılı HMK m.203);
“Aşağıdaki hallerde her halde şahit ikame olunabilir:
1-Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler,
2-Cürümden mütevellit olsun olmasın tazminatı müstelzim fiiller,
3-Yangın veya kazayı bahri veyahut düşman istilası gibi senet alınması gayrimümkün veya fevkalade müşkül hallerde yapılan muameleler.
4-Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muameleler,
5-Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu.”
hükmü yer almaktadır.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def"i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.290"daki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m.293’de belirtilmiştir.
Bunun yanında, 18.03.1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, tanıkla kanıtlama yasağı, yalan tanıklığı önleme ve davada tarafların çıkarlarını koruma amacına yöneliktir. Değeri belli miktarı aşan hukuki işlerin tanıkla kanıtlanması yasağına ilişkin ilkeler, kamu düzeni düşüncesiyle yasaya konulmuş hükümlerden değildir. Ancak yazılı sözleşme ile ya da duruşma tutanağında usulüne uygun olarak belgelendirilmiş ikrar ile anlaşılan açık bir muvafakat bulunduğu takdirde sadece belli tanıklar dinlenebilir.
Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:
Eldeki dava mehir senedinden dolayı çeyiz eşyalarının bedellerinin tahsili istemine ilişkin olduğuna göre, konunun ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Görülmekte olan davada, davalılar senetteki imzayı inkar etmemişler; çeyiz eşyalarının Danimarka’da davacıya teslim edildiğini, tarafların ayrılık ve boşanmalarına ilişkin karar neticesinde dava konusu eşyaların müşterek konutla birlikte davacıya bırakıldığını iddia etmişlerdir
Yukarıda vurgulandığı üzere, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davalıların davaya konu mehir senedinde yazılı çeyiz eşyalarına ilişkin taahhüdü yerine getirdiklerini yazılı delille kanıtlamaları gerekir. Ancak davalılar iddialarını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil dosyaya sunmamışlardır. Az önce belirtildiği gibi davalıların bu savunmalarını tanıkla kanıtlamalarına hukuken olanak yoktur.
Öte yandan dosyadaki delillerle iddiasını ispatlayamayan davalılar, delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduklarından yerel mahkemece, davalı yana çeyiz senedinde belirtilen eşyaların davacıya verildiği konusunda yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; senede karşı senetle ispat kuralının bu olayda uygulanamayacağı, mehir senedine karşı tanık dinlenebileceği, bu nedenle mahkeme kararının onanması görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.11.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.