Hukuk Genel Kurulu 2014/426 E. , 2015/2623 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, bulunamadığı takdirde bedellerinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi sıfatıyla) davanın reddine dair verilen 27.12.2011 gün ve 2009/359 E., 2011/716 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 03.10.2013 gün ve 2013/8623 E., 2013/13530 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, davalı ... ile boşandıklarını tarihsiz mehir senedi ile davacıya bağışlanan çeyiz ve ziynetlerin davalılar yedinde kaldığını, davalılar boşandıktan sonra bu eşyaları vermedikleri gibi bedelini de vermeye yanaşmadıklarını belirterek ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, aynen olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istemiştir. Davalılar davacı ile 1998 tarihinde evlenildiğini eşlerin birlikte Almanya’ya yerleştiklerini, eşlerin geçimsizlik nedeniyle 2004 yılında ayrıldıklarını, ayrılmalarından bir yıl sonra tekrar birleştiklerini bu sefer Danimarka"ya yerleştiklerini, ikinci birleşmelerinde davaya konu mehir senedinin düzenlendiğini ve Almanya"da alınan ziynet ve eşyaların bu senede yazıldığını, davacının Almanya’da ki eşyaları satıp parasını da kendisinin aldığını, ziynet eşyalarının ise halen kendisinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar. Mahkemece davalıların savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Davada dayanılan çeyiz senedi tarihsiz olup, 28 kalem çeyiz ve ziynet eşyasının doğabilecek anlaşmazlık sonucu davacıya o günkü değeri karşılığında ödeneceği kararlaştırılmış, senet metni davalılar tarafından imzalanmıştır. Yine bu senedin evlendikten yaklaşık yedi sene sonra imzalandığı da taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davacı da, anılan senede dayanarak taahhüt edildiği halde alınmayan ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelini talep etmektedir. Söz konusu eşyalar taraflar arasında senede bağlanmış olup, davalı eş ve kayınpeder açısından bağlayıcıdır. Dolayısıyla davalılar senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Taraflar arasındaki sorunun genel ispat kurallarına göre çözümlenmesi gerekir. 4721 sayılı TMK.nun 6. maddesine göre, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Davacı iddiasını varlığı inkar edilmeyen adi yazılı belge niteliğindeki mehir senedi ile kanıtlamıştır. Davalı bunun aksini iddia ettiğine göre, 6100 sayılı ...nun 201. maddesi gereğince, (Mülga HUMK.nun 290. maddesi) senede karşı senetle ispat kuralı gereğince savunmasını tanıkla ispat edemez. Yine aynı kuvvette yazılı belgeyle ispat etmesi gerekir. Davalı böyle bir belge ibraz edememiştir. Davalı delil listesinde yemin deliline de dayanmadığından mehir senedindeki taahhüdünü yerine getirdiğini hiçbir yasal delil ile kanıtlayamamıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir…)
gerekçesiyle dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davalılardan ..."ün müvekkilinin boşandığı eşi, diğer davalı ..."ün ise kayınpederi olduğunu, müvekkilinin Deldom Mahkemesi"nin kesinleşen kararı ile davalı ..."den boşandığını, kesinleşen bu ilamın tanınması ve tenfizi için Konya Aile Mahkemesi"nde dava açıldığını, davalıların müştereken imzalayıp verdikleri tarihsiz mehir senedi ile listede belirtilen ziynet ve çeyiz eşyalarını müvekkile bağışladıklarını, eşyaların tamamının davalılar yedinde kaldığını, davalıların boşanmadan sonra bu eşyaları vermedikleri gibi bedelini vermeyi de reddettiklerini, alacaklarının bulunduğu senedin şahitler huzurunda imzalandığını ve Sağlık Köyü Muhtarı tarafından da onaylandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 24 parça (113 adet) çeyiz eşyasının aynen, bu mümkün değilse 35.000,00 TL bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile müvekkillerinden ..."ün 1998 tarihinde evlendiğini, düğünlerini Almanya’da yaptıklarını ve Almanya’da yaşamaya başladıklarını, bir süre sonra taraflar arasında geçimsizlik başladığını ve 2004 yılında ayrıldıklarını, komşuların araya girmesi ile tekrar birleştiklerini ve Danimarka"ya yerleştiklerini, ikinci birleşmelerinde dava konusu senedin tanzim edildiğini ve Almanya"da alınan çeyiz ve ziynet eşyalarının bu senede yazıldığını, davacının müvekkili ile arasının açılmasından sonra Almanya"da yaşadıkları evde bulunan tüm eşyaları üst kat komşusu Ramazan Yavaş"ın oğluna satıp parasını aldığını, davaya konu yapılan ziynet eşyalarını ise bankada bir kasaya koyduğunu, müvekkilinden talep edilen ziynet eşyalarının davacıda olduğunu ve bankada muhafaza edildiğini, iddia edildiği gibi ziynet ve çeyiz eşyalarının müvekkilinin yanında kalmadığını, müvekkillerinden ..."ün bu eşyalar ile hiçbir ilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının, taraflar arasında düzenlenen çeyiz senedinin tarafların evlenmesinden yaklaşık 5-10 yıl kadar sonra düzenlendiğini, bu eşyaların davalılar tarafından davacıya alınıp alınmadığı, alınmışlar ise şu anda kimde olduklarını bilmediklerini belirttikleri, bir an için Yargıtay"ın yerleşik kazanmış içtihatları doğrultusunda davacı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğunun hatırlatılması gerektiği düşünülebilecek olsa da, dosya kapsamında dinlenen davalı tanığı Zeynep Sivridağ’ın mahkemece alınan beyanında, çeyiz senedinde belirtilen tüm eşyaların davalılar tarafından davacıya alındığını, çeyiz senedinde belirtilen eşyaların tamamının (ziynet eşyaları dahil) davacının uhdesinde kaldığını belirttiği, davalının müşterek konutu terk ederek tüm eşyaları davacıya bıraktığı, dosya içerisinde bulunan “Ayrılık Davalarında Müzakere Protokolü Başkent Devlet İl İdare Müdürlüğü”ne ait 2007/112-22873 nolu kararda davacının ortak konutta bulunan tüm eşyaları aldığı, ortak konutun davacıya verildiği, çeyiz senedinde belirtilen eşyaların tamamının davacının uhdesinde bulunduğunun mahkemece sabit görüldüğü gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, metni yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçeler ile hüküm bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın ispatına ilişkin olup; davacının sunduğu çeyiz senedine karşı davalıların iddialarının kanıtlanması için tanık dinlenip dinlenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Konunun aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 287.maddesi (6100 sayılı HMK m.189/3);
“Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka suretle ispat olunamaz. İki tarafça muayyen deliller ile ispatı tahriren kabul edilmiş olan veya muhakeme esnasında olveçhile beyinlerinde karar verildiği ikrar olunan maddeler hakkında başka delil kabul olunmaz.”
Hükmünü amirdir.
Aynı Kanunun 288.maddesinde (6100 sayılı HMK m.200/I) “senetle ispat” ve 289. maddesinde (6100 sayılı HMK m.200/II) de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir.
Yine Aynı Kanunun 290.maddesinde (6100 sayılı HMK m.201);
“Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”
denilmekte ;
293.maddesinde de(6100 sayılı HMK m.203);
“Aşağıdaki hallerde her halde şahit ikame olunabilir:
1-Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler,
2-Cürümden mütevellit olsun olmasın tazminatı müstelzim fiiller,
3-Yangın veya kazayı bahri veyahut düşman istilası gibi senet alınması gayrimümkün veya fevkalade müşkül hallerde yapılan muameleler.
4-Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muameleler,
5-Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu.”
hükmü yer almaktadır.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def"i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.290"daki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m.293’de belirtilmiştir.
Bunun yanında, 18.03.1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, tanıkla kanıtlama yasağı, yalan tanıklığı önleme ve davada tarafların çıkarlarını koruma amacına yöneliktir. Değeri belli miktarı aşan hukuki işlerin tanıkla kanıtlanması yasağına ilişkin ilkeler, kamu düzeni düşüncesiyle yasaya konulmuş hükümlerden değildir. Ancak yazılı sözleşme ile ya da duruşma tutanağında usulüne uygun olarak belgelendirilmiş ikrar ile anlaşılan açık bir muvafakat bulunduğu takdirde sadece belli tanıklar dinlenebilir.
Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:
Eldeki dava mehir senedinden dolayı ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğuna göre, konunun ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Görülmekte olan davada, davalılar senetteki imzayı inkar etmemişler; davacı ile davalılardan ...’ün ikinci birleşmelerinde dava konusu senedin tanzim edildiğini ve Almanya"da alınan ziynet ve çeyiz eşyalarının bu senede yazıldığını, talep edilen ziynet ve çeyiz eşyalarının davacıda olduğunu, bu eşyaların yanlarında kalmadığını iddia etmişlerdir.
Yukarıda vurgulandığı üzere, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davalıların davaya konu mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarına ilişkin taahhüdü yerine getirdiklerini yazılı delille kanıtlamaları gerekir. Ancak davalılar iddialarını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil dosyaya sunmamışlardır. Az önce belirtildiği gibi davalıların bu savunmalarını tanıkla kanıtlamalarına hukuken olanak yoktur.
Öte yandan davalılar delil listelerinde yemin deliline de dayanmadıklarından mehir senedine ilişkin taahhütlerini yerine getirdikleri konusunda davacıya yemin teklif etme haklarının hatırlatılması da mümkün değildir.
O halde, mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarına ilişkin taahhüdün yerine getirildiği hususu davalılar tarafından yazılı delille ispatlanamadığından, davacının ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline yönelik davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; senede karşı senetle ispat kuralının bu olayda uygulanamayacağı, mehir senedine karşı tanık dinlenebileceği, bu nedenle mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.11.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.