21. Hukuk Dairesi 2016/5157 E. , 2017/7498 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
KARAR
1- Gerekçeli kararın davalı ...VE TİC LTD ŞTİ’ne tebliğinde, aynı konutta birlikte sakin eşine tebliğ şerhiyle 18.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunun 12.maddesine göre “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır.” Aynı Kanunun 13. maddesine göre de “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Bu açıklamalar çerçevevesinde davalı ...VE TİC LTD ŞTİ’ne, çıkartılan gerekçeli karar tebligatının usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmakla; Öncelikli olarak tebligatın TK 12, 13.maddesine göre tebliği, tebligat imkansızlığı halinde ise TK 35.maddesi hükmüne göre şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine tebligatın yapılarak, tebligat parçasının dosyaya eklenmesi,
2- 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur.
Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veya gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.
Davanın tümden kabulü ya da reddi söz konusu olsa bile tarafların kararın gerekçesini temyiz etmekte hukuki yararları bulunabileceğinden, bu gibi durumlarda bile gerekçeli kararın yöntemince taraflara tebliği zorunludur.
Öte yandan 6100 sayılı HMK’nın 366.maddesi yollamasıyla temyiz incelemesinde uygulanan 347.maddesi hükmü gereğince temyiz dilekçesinin karşı tarafa tebliğ olunacağı, 348.maddesi hükmüne göre de katılma yoluyla temyizin mümkün olması nedeniyle, temyiz dilekçesinin (veya sunulmadığı takdirde kısa temyiz dilekçesinin) kararı temyiz etmeyen karşı tarafa tebliği zorunludur. Taraflar, temyiz dilekçesinin tebliğinden sonra süresinde temyiz talebinde bulunabilirler.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; Davacı vekiline davalıların temyiz dilekçelerinin yöntemince tebliğ edilerek temyiz süresi geçtikten ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432 ve 433. maddelerindeki prosedür işletildikten sonra gönderilmek üzere,
Dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE 09.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.