Esas No: 2014/649
Karar No: 2015/2597
Karar Tarihi: 11.11.2015
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/649 Esas 2015/2597 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kooperatif ortaklığının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 19.06.2012 gün ve 2011/205 Esas, 2012/230 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16.01.2013 gün ve 2012/6148 Esas, 2013/131 Karar sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkilinin 1996 yılından bu yana davalı kooperatifin üyesi olduğunu, 24.06.2010 tarihli dilekçe ile üyelikten istifa etmek istediğini, genel kurulca belirlenen 6.000,00 TL"nin ödenmesini istediğinde, davalı kooperatifçe, müvekkilinin üye olmadığı, miras bırakanı Hüsamettin Ertuğrul"un üye olduğu, murisin vefat ettiği, üyeliği devam ettirmek istemesi durumunda temsilci tayin ettirilmesi gerektiğinin bildirildiğini, oysaki davalı kooperatifin 212 nolu üyesinin müvekkili olduğunu, davalının ödeme yapmamak için müvekkilinin üyeliğini yok saydığını ileri sürerek, müvekkilinin kooperatif üyeliğinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili kooperatifin üyesi olmadığını, 212 nolu ortaklığın davacının murisi Hüsamettin Ertuğrul"a ait olduğunu, ancak üye kayıt defterinde murisin isminin üzerinin çizilerek davacının isminin yazıldığını davacının istifasından sonra fark ettiklerini, davacıya yapılan her hangi bir devir olmadığı gibi, temsilci atandığına ilişkin belgenin de bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalı kooperatifin 212 nolu üyesinin davacının babası ve murisi olan ....olduğu, davacının babasına ait bu kooperatif hissesini sağlığında babasından ya da öldükten sonra diğer mirasçılardan devraldığına dair kooperatif kayıtlarında her hangi bir bilgi ve belge bulunmadığından davalı kooperatifin üyesi olamayacağı, ancak davacı tarafından başlangıçta babasına ait 212 nolu üyeliğin kendisine ait olduğu ileri sürülmeksizin kendi adına üye olduğu iddia edilmiş olsaydı davacının 1999 yılından itibaren genel kurul toplantılarına çağrılması ve hazirun cetvellerinde isminin bulunması, bir kısım aidatları ödemiş olması, davalı kooperatifin davacıyı üyesi zannederek akçalı yükümlülüklerini yerine getirmediği için üyelikten ihraç etmesi ve daha sonra da tarihsiz ve 44 sayılı kararıyla yeniden üyeliğe kabul etmesinin davacının kooperatif üyesi olduğunun karinesi olarak kabul edilebilir ise de, davacının babası ve murisine ait üyeliğin kendisine ait olduğunu iddia etmiş olması karşısında bu delillerin bir karine olarak kabul edilemeyeceği, davacının 212 nolu üyeliğin kendisine devredildiğini ispat edemediği, davacının ödemelerinin üye olmadığı halde yapılmış ödemeler olduğu ve davalının nedensiz zenginleştiği, davacının ortak olmayı gerektiren bazı görevlere yanlışlıkla getirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı tarafça, babası Hüsamettin Ertuğrul"un ölümünden önce, 1996 tarihinde üyeliği babasından devraldığı iddia edilmiş olup, mahkemece, davacının üyelik iddiası babasından devraldığı üyeliğe ilişkin olmasına rağmen, herhangi bir inceleme yapılmadan ikinci bir üyelik oluşturacak şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulmuştur. Kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının açık bir kabulü ile gerçekleşebileceği gibi bu hususta açıkça alınmış bir karar olmasa da, kooperatifin kişi ile bu sıfatla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsisi ve teslim etmesi ve tadilata izin vermesi şeklinde zımnen de gerçekleşebilir. Davacının bu üyeliği devir alması, devrin kooperatife bildirilmesi davacının kooperatif üyelik koşullarını taşıması halinde kooperatifin davacıyı 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 14/3 ncü maddesi uyarınca ortaklığa kabul etmesi zorunludur. Kural bu olmakla birlikte, muris ile davacı arasında açıkça bir devir sözleşmesi yapılmamış ve devir kooperatife bildirilmemiş olsa da, kooperatifin devri ve devir alanın üyeliğini zımnen benimsemesi halinde de devir alanın üye olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, öncelikle murisin mirasçılarını gösteren belgenin sunulması sağlanıp, murisin hangi tarihte öldüğü üzerinde de durularak, davacının murisin sağlığında onun üyeliğini devir alıp almadığının tespiti bakımından, ilgili ticaret sicil memurluğundan ve/veya anasözleşmenin 41 nci maddesi uyarınca yönetim ve denetim kurulu raporları, bilanço ve gelir-gider cevelleri, genel kurul tutanakları ile ortaklar cetvelinin gönderildiği Bakanlık İl Müdürlüğü"nden bu belgeler ile (özellikle 1996 yılından 1999 yılına kadar olan genel kurul tutanakları ile hazirun cetvelleri) celbedildikten sonra, bu dönemde genel kurullara kimin çağrıldığı, bu dönemdeki ödemelerin kim tarafından yapıldığı belirlenip, davalı kooperatiften, murisin genel kurullara çağrılmama sebebi ve savunmaya ve mahkemenin kabulüne göre sadece murise ait tek üyelik olmasına rağmen davacı hakkında ihraç kararı alınmasının nedeni ile ilgili açıklamaları da alındıktan sonra, davalı kooperatifin, üyelik devrini zımnen kabul edip etmediği konusunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bilirkişi raporu alınıp oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, zımni üyelik ilkelerine ters düşen, varsayıma dayalı bir kısım yazılı gerekçeler ile davanın reddi doğru olmamıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kooperatif ortaklığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 1996 yılından bu yana davalı kooperatifin 212 nolu üyesi olduğunu, üye kayıt defterinde bu şekilde kaydının bulunduğunu, müvekkilinin 24.06.2010 tarihinde kooperatif üyeliğinden istifa etmek istediğini, bunun üzerine davalı kooperatif tarafından davacının kooperatifin 212 nolu üyesi olmadığının ve bu üyeliğin davacının murisi Hüsamettin Ertuğrul’a ait olduğunun belirtildiğini, oysa 212 nolu kooperatif üyesinin davacının murisi ....değil davacının kendisi olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı kooperatifin ortağı olmadığını, kooperatifin 212 nolu ortağının ....olduğunu, bu üyeliğin 17.10.1977 tarihli yönetim kurulu kararıyla oluştuğunu, daha sonra zaman içinde değişime uğrayan ortaklıklar nedeniyle 29.03.1990 tarihinde üye kayıt defterine tekrar kaydının yapıldığını, yenilenen kooperatif üye kaydı defterindeki kaydının üzerinde usule aykırı olarak isminin çizilerek yanına Recai yazıldığının anlaşıldığını, davacının 24.06.2010 tarihinde davalı kooperatife istifa dilekçesi verdiğinde yapılan incelemede durumun anlaşıldığını ve davacıya üyeliğin kendisine ait olmayıp, murisine ait olduğunun ve tüm mirasçılarla birlikte kooperatife başvurmaları gerektiğinin bildirildiğini, davacının babası olduğu anlaşılan davalı kooperatif üyesi Hüsamettin Ertuğrul’un üyelik hakkı üzerinde sadece davacının değil tüm mirasçıların hakkı bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, davalı kooperatifin 212 nolu üyesinin davacının babası ve murisi olan ....olduğu, üye kayıt defterinde Hüsamettin Ertuğrul’a ait sayfada Hüsamettin isminin üstü çizilerek Recai yazıldığı, bu durumda bile diğer kimlik bilgilerinin davacı ...’a ait olmayıp babası Hüsamettin Ertuğrul’a ait olduğu, davacının murisinin (babasının) 212 nolu üyeliğinin kendisine ait olduğunu iddia etmesi nedeniyle bu üyeliğin davacıya devredilip devredilmediği üzerinde durulduğu ancak davacının 212 nolu üyeliğin kendisine devredildiğini ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı ile murisi arasında kooperatif ortaklığının devri için sözleşme yapılmaması veya devrin kooperatife bildirilmemiş olması durumunda kooperatifin devri ve devir alanın üyeliğini zımnen benimsemesinin mümkün olup olmadığı ve yerel mahkemece yapılan araştırmanın karar vermek için yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kooperatiflerde ortaklık devrine ilişkin mevzuatın incelenmesi gereklidir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun (KK) 1. maddesinde de açıklandığı üzere, kooperatifler; ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla, gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan tüzel kişiliklerdir.
Kooperatif ortaklık sıfatının kazanılması beş halde söz konusu olabilir. İlk olarak kooperatifin kuruluşunda kurucu ortaklar kuruluşun gerçekleşmesiyle ortak sıfatını aslen kazanırlar. Daha sonraki evrede ise giriş talebinin kabulü yoluyla veya payın bir başkası tarafından devir alınmasının kabulüyle ortaklık gerçekleşir. Bir diğer ihtimal olarak ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda, taşınmazın veya işletmenin devir alınması halinde ortaklık sıfatı kazanılır. Son olarak ise ana sözleşmede hüküm bulunması halinde miras ile kooperatif paydaşlık hakkı kazanılır.
Kooperatif ortağı olmada “açık kapı ilkesi” geçerlidir. Ortak olmak için yöneticilerin istekleri değil, objektif şartların gerçekleşmesi yeterlidir.
Kooperatif ortaklığına girmek için gerçek kişilerin medeni hakları kullanma yeterliliğine sahip olmaları gerekir. Ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, kooperatif anasözleşmesi hükümlerini bütün hak ve ödevleriyle birlikte kabul ettiklerini belirten bir yazı ile kooperatif yönetim kuruluna başvururlar (KK. m.8).
Bu aşamada zımnen ortaklığa kabul edilmiş sayılma durumunun da açıklanmasında yarar vardır. İlke olarak kooperatiflere üyelik kaydının, yetkili organlarının bu hususta verecekleri açık bir kararla olması yanında; ortak olmak isteyen kişiden aidat tahsilâtı yapılması ya da kişinin genel kurul toplantılarına çağrılması türünden kişiyi ortak olarak kabul eden işlemlerin yapılması suretiyle zımnen de ortaklık kaydının gerçekleşebileceği kabul edilmiştir.
Kooperatif ortaklık hakkını kazanan her ortağın kooperatiften çıkma hakkı (KK.m.10) olduğu gibi, anasözleşmede açıkça belirtilmiş olan nedenlerle ortağın ihracına karar verilmesi de mümkündür (KK. m.16).
Kooperatif ortaklığın devri ve ortağın ölmesi durumunda mirasçılarına tanınan hak ise aynı Kanunun 14. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa hükmü aynen; “Ortağın ölümü ile ortaklık sıfatı sona erer. Anasözleşmede gösterilecek şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte ortak olarak kalmaları sağlanabilir. (Değişik fıkra: 06/10/1988 - 3476/3. md.) Ortaklık devredilebilir. Yönetim kurulu, ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde, bu kişiyi ortaklığa kabul eder” düzenlemesine içermektedir.
Türk hukukunda kooperatif ortaklığı devir edilebilir. Ancak ortaklık sıfatı payın devralınması ile otomatik kazanılamaz, devralanın giriş isteminde bulunması, yönetim kurulunun da gerekli incelemeyi yapması ve bu kişinin ortak olabilmek için gerekli şartlara sahip bulunması halinde, anılan kişiyi kooperatife kabul etmesi, aksi halde talebi reddetmesi gerekir. 3476 sayılı Kanun ile getirilen değişiklik, yönetim kuruluna "devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde" o kişiyi kabul etmesi zorunluluğunu yüklemiştir. Reddedilen kişi, ortaklığa kabul davası açabileceği gibi, yönetim kurulundan tazminat da isteyebilir.
Ana sözleşmede, mirasçılara, öngörülen şartları yerine getirmek suretiyle, giriş istemi olmadan kooperatife girme imkanı tanınabilecektir (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2010, s.876).
Konut yapı kooperatiflerinin (tip) anasözleşme örneğinin 16. maddesinde de ölen ortağın durumu açıklanmış olup, “Ferdi münasebete geçilmeden önce ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmeleri halinde, ortaklık hak ve yükümlülükleri kanuni mirasçıları lehine devam eder. Mirasçıların temsilci tayin etmemeleri veya ortaklığa devam etmek istememeleri halinde, ölen ortağın alacak ve borçları 15"inci madde hükümlerine göre tasfiye edilir” şeklindedir.
Ortaklığın devri ise örnek anasözleşmenin 17. maddesinde düzenlenmiş olup, “Ortaklık, yazılı olarak yönetim kuruluna bildirmek suretiyle 10"uncu maddedeki ortaklık şartlarını taşıyan kişilere devredilebilir. Yönetim kurulu, bu şekilde ortaklığı devralan kişiyi ortaklığa kabulden kaçınamaz. Devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer, kooperatifçe, bu devir sebebiyle taraflardan ayrıca bir ödemede bulunmaları istenemez” hükmü bulunmaktadır.
Bu itibarla; anasözleşmede gösterilen şartlarla, ölen ortağın mirasçılarının kooperatife ortak olarak kalmaları sağlanabilir. Ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmeleri halinde, ortaklık hak ve yükümlülükleri kanuni mirasçıları lehine devam edecektir.
Bu aşamada vurgulamak gerekir ki; Hukuk Genel Kurulunun 05.12.2001 gün ve 2001/11-1063 E., 2001/1114 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; ölen ortağın mirasçılarının ortaklığa devam edip etmeyecekleri konusunda uyarılmadan veya mirasçılar kendiliklerinden harekete geçmedikleri için ortaklık sıfatının düştüğü kabul edilemez.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dosyaya ibraz edilen üye kaydına ilişkin ilk defter suretinde 212 nolu üye olarak davacının babası olan Hüsamettin Ertuğrul’un kayıt edildiği görülmektedir. Yine dosyada yer alan ve daha sonraki bir tarihte yenilendiği anlaşılan diğer üye kayıt defterinde ise “Hüsamettin” isminin üzeri çizilerek “Recai” isminin yazıldığı görülmektedir.
Yukarıda da açıklandığı üzere; asli kazanım yolları dışında bir kooperatif üyeliğinin bir başkasına intikali (devri) için ya taraflar arasında bir devir sözleşmesi yapılması ve bunun kooperatif tarafından kabulü ya da ortağın ölmesi nedeniyle ortaklık haklarının mirasçılarına geçmesi gerekir.
Somut olayda da adına ortaklık kaydı bulunan Hüsamettin Ertuğrul’un ortaklık hakkının bir başkasına intikal edebilmesi için bu prosedürlerden birinin gerçekleşmesinin gerektiği tabii olup, uyuşmazlığın çözümü için somut olayda ortaklığın ne şekilde intikal ettiğinin belirlenmesi gereklidir.
Her ne kadar Özel Daire bozma ilamında “…muris ile davacı arasında açıkça bir devir sözleşmesi yapılmamış ve devir kooperatife bildirilmemiş olsa da, kooperatifin devri ve devir alanın üyeliğini zımnen benimsemesi halinde de devir alanın üye olduğunun kabulü gerekir.” şeklinde bir açıklama yer almış ise de; yukarıda açıklanan mevzuat karşısında bu cümlenin zuhulen yazıldığı Genel Kurul görüşmeleri sırasında belirlenmiş olup, zımnen üyeliğe benimsemenin ilk olarak üyelik kaydının oluşmasına yönelik kabule ilişkin bir olgu olduğu açıklanarak belirtilen ifadelerin bozma kapsamı dışında olduğuna karar verilmiştir.
Bu itibarla, yerel mahkemece yapılması gereken, öncelikle murisin mirasçılarını gösteren belgenin sunulması sağlanıp murisin davacı oğlundan başka mirasçısının olup olmadığı, murisin hangi tarihte öldüğü üzerinde de durularak davacının murisin sağlığında onun üyeliğini devir alıp almadığı, ya da ölüm nedeniyle ortaklık hakkının mirasçılara intikal edip etmediği konusunda 1163 sayılı KK’nun 14. maddesi ve anasözleşmenin 16. ve 17. maddeleri de birlikte değerlendirilerek ilgili Ticaret Sicil Memurluğunda ve Bakanlık İl Müdürlüğünde bulunanlar da getirtilmek suretiyle davalı kooperatifin tüm kayıtları üzerinde yapılacak inceleme sonucunda bir karar verilmesi gereklidir.
O halde, uyuşmazlığın çözümü için yeterli araştırma yapılmaksızın davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 11.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.