Hukuk Genel Kurulu 2014/690 E. , 2015/2593 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi ( İş Mah. Sıf.)
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyşehir Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.10.2012 gün ve 2012/286 E., 2012/340 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2013 gün ve 2013/4438 E., 2013/8562 K. sayılı ilamı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının tüm, davacılar ..., ... ve ..."un aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin davacılar ... ve ... yönünden açılan davanın feragat nedeni ile reddine, davacılar ile ölen kardeşleri arasında eylemli aile ve sevgi bağlarının, çok yakın ve içtenlik taşıyan duygusal bir bağlılığın bulunmadığı gerekçesiyle davacılar ..., ... ve ... yönünden açılan davanın reddine dair kurulan hükmü davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 16.04.2012 tarih 2012/7522 Esas 2012/6145 Karar sayılı ilamıyla iş kazası sonucu kardeşleri Şükrü Oğuz"un hayatını kaybetmesi nedeniyle davacılar ..., ... ve ..."un yararına azda olsa bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek adı belirtilen kardeşler yararına ayrı ayrı 1.000 TL manevi tazminata hükmolunmuştur.
Davacılar ..., ... ve ..."un kardeşi olan Şükrü Oğuz"un iş kazası sonucu 02.12.2006 tarihinde vefat ettiği olayda davalı işverenin %70, işcinin ise %30 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler ve gözetildiğinde davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarlarının bir miktar az olduğu açıktır.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve daha uygun bir miktara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yakınlarının iş kazası sonucu ölen davacıların manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinden ...’un oğlu, diğer davacıların kardeşi olan Şükrü Oğuz"un davalıya ait süpermarkette çalışmakta iken meydana gelen iş kazası sonucu hayatını kaybettiği olayda davalının %70 oranında kusurlu olduğunu belirterek, baba ... için 30.000,00 TL, kardeşler için ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 90.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, manevi tazminat için yaşanılan olayın kişinin ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün bozulmasına sebebiyet vermesinin gerektiğini, davacıların müteveffanın ölümünden dolayı bir elem ve üzüntü duymadıklarını, müteveffa ile davacıların arasının bozuk olduğunu, kaza anı ve sonrasında morgdan alınma, cenaze işlemleri ve nakil işlemleri yapılırken davacıların yardım etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacılar ... ve ... yönünden açılan davanın mahkemece daha önce feragat nedeni ile reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından bu davacılar yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davacı kardeşler için ayrı ayrı 1.000,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, dair verilen karar, taraf vekillerince temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davacılar vekilleri temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazası nedeniyle ölen işçinin kardeşleri yararına takdir edilen manevi tazminatın bir miktar az olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, mülga 818 sayılı BK."nun 47.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hakimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 gün 2003/21-368-355; 23.06.2004 gün 2004/13-291-370 sayılı kararları).
Somut olayın incelenmesinde; 02.12.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacıların yakınının ölümü ile sonuçlanan olayın meydana gelmesinde davacıların yakınının % 30 oranında, işverenin ise % 70 oranında kusurlu olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu görüşü dile getirilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda açıklanan nedenlerle kabul edilmemiştir.
Bu nedenle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 11.11.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.