10. Hukuk Dairesi 2018/5597 E. , 2019/4978 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, 01.08.1982 tarihinin sigortalılık başlangıcı tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM :
Davacı vekili, davacının 110035.06 sicil sayılı İnci Matbaacılık Sanayi Şirketinde, 01.08.1982 tarihinde çalışmaya başladığını, SGK Başvurduğunda sigortalılık başlangıç tarihinin 01.03.1986 olduğunu öğrendiği, 01.08.1982 tarihinde çalışmış olmasına rağmen primlerinin ödenmemiş olduğunu belirterek, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.08.1982 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle ; Kurum işleminde bir hata bulunmadığını beyanla, hak düşürücü süre nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
"Davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı 110035.06 sicil sayılı ... Matbaa Sanayi-... iş yerinde 01/08/1982 tarihinde 1 gün asgari ücretle çalıştığının tespiti ile bu tarihin sigorta başlangıç tarihi olarak tespitine " şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazlarında bulunduklarını, yerel mahkemece yeterli araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu, kararın usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, kurum lehine vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalı işyerinin 10/01/1981tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alınıp, 30/09/1982 tarihinde kapsamdan çıkarılmış olması, davacının tespitini talep edildiği süre içerisinde davalı işyerinin kanun kapsamında bulunması, davacının askerlik şubesi başkanlığı tarafından gönderilen kayıtlara göre askere alınış tarihinin 09/07/1984, terhis tarihinin 09/01/1986 olması, davacının sicil numarasının 1982 serilerinden bulunması ve aynı sicil numarasında çalışmalarına devam etmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, davacının davalı işyerinde 1 gün çalıştığının tespit edilmesine yönelik mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacının diğer davalı yönünden davayı takip etmediğini son celse beyan ettiği bu davalı yönünden HMK 150. Maddesi gereği sonradan işlem yapılarak ek karar verilmesinin mümkün olduğu anlaşıldığından davalı SGK"nın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
SGK vekili, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme neticesi, soyut tanık anlatımlarına dayanarak hüküm kurulduğunu, yerel mahkemece kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen yargılama giderlerinin kurum aleyhine hükmedildiğini belirterek kararın temyiz incelemsi ile bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Sigorta başlangıcının tespiti istemine yönelik olarak yapılan incelemede;
506 sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanunun 79/10 maddesikapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır.
6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir.İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim,m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Sigortalılığın tespitinde, yöntemince düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilen sigortalı işe giriş bildirgesi, ilgilinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de sigortalılığın kabulü açısından tek başına yeterli kabul edilemez ve bu kapsamda çalışma olgusunun da inandırıcı ve yeterli delillerle ispatlanması gerekmektedir.Bu amaçla; sigortalı işe giriş bildirgesinin Kuruma veriliş tarihi, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, varsa imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olup sonraki dönemde gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı saptanmalıdır.
Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, öncelikle davacının davasını somutlaştırma yükümlülüğü kapsamında işverenin kim olduğu, işyerinde ne iş yaptığı, başka çalışan olup olmadığı, idarecilerin kim olduğu, işyerinin nerede olduğu ve komşularının kimler olduğunun davacıya sorulup açıklattırılması gerektiği, ayrıca tarafların sunduğu deliller ile yetinilmeyerek, kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmek suretiyle, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla hizmeti ortaya koyabilecek belgeler, varsa Kurum görevlileri tarafından düzenlenen rapor ve tutanaklar getirtilmeli, yine davalı iş yerinde aynı dönemde bildirimleri yapılansigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yeniden Kurum ve Kolluk marifetiyle yöntemince belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle iddianın somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanıp kanıtlanmadığı değerlendirilmelidir. (HGK 29.06.2005 gün ve 2005/21-409- 413, 23.12.2009 gün ve 2009/10-581-619, 10.02.2010 gün ve 2010/10-72-72, 21.09.2011 gün ve 2011/10-527– 552)
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, davacının, matbaacılık işyerinde çalıştığını belirtmiş olmakla birlikte, davasını somutlaştırmadığı, öte yandan davacı tarafından tanık deliline başvurulmadığı mahkemece de resen komşu, bordro tanıklarının araştırılmadığı anlaşılmakla, yukarıda yapılan açıklamalar gözönünde bulundurularak, mahkemece, HMK 31 maddesi ve 119/1-e maddesi gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği davacının eylemli çalışmasını ortaya koyacak şekilde işyerinde ne iş yaptığı, çalışma şeklinin nasıl olduğu, işyerinin niteliği, kapasitesi, işyeri komşularının kimler olduğunun davacıya sorulup açıklattırılmalı, bu doğrultuda gerekli araştırmalar usulünce yapılmalı, hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalı, davacının işyerinde çalıştığı hususu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, 30.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.