7. Hukuk Dairesi 2021/157 E. , 2021/1234 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Daires
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Foça Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.12.2016 tarihinde verilen dilekçeyle ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.03.2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalıların mirasbırakanı ... ile müvekkili arasında imzalanan Foça Noterliği 2653 yevmiye sayılı 22.05.2013 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile, mirasbırakana ölünceye kadar bakması karşılığında müvekkiline 2943 parselin tamamını ve 2945 parselde mirasbırakana düşecek hak ve hisse payının devredildiğini, müvekkilinin mirasbırakan ile ölünceye kadar ilgilendiğini belirterek 2943 parselde davalılar adına kayıtlı bulunan hisselerin tamamını ve 2945 parselde davalılar adına kayıtlı bulunan hisselerin 1/4"ünün iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili; sözleşme şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili; mirasbırakanın hiçbir zaman bakıma ihtiyacının olmadığını, bakım borçlusunun bakım alacaklısı ile aynı evde oturması gerekirken aynı evde oturmadıklarını, mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde dava konusu sözleşmeyi yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin, istinaf istemi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; bir kimsenin bir parça taşınmazını veya taşınmazından pay temlik etmek suretiyle kendisine baktırma olanağı varken, tüm mal varlığını teşkil edecek şekilde taşınmazlarını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devretmiş olmasının hayatın olağan akışına uygun düştüğünün söylenemeyeceği, miras bırakanın sözleşme yapmasındaki amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğunun kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan kanunun 512. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı kararı)
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.
Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237., (Borçlar Kanununun (BK) 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini isteyebilirler.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanılarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir
Ölünceye kadar bakma akdinin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler gereğince, somut olayda; bütün dosya kapsamı ve özellikle dosya içerisinde bulunan tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere bakım borçlusu, bakım alacaklısının hayatta olduğu sürece bakım borcunu yerine getirmiştir.
Dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle toplam değeri 80.338,27TL olarak tespit edilmiş, murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla hareket etmediği, ölünceye kadar bakılma hakkı ihtiyacının yerine getirilmesi amacıyla bu sözleşmenin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece, tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK"nın 373/1. maddesi gereğince davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA; yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, karardan bir örneğin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 29.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.