18. Ceza Dairesi 2018/4046 E. , 2019/16826 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, görevi yaptırmamak için direnme, tehdit, yaralama, konut dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, katılan ...’a yönelik hakaret suçundan açılan dava hakkında zamanaşımı süresi içinde hüküm kurulabileceği belirlenerek dosya görüşüldü:
A- Katılan ...’e yönelik hakaret suçuna ilişkin kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, karar tarihi itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık ... müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
B- Diğer hükümlerin temyizine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Özel güvenlik görevlisi olarak çalışabilmek için 5188 sayılı Kanun"un 10. maddesi uyarınca özel güvenlik eğitimini başarıyla tamamlamış olmak ve 11. maddesi uyarınca da Valilikten çalışma izni almak zorunlu olup, anılan Kanunun 23. maddesine göre özel güvenlik görevlisi mağdurların kendilerine karşı işlenen suç nedeniyle kamu görevlisi sayılabilmeleri için yukarıda açıklanan koşulları taşımaları gerektiği anlaşıldığından, katılanlar Satılmış Küçüksarı ve ...’ın bu koşulları taşıyıp taşımadığının araştırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Özel şirkette muhasebe görevlisi olan katılan ...’a yönelik hakaret suçundan TCK’nın 125/1 yerine 3. maddesi uyarınca hüküm kurulması,
3- Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu"nun 2013/13-293 Esas, 2013/297 Karar sayılı ve 11/06/2013 tarihli kararında da belirtildiği üzere TCK"nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanunun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, sanığın katılan ...’a hakaret ettikten kısa bir süre sonra katılan Satılmış Küçüksarı’ya hakarette bulunduğunun anlaşılması karşısında, aynı olayın devamı kapsamında aynı yer ve zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilen hakaret suçunun, hukuken tek bir fiille gerçekleştirildiği, sanık hakkında, TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanunun 43. maddesi uyarınca arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
4-Seçimlik ceza öngören hakaret suçundan hükmedilen hapis cezalarının TCK"nın 50/2. maddesine aykırı olarak para cezasına çevrilmesi,
5- Ceza Genel Kurulunun 12/03/2013 gün ve 1515–202 ile 21/12/2010 gün ve 230–264 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı gibi, kesin nitelikteki hükümler ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla, suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, Yerel Mahkemece sanık hakkında güvenlik görevlisi olarak kabul edilen katılan Satılmış Küçüksarı’yı yaralama suçundan 5237 sayılı Kanunun TCK 86/2. maddesi gereğince doğrudan verilen 1.800 Türk lirası adli para cezası, karar tarihi de göz önünde bulundurulduğunda, 1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 305. maddesi gereğince kesin nitelikte bulunmaktadır. Ancak Yerel Mahkemece yaralama eyleminin, görevi yaptırmamak için direnme suçunun unsuru olduğu gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülmüştür. Bu nedenle kesin nitelikteki yaralama suçuna ilişkin hükmün temyiz incelemesine tabi olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Özel güvenlik görevlisi katılan Satılmış Küçüksarı’nın, iş yerine gelip muhasebe görevlisini yaralayan sanığı engellemeye çalışması üzerine sanığın buna karşı gelerek, katılanı yaralaması biçiminde gerçekleşen eylemlerinin, bir bütün halinde TCK"nın 265/1. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden görevi yaptırmamak için direnme ve yaralama suçlarından ayrı hükümler kurulması,
6- Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini, birden fazla görevliye karşı bir suç işleme kararı kapsamında tek bir fiil ile gerçekleştirmesi karşısında, TCK"nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
7- a) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 11/10/2018 tarih 2015/4-3 esas, 2018/423 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere "İş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunda seçimlik olarak düzenlenen hareketlerden birisi de "çıkmama" eylemidir. Bu eylem belli bir yerde kalmaya devam etmeyi ifade eder. Çıkmama eyleminin gerçekleşmesi için iş yerine rıza ile girilmiş olması ve hak sahibinin söz, hareket veya tavırlarıyla faili çıkmaya davet etmesi, buna rağmen failin makul bir süre içerisinde iş yerinden ayrılmaması gerekir. Ancak, kimi durumlarda doğrudan bildirilmiş olmasa bile yapılan hareketlerle rızanın ortadan kalktığı faile gösterilmiş olabilir. Bu anlamda; failin, çalışma saatleri içerisinde bir iş yerine girdikten sonra, burada sunulan hizmetin amacına aykırı bir şekilde iş yeri sahibine ya da burada bulunan müşteriye saldırması, sarkıntılık etmesi gibi hukuka aykırı davranışlarda bulunması ve makul bir süre içerisinde iş yerini terk etmemesi hallerinde de iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu oluşacaktır"
Yukarıdaki açıklamalar ışığında sanığın rıza ile girdiği işyerini müştekinin terk etmesini istediği andan itibaren makul süre içinde terk edip etmediği saptanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi,
7- Kabule göre de; TCK’nın 116/4. maddesinde düzenlenen cebir ve tehdit suretiyle konut dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşabilmesi için, sanık tarafından kişilere karşı yöneltilen şiddet eylemi ile konut dokunulmazlığının bozulması arasında nedensellik bağının bulunması, şiddetin konut dokunulmazlığını bozmak amacına yönelmiş olması ve bu amacın gerçekleşmesi için araç olarak kullanılması gerekir. Yargılamaya konu somut olayda, sanığın, ne şekilde iş yeri dokunulmazlığını bozmak amacıyla kişilere karşı cebir veya tehdit kullandığı açıklanmadan, TCK’nın 116/4. maddesinin uygulanması,
8- Sanık hakkında müşteki ..."a yönelik işlediği tehdit, hakaret,yaralama ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından kamu davası açıldığı, her ne kadar sanığın hakaret, yaralama ve konut dokunulmazlığının ihlali eylemi uzlaşma kapsamında olup, soruşturma aşamasında taraflara uzlaşma teklifi yapılmış ise de, bu tarihte atılı TCK’nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenmiş olan tehdit suçunun uzlaşma kapsamında olmaması ve CMK’nın 253/3. fıkrasının ikinci cümlesi dikkate alındığında soruşturma aşamasında yapılan uzlaşma teklifinin geçersiz olduğunun anlaşılması, hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde giren 6763 sayılı yasa ile değişik CMK’nın 253/1. madde hükmü uyarınca TCK’nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınmış olması, ayrıca sanık hakkında güvenlik görevlilerine yönelik eylemleri nedeniyle TCK’nın 265/1. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçundan dava açılmış ise de hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde yürürlüğe giren, 7188 sayılı Kanun ile değişik CMK"nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanamayacağının hüküm altına alınması karşısında; sanık hakkında 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre müşteki ..."a yönelik tehdit, hakaret, yaralama ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından uzlaştırma işlemleri yerine getirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
9- 11/02/2014 tarihli duruşmada talep eden sanık hakkında, CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun tartışmasız bırakılması,
Kanuna aykırı ve ... müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.