Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/9620
Karar No: 2015/13697
Karar Tarihi: 22.06.2015

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/9620 Esas 2015/13697 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2015/9620 E.  ,  2015/13697 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve yıkım

    Hazine ile...mirasçıları.... ve .... aralarındaki Tapu iptali ve yıkım davasının kısmen kabulüne Dair ..... Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 12.03.2013 gün ve 56/176 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili ile davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu Dairesinde hüküm tesis edildiğine göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine uygun bulunan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 22.06.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Davacı ..... tarafından açılan dava ile, davalıya ait bir parça taşınmazın bir bölümünün, 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden kamu malı niteliğinde olduğu ve kişilerin mülkiyetinde kalamayacağını ileri sürerek; bu bölümün davalılar adına mevcut tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak tapu sicilinden terkinine, üzerindeki yapının kıyıda kalan bölümünün yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Yerel Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucu verilen 22.10.2009 tarihli kararla; davanın 3402 S.Kanunun 12.maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmiş, hükmü davacı .... temyiz etmiştir. O tarihte bu nitelikteki davalarla ilgili mahkeme kararlarının temyiz incelemesini yapmakla görevli olan Yargıtay 1.Hukuk Dairesi, temyiz edilen hükmü 08.07.2010 tarihli kararla “…davanın açıldığı tarihe göz önüne alındığında 3402 S.Kanunun 5841 S Kanunla değişik 12/3. maddesine göre (10) yılık hak düşürücü sürenin geçtiği göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı... ancak davacı hazinenin dava açtığı tarih itibariyle dava açmada haklı olduğu, hak düşürücü süre uygulamasının kanun değişikliğinden kaynaklandığı, bu sebeple davacı yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir gerektiği... gerekçesiyle hükümü sadece yargılama gideri yönünden bozmuştur.Yerel mahkeme bozma kararına uymuş, verdiği 20.01.2011 tarihli kararla- gerekmediği halde- yeniden hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle davanın reddine, tapu kapsamı dışında kalmakla birlikte kıyı olarak devletin hüküm ve tasarrufu altındaki teknik bilirkişi krokisinde (C) le gösterlen 23 m2 alana davalının el atmasının önlenmesine ve bu alana isabet eden muhtesatın yıkımına, davacının yaptığı yargılama gideri ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermiştir. Bu kararı her iki taraf vekili temyiz etmiştir. Bu kez temyizi inceleyen Dairemiz(Y.8.HD) verdiği 12.11.2012 tarihli kararında “ …3402 S Kanunun 12/3.maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin .... tarafından açılan davalarda da uygulanacağına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, iptal kararının 23.07.2011 tarihli ....de yayınlanarak yürürlüğe girdiği, derdest davalarda bu durumun gözetilmesi gerektiği, bu iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmamış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, kamu düzeni ilkesi gereğince, daha önce hak düşürücü süreden verilen ret kararının doğruluğundan söz edilemeyeceği ve bu sebeple davanın esasının incelenerek ve yargılama giderleri ile avukatlık ücreti konusunda 3402.SK.nun 36/A maddesi gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği, bozma sebebine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmeyeceği …” açıklanarak bozma kararı vermiştir Yerel mahkeme bu bozma kararına da uyma kararı vererek, taşınmazın teknik bilirkişi krokisinde (B) ile gösterilen 88 m2 bölümünün kıyı niteliğiyle mevcut tapu kaydının iptaliyle sicilden terkinine, tapu dışında kalan ancak kıyıda bulunan (C) ile gösterilen 13 m2 alana davalının el atmasının bölümüne ve her iki alanda kalan muhtesatların yıkımına karar vermiş; bu hükümü her iki taraf vekili temyiz etmiştir.
    Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının(sebeplerinin) kapsamı dışında kalmış olan kısımları(bölümleri) kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme bozma kararının kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez.Yani kesinleşmiş olan bu bölümler, o bölümler lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur(Baki Kuru:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.baskı, Cilt V, ...2001,sh.4762). Bu sonuç, aynı zamanda Yargıtay’ın 904.02.1959 tarih ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın da bir gereğidir. Yargıtay’ın bu konuda pek çok emsal kararı bulunmaktadır (bkz.Y.HGK.nun 22.04.1999 tarih, 11/290-296 sayılı kararı). Yargıtay, tarafların bildirdiği temyiz sebepleriyle bağlı değilse de (HUMK.m.439/2), tarafların temyiz talebiyle bağlıdır.Yarğıtay hükmün temyiz edilmeyen (ve bu nedenle de kesinleşen) bölümü hakkında temyiz incelemesi yapamaz ve hükmün temyiz edilmeyen bölümünü bozamaz. HUMK.439/2.maddesi hükmü, hükmün yalnız temyiz edilen bölümü hakkında uygulanır (Baki Kuru, age. Cilt V, Sh.4626).Bu bakımdan, temyiz edilen hükmün, daha önce Yargıtay denetiminden geçerek, bozma konusu yapılmamış bölümleri, onama hükmünde olduğu ve varsayımsal onama kararı kesinleştiği takdirde; kısmi temyiz gibi sonuç doğurur ve hükmün onanmış sayılan bölümleri kesinleşir ve bu nedenle HUMK.439/2.maddesi uyarınca, Yargıtay’ın tarafların gösterdiği temyiz sebepleriyle bağlı olmadığı gerekçesiyle yeniden temyiz denetime tabi tutulamaz.
    "Kamu düzeni ilkesi” atlanmış veya gündeme gelmiş olsa bile, yerel mahkeme kararlarının kesinleşen bölümleri hakkında, hükmün kesinleşmeyen bölümleriyle ilgili temyiz incelemesi sırasında, kesinleşen bölümlerine yönelik yeniden temyiz incelemesi yapılamaz.Böyle bir durumda “kamu düzeni ilkesi” bir istisna teşkil etmez.Hükmün kesinleşen bölümleriyle ilgili olarak, Yargıtay’ın temyiz inceleme aşaması için yukarıda açıklanan biçimde inceleme yapma yükümlülüğü, yerel mahkemelerin elindeki davaları sonuçlandırması bakımından da geçerlidir.Yerel mahkeme, temyiz süresinin geçirilmesi veya hükmün kısmen temyizi ya da Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu hükmün bir bölümünün bozmaya konu edilmemesi ve bu nedenlerle kesinleşmesine rağmen hükmün o bölümü hakkında kendiliğinden önceki hükme aykırı karar verir ya da Yargıtay hükmün o bölümü kesinleştiği halde, o bölümü yeniden temyiz incelemesine tabi tutup o bölüm hakkında kesinleşme sonucuna aykırı olarak yeni bir karar verirse; bu kararların hukuki sonucu ne olacaktır? Kuşkusuz, bu şekildeki yerel mahkeme kararlarının temyiz edilmeleri üzerine Yargıtay tarafından düzeltilmesi olanaklıdır.Ancak Yargıtay bu şekilde hatalı bir bozma kararı verip,yerel mahkeme bu bozma kararına direnmezse ne olacaktır? Yargıtay uygulaması ve öğreti görüşü, bu gibi kararların “yokluk” hükmüyle sakat olacağı ve Yargıtay’ın haber aldığı böyle bir yanlışlığı düzeltilebileceği şeklindedir (Baki Kuru;age.Cilt V. sh.4565; Y.7.HD. 18.19.1985 t.371/11115 Esas ve Karar-YKD 1985/12,sh.1795; Y.9.HD. 13.12.1967 t.1057/1095- ........-İŞ Mahkemeleri Kanunu Şerhi,Ankara 1969,sh.205).Varılan bu sonuçlar, aynı zamanda Medeni Usul Hukuku’nun temel ilkelerinden “hukuki güvenlik ilkesi”nin de bir gereğidir.
    Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm ilkesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; Hukuk Devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesi’nde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Hukuk Devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk Devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir devlettir.Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk devleti kavramının özünü devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır. T.C. Anayasa"sının 36. maddesi; “Herkes… adil yargılanma hakkına sahiptir.”hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. maddesinde; “Herkes … davasının …. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” denilmektedir.Adil yargılanma hakkının en önemli alt kavramlarından birisi, “silahların eşitliği ilkesi”dir. Yargılamada taraflar arasında adil, hakkaniyete uygun bir denge kurulması gerekir. Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen hukuk devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk Devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir Devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir. Hukuk Devletinde bireyler devlete güven duyabilmeli aynı şekilde Devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir. Kesin hükme saygı uluslar arası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
    Mevcut bir tapu kaydı iptal edilmediği sürece, tapu kaydı kural olarak kayıt malikine mülkiyet hakkına dayalı tam bir koruma ve tekel hakkı sağlar(TMK m.683).Bu nedenlerle iptal/terkin kararı kesinleşmeden davalının tapu kaydının(mülkiyet hakkının) kendisine sağladığı korumaya dayalı olarak taşınmazı kullanmaya devam etmesi hakkı olduğu gibi, aynı nedenle üzerindeki muhtesatın yıkımına da karar verilemez Diğer yandan; davacı arazi(arsa) üzerinde mevcut tapu kaydına göre muhtesat inşa ettiğine göre iyiniyetli(TMK.md.3) sayılması gerekir.TMK.723.maddesine göre iyiniyetli malzeme sahibi olarak, tapuyu iptal ettiren ......"nin “uygun bir tazminat” ödemesi gereklidir. 04..03.1953 t. Ve 1952/10 E. 1953/2 K. Sayılı Y.İBK.da da işaret edildiği gibi, karşı dava açılması bile gerekmeksizin, arazi maliki bu uygun tazminatı depo etmediği takdirde yıkım kararı verilemez. Öyleyse, mahkemece iptal/terkin kararı verilebilir; ancak bu karar kesinleşmeden el atmanın önlenmesi ve yıkım kararı da verilemez.En azından yıkım talebi hakkındaki davanın tapu iptal/terkin davasından ayrılmasına karar verilip, tapu iptal tescil davasının sonucunun bekletici sorun(HMK.m.167,165/1) yapılması düşünülmelidir. Açıklanan nedenlerle yıkım talebi hakkındaki talep için ayırma kararı verilmese bile; “usul ekonomisi ilkesi” (HMK.m.30) gereğince; davalı taraf muhtesat meydana getirmekte iyiniyetli olduğu ve kendisine bir kusur yüklenemeyeceğinden; mahkemece yıkımı istenen muhtesatların dava tarihi itibariyle rayiç bedelinin mahkemece uygun bilirkişi veya bilirkişiler vastasıyla tespit ettirilmesi, davacı ......."ne belirlenecek bu toplam bedeli depo etmesi için uygun süre verilmesi, bedel depo edilmediği takdirde yıkım talebinin reddi; depo edildiği takdirde ise, bu bedel davalıya ödenmek suretiyle kıyı kalan bölümün tapu kaydının iptal/terkini,el atmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmesinin düşünülmesi gerekirdi. Mahkeme hükümü bu kabul yönünden de hatalıdır. Kaldı ki; açıklandığı gibi, davanın esası hakkındaki davanın reddi kararı kesinleşmiş olduğundan yıkım talebinin bir konusu kalmamış ve bu talep hakkında da talebin reddine karar verilmesi gerekecektir.
    Somut olayda, Mahkemece verilen esas yönünden davanın reddine ilişkin 22.10.2009 tarihli karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin yukarda belirtilen bozma ilamıyla bozmaya konu edilmeyerek kesinleşmiştir. Kesin hüküm gücü kazanan bir kararın, Yargıtayca yeniden bozmaya konu edilmesi, yerel mahkemenin bozmanın kapsamı dışına çıkarak yeniden karar vermesi; kamu düzenini bozacak ve hukuki güvenlik ilkesini çiğneyecek bir sonuç yaratır. Kısmi kesinleşme suretiyle davanın esası hakkındaki davanın reddi kararı kesinleşmiştir. İlamın kesinleşen bölümlerinin bozmaya konu edilen kesinleşmeyen bölümleriyle birlikte incelenip yeniden yargılamaya konu edilmesi usulü kazanılmış hak ilkesine aykırıdır. Bu bakımdan, taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalıp iptal/terkin kararına konu edilen (B) ile gösterilen bölümü hakkındaki iptal/terkin/yıkım kararının kesin hüküm nedeniyle talebin reddine karar verilmek üzere bozulması gerektiğini düşünüyor; Değerli çoğunluğun bu yöne ilişkin onama kararına katılmıyorum. .
    .
    .




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi