22. Hukuk Dairesi 2018/1896 E. , 2018/7221 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti
Davacı vekili, davacının Erzurum İl Özel İdaresinde işçi olarak çalıştığını, ilk işe girdiği tarihten itibaren Yol-İş Sendikasına üye olduğunu beyanla, toplu iş sözleşmesinden doğan ücret farkı, akdi ve yasal ilave tediye farkı ile bir kısım fark alacakların işlemiş faizleri ile birlikte hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık sendika üyeliği sonrası toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılırken hesaplamalarda yeni dönem toplu iş sözleşmesinde esas alınması ve sendika üyelik tarihi itibariyle derece ve kademesi intibakına yapılmasına rağmen geriye dönük ödeme yapılıp yapılmayacağı konusundadır.
Davalı işyeri IV. dönem Toplu İş Sözleşmesinin geçici 3. maddesinde “Başka kamu kurumlarından kanunla devredilen işçiler ile idarenin başka bir işkolundaki işyerinden işkolu değişen işçilerin bu sözleşmeden doğan her türlü hak ve menfaatlerinin hesaplanmasında devredildiği işyerinde veya işkolundaki geçen çalışma süresi bu işyerinde geçmiş gibi dikkate alınır (yıllık ücretli izin hakkı, kıdem ve ihbar tazminatının hesaplanmasında dikkate alınan çalışma süresi, pozisyon değişikliği sınavında aranan çalışma süreleri v.b). Ancak, yapılacak intibak nedeniyle bu toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihinden geriye doğru herhangi bir fark ödemesi yapılmayacaktır.” hükmü yer almaktadır.
Somut dosyada davanın 01.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren Erzurum İl Özel İdaresi adına TÜHİS ve Türkiye Yol-İş Sendikası arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmesi ile getirilen hükümlerin davacıya Yol-İş Sendikasına üye olunan tarihten itibaren uygulanmayıp, 01.03.2013 tarihinden itibaren uygulanması nedeni ile sendikaya üye olunan veya dayanışma aidat ödenen tarihten itibaren toplu iş sözleşmesine göre yaptığı işin niteliğine uygun olarak sözleşme hükümlerine göre derece ve kademe ve terfi uygulanması ve ücret belirlenmesi gerektiği belirtilerek eksik ödenen ücret, kanuni ve akdi ikramiyeler ile yıpranma prim farklarında oluşan alacağın ve bunların birikmiş faizinin alacağının ödenmesi talebine ilişkin olduğu, uyuşmazlıkların ücret, kademe ve derece tespitine esas teşkil eden hizmet süresi intibakının sendika üyeliğinin başladığı tarihi mi yoksa 01.03.2013 yürürlük tarihli Toplu İş Sözleşmesine göre 01.03.2013 tarihinin mi esas alınacağı noktasında toplandığı, Mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu"nun 9. maddesi, gerekse 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeler Kanunu"nun 39. maddesine göre iş yerinde bağıtlanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olan ve dayanışma aidatı ödeyen işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlandığının düzenlendiği, yine eşit davranma ilkesinin tüm hukuk alanında geçerli olup iş hukuku bakımından işverene iş yerinde çalışan işçiler arasında haklı ve objektif bir neden olmadıkça farklı davranmama borcunu yüklediği, bu bakımdan işverenin yönetim hakkının sınırlandırılmış durumda olduğu, işverenin iş yerinde çalışan işçiler arasında ayrım yapılmasının yasaklandığı, sendika üyelik kayıtlarına göre davacının2010 yılı içerisinde sendika üyesi olduğu, bu tarihten beri Yol-İş Sendikası üyesi olan davacının geçici - mevsimlik işçi statüsünde geçen süreleri kıdemine dahil edilerek intibakının yapılmasının iş hukuku açısından gerekli ve zorunlu olduğu, davacı ile aynı işi yapan eşit kıdemdeki işçilerin ücretlerinin sırf davacının intibakının yapılmamasından davacı aleyhine farklı ücret hesaplanmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, davalı işverenin 01.03.2013 tarihinden itibaren davacının intibaklarını doğru bir şekilde yaptığını ancak davalı işverenin bu intibak işlemini davacının toplu iş sözleşmesi imzacısı Yol-İş Sendikasına üyelik tarihi olan 2010 yılından itibaren yapması gerekirken, 01.03.2013 tarihinden itibaren yaparak davacının hak kaybına sebebiyet verdiği, yapılması gerekenin sendika üyelik tarihinden itibaren davacının intibak işleminin toplu iş sözleşmesine göre yapılıp sendika üyelik tarihinden itibaren oluşan farkların kendilerine ödenmesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı işyerinde imzalanan ve dava konusu alacakları kapsayan dönemde yani II. ve III. dönem Toplu İş Sözleşmesinin 98. ve 99. madde hükümlerinde kademe ilerlemesi ve derece terfine ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Buna göre “Kademe ilerlemesi" başlıklı 98. maddesinin (a) bendinde "En az bir yıl iş sözleşmesi ilişkisi bulunmak, bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmak, bulunduğu derecede ilerleyeceği kademe bulunmak, değerlendirme fişinde kişisel davranış bakımından en az 7 puan ve toplam 60 puan almak şartıyla her yıl Şubat ayı içerisinde işçilere bir kademe ilerlemesi yapılır ve izleyen Mart ayı başından itibaren uygulanır." Yine “derece terfii" başlıklı 99. maddesinde, "işçilerin çok dereceli pozisyonlarda, alt derecelerden üst dereceye terfi edebilmeleri için; a) bulundukları derecede 2 yıl çalışmış olmaları, b) kademe ilerlemesine hak kazanmaları, c) bir önceki kademe ilerlemesi yapmış olması ve son yıla ait değerlendirme fişinde de en az 7 puan almış olması, d) terfi edebileceği üst derece olması şartır. Derece terfii kademe ilerlemesi yapıldıktan sonra ve kademe ilerlemesine hak kazandığı dönemlerde yaptırılır. Derece terfi ile işçi ancak bir üst dereceye yükselebilir. Derece terfiine hak kazanan işçi, kademe ilerlemesi yapıldıktan sonra bulunacak gündeliğine, bulunduğu derece ile yükseleceği derecenin birinci kademe gündelikleri arasındaki fark ilave edilmek suretiyle bulunacak rakam, yükseltilebileceği derecenin kademeleri arasında mevcutsa bu kademeye, değilse bu rakama en yakın lehte kademeye terfi ettirilir. Derece terfiine esas tarihler ve derece terfiine esas teşkil eden kademeye 103. maddeye göre tespit edilen 1 mart günü esas teşkil eder." hükmü yer almıştır. 01.03.2011-28.02.2013 Dönemini kapsayan 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin geçici 3. maddesindeki toplu iş sözleşmesinin eki olan Ek-2"de belirtilen pozisyon cetvelindeki pozisyonların gelebileceği son derecelerin 2 derece artırıldığı, artırılan derecelere toplu iş sözleşmesinin 99. maddesi gereği yapılacak derece terfileri, değerlendirme kurulu talimatı çerçevesinde 2012 yılı itibariyle uygulanacağı geriye doğru bir fark ödemesi yapılmayacağı hükmü bulunmaktadır. Davacı davalı kurumda düz işçi olarak çalışmakta olup derece ilerleme üst sınırını gösteren 2011 dönemi toplu Toplu İş Sözleşmesi Ek 2"deki çizelgeye göre en son 8 dereceye kadar yükselebilmektedir. Ancak bilirkişice yapılan ve mahkemece benimsenen hesaplamaya göre davacının 01.03.2011 tarihiyle intibak ettirilmesi gereken derece 9 olarak belirtilmiş, gelinebilen en son derecenin 2 derece arttırılabileceği düzenlemesinin 2012 yılı itibariyle uygulanacağı geriye doğru bir fark ödemesi yapılmayacağı hususu gözardı edilmiştir. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre de, davacı dava dilekçesinde, talep edilen tüm alacak kalemleri için dava tarihinden itibaren yasal faiz, ıslah dilekçesinde ise dava tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi uygulanmasını talep etmiştir. Mahkemece talep aşılmak suretiyle, tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi uygulanmasına karar verilmesi isabetsizdir. Yasal ilave tediye alacağı dışındaki alacaklar yönünden toplu iş sözleşmesinde açık ödeme günü belirlendiği ve temerrütün anılan tarihte gerçekleştiği dikkate alınmak suretiyle ve davacının talebi ile bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi yerindedir. Ancak, yasal ilave tediye dışındaki alacaklarla ilgili olarak, dava dilekçesinde talep edilen miktarlar yönünden dava tarihinden itibaren yasal faizi geçmemek üzere en yüksek mevduat faizi, ıslah dilekçesine konu miktarlar yönünden ise dava tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, talep edilen alacaklara ilişkin işlemiş faiz miktarı belirlenirken, tüm alacaklar yönünden en yüksek mevduat faizi uygulandığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, bilirkişi raporunda uygulandığı bildirilen en yüksek mevduat faiz oranı bankalarca fiilen uygulanan en yüksek mevduat faizi oranı olmayıp, bilirkişi tarafından, dosyada herhangi bir bilgi bulunmaması sebebiyle, TC Merkez Bankasının kamu bankalarınca fiilen uyguladığı bildirilen en yüksek mevduat faizi oranlarının dikkate alındığı bildirilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde en yüksek mevduat faizi uygulanarak işlemiş faiz hesaplanmasını talep etmediği gibi, somut olayda, kamu bankalarınca fiilen uygulandığı bildirilen oranın uygulanması da yerinde değildir. Yasal ilave tediye alacağı dışındaki alacaklar yönünden, işlemiş faiz alacağının hesaplanmasında, yasal faiz oranının uygulanması gerektiği gözetilmeksizin karar verilmesi bir diğer hatalı yöndür.
Mahkemece davacının yasal ilave tediye alacağı talebi ile ilgili olarak en yüksek mevduat faizi üzerinden işlemiş faiz hesaplanarak, alacağın hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Yasal ilave tediye alacağı toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak olmayıp, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun’dan kaynaklanmaktadır. Hal böyle olunca, anılan alacağın Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen tarihlerde ödenmemesi halinde, temerrüt oluşması söz konusu değildir. Bunun gibi, yasal ilave tediye alacağına uygulanması gereken faiz oranı yasal faiz oranıdır. Dosyada davacının davalıyı usulünce temerrüde düşürdüğüne yönelik bilgi veya belge bulunmadığına göre, yasal ilave tediye alacağı yönünden işlemiş faize hükmedilmesi yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılacak olursa, yasal ilave tediye alacağı yönünden dava tarihinden önce temerrüt oluşmadığı göz önüne alındığında, bu alacak için dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerekir. Bu husus gözetilmeksizin, dava tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi uygulanmasına karar verilmesi bozma sebebidir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.