1. Hukuk Dairesi 2015/11275 E. , 2018/13608 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma isteği masraf yokluğundan reddedilip, incelemenin evrak üzerinden yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapunun iptali ile davalı ... adına tesciline ve ödenen bedelin davalılardan tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı, 597 parsel sayılı taşınmazın 2/29 payını davalı ...’den 25/04/2013 tarihinde 600.000 TL bedel karşılığında satın aldığını, ancak söz konusu satış işleminin kendisinin gerçek iradesine aykırı olarak gerçekleştiğini, tanıdığı emlakçılık yapan diğer davalı ...’in, taraflar arasındaki güven ilişkisinden faydalanarak kendisini, eşini ve oğlunu ... Hacılar köyündeki 7040,658 ve 597 parsel sayılı taşınmazlardan pay satın almaları konusunda gerçeğe aykırı beyanları ve bir takım sahte evraklar kullanmak sureti ile ikna ettiğini, satıştan önce bir takım krokilerin gösterildiğini, daha sonra satın alınan taşınmazın kendisine gösterilen ve krokilerde yer alan ile aynı taşınmaz olmadığının ortaya çıktığını, bu durumu fark etmesi üzerine taşınmazın değerinin belirlenmesi amacı ile gayrimenkul değerlendirme raporu hazırlattığını, buna göre payının değerinin 175.000 TL olduğu yönünde görüş bildirildiğini, davalı ...’ün satmış olduğu taşınmazın değerinin 600.000 TL olmadığını bilebilecek durumda olması gerektiğini, aradaki fark olan 425.000 TL nin makul bir rakam olmadığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 597 parsel sayılı taşınmazın devri nedeni ile tarafından satış bedeli olarak ödenen 600.000 TL nin 25/04/2013 ödeme tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, alacağın tamamı tahsil edildikten sonra geçerli olmak üzere söz konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalılardan ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmaz hissesinin kendisine annesi tarafından devredildiğini, görme özürlü olup iki gözünün de tamamen engelli olduğunu, kirada oturduğunu maaşının geçimine yetmediğini, bankalara kredi borcunun bulunduğunu, ödeme zorluğu çektiğini, bu nedenlerle payını satmaya karar verdiğini, bir müddet sonra dava dışı kardeşi ...’un köylüleri olan ve emlakçılık yapan davalı ... tarafından müşteri bulunduğunun bildirmesi üzerine 22/04/2013 tarihinde kardeşi ile birlikte tapuya gittiklerini, kardeşine parayı alıp almadığını sorduğunu, kardeşinin satış bedeli olan 250.000 TL’yi aldığını söylediğini,bunun üzerine kardeşinin yardımı ile evrakı imzaladığını, 250.000 TL den başka para almadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ... davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, 6098 Sayılı Kanunda belirtildiği şekilde yanılan davacı ...’nin bu yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa gerekli araştırmayı da yapabilecek durumda olduğu halde yapmadığı,tazminat isteyemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 597 parsel sayılı, 72.500 m2 alanlı, tarla vasıflı taşınmazın 18/145 hissesi davalılardan ... adına kayıtlı iken 8/145 hisseyi üzerinde ipka ederek 290/552 paya tekabül eden 2/29 payını 25.04.2013 tarihli satış işlemi ile davacı ..."e temlik ettiği, davacıya vekaleten ... isimli şahsın resmi senette satış işlemini gerçekleştirdiği, diğer davalı ... ve ...’ın kardeşi...’ın işlem tanığı oldukları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere aldatma (hile), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince, dinlenen tanıkların davacıya satılan taşınnmaz ile, satış öncesi gösterilen taşınmazın farklı yerler olduğunu bildirdikleri, öte yandan davacının bir diğer iddiasının ise taşınmazın daha fazla bir para ile satıldığı yönünde olduğu görülmektedir.
Ne var ki, mahkemece bu yönler üzerinde durulmamıştır.
Hal böyle olunca; öncelikle yerinde keşif yapılarak taşınmazın temlik tarihi itibari ile gerçek değerinin saptanması,saptanacak bedel de gözetilerek toplanan tüm delillerin yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.