22. Hukuk Dairesi 2017/11404 E. , 2018/7165 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 2010 yılında 8 ay süreyle fazla mesai yaptığını ve hafta sonu çalıştığını ileri sürerek fazla mesai le hafta tatili ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Anayasanın 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.
Yine Anayasanın 14. maddesinin 3. fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmü yer almıştır.
Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde ise, “Herkes, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıkların ya da cezai alanlarda kendisine yöneltilen suçlamaların esası hakkında karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, makul süre içinde adil ve aleni olarak yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek kısaca ve özetle adil yargılanma hakkı düzenlenmiştir.
Aynı şekilde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde ise mahkeme kararında nelerin yer alması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre, mahkeme kararında özellikle tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin bulunması gereklidir.
Ancak buradan mahkemenin gerekçesinde taraflarca ileri sürülen bütün argümanlara cevap vermesi gerektiği sonucuna ulaşılmamalıdır. Mahkeme kararının yukarıda asgari hususları taşıması ve kararda özellikle davanın sonucunu etkileyecek nitelikte kilit önemde hususların yer alması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi gereğince adil yargılanma hakkı kapsamında gereklidir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir kararında, mahkeme kararı için kilit önemde olan taraflardan birinin ihmalinin bulunduğunun belirtilmesine rağmen bunun nedenlerinin açıklanmamasını sözleşmenin 6. maddesine uygun görmemiştir (Georgiadis/Yunanistan, Başvuru No: 21522/93 29.05.1997 ).
Gerekçeli karar hakkı da adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmelidir (Anayasa Mahkemesi"nin 20.03.2014 tarih, 2012/1034 başvuru sayılı kararı). Mahkemeler kararlarını verirlerken bağımsız ve serbest iseler de, kararlarının hangi temel ya da temellere dayandığını yeterli açıklıkta belirtme yükümlülüğü altında oldukları kabul edilmelidir. Bu yükümlülük aynı zamanda mahkeme kararının denetiminin yapılabilmesi için zorunludur. Bu şekilde tarafların iddiaları ve savunmalarının hukuka uygun incelenip incelenmediği ile değerlendirilip değerlendirilmediği anlaşılabilir.
Mahkemeler verdikleri kararlarla uyuşmazlığı yargısal anlamda sona erdirmektedirler. Bunun sonucu olarak da davanın taraflarının mahkemenin ulaşiığı sonuca ne şekilde ulaştığını anlayabileceği bir gerekçenin bulunması gereklidir. Bu gerekçe hükümle neden sonuç ilişkisinin kurulmasını sağlayacak yeterlilikte, açık ve anlaşılabilir olmalıdır. Ancak gerekçenin çelişkili olmaması gereklidir. Zira, gerekçenin çelişkili olması aslında hukuken kabul edilebilir bir gerekçenin bulunmaması demektir.
Bir başka yönden mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının tarafların yargıya güven duymasını sağladığı gibi kararı benimseyip benimsememesine bağlı olarak karara karşı gidilebilecek kanun yollarına gidip gitmemesinde de etkili olduğu açıktır. Bu durum ise hak arama özgürlüğüyle yakından ilgilidir.
Somut olayda; davacının fazla çalışma ve hafta tatili ücreti taleplerinde bulunduğu,mahkeme gerekçesinin dava konusu talepler ile ilgisi bulunmayan ücret alacağına ilişkin olduğu anlaşılmakla bu duruma göre gerekçenin dosya kapsamına uygun olmadığı ve hüküm ile çelişkili olması sebebiyle mahkemece verilen kararın bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de, dava Diyarbakır İl Özel İdaresine karşı açılmış ise de yargılama esnasında yürürlüğe giren 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında Diyarbakır İl Özel İdaresi"nin tüzel kişiliği 30/03/3014 tarihi itibarıyla son bulmuştur. 6360 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde kanunda yazılı devir, tasfiye ve paylaştırma işlemlerini yapmak üzere vali tarafından Devir, Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu kurulacağı; aynı yasanın 3. maddesinin 2. fıkrasında tüzel kişiliği son bulan İl Özel İdarelerinin mahkemelerde süren davaları ile faaliyette bulundukları döneme ilişkin davalarda muhatabın devir işleminin yapılacağı ilgili kurum veya kuruluş olduğu ve yine aynı yasanın Geçici 1. maddesinin 5. fıkrasında tüzel kişilikleri kaldırılan İl Özel İdarelerinin her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçlarının komisyon kararıyla ilgili kurum veya kuruluşa devredileceği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Bu durumda, eldeki davaya ilişkin devrin hangi kuruma yapıldığına dair komisyon kararı temin edilmeli ve 6360 sayılı Yasaya göre tüzel kişiliği sona eren davalı kurumun yerine husumetin kime yöneltileceği araştırılmalıdır. Çıkacak sonuca göre dava dilekçesi gerçek hasıma tebliğ edilmeli ve taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilerek bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu husus gözetilmeden, tüzel kişiliği sona ermiş olan Diyarbakır İl Özel İdaresi hakkında hüküm kurulmuş olması da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.