Hukuk Genel Kurulu 2013/2355 E. , 2015/2533 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.06.2008 gün ve 1994/329 E.- 2008/315 K sayılı kararın incelenmesi davalılar Hazine ve Sarılar Belediyesi vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17.12.2009 gün ve 2009/18780-18958 E. K. sayılı ilamı ile;
(…Davacılar ..., ..., ..., ... ve ... vekili 21.07.1994 günlü dilekçesiyle sınırlarını bildirdiği, Sarılar Köyü Belen mevkiinde kendilerine ait dava dışı 418 sayılı parselin Güneyinde bulanan 12 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın ortak murisleri Abdurrahman Limona aitken, ölümü ile kendilerine kaldığını, bu taşınmazın dava dışı 418 sayılı parselle birlikte 1938-1940 yıllarında emek ve para sarf edilerek imar ihya edilerek malik sıfatıyla zilyet edildiğini, genel kadastroda bir bölümünün 418 parsel sayısı ile kendi adlarına tesbit ve tescil edildiğini, dava ettikleri bölümün ise tapulama dışı bırakıldığını bildirerek 12 dönüm yüzölçümündeki bu taşınmazın adlarına tapuya tescilin istemiştir. ..., ... ve ... 10.06.2004 tarihli harçlı dilekçesiyle dava konusu 27 adadaki taşınmazın babalarından kendilerine kaldığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle adına tapuya tescilini, ... 247 ada 7, ... 246 ada 9, ... ise 247 adada bulunan taşınmazların tamamı hakkında açılan davanın reddi ve bu taşınmazların adlarına tapuya tescili istemiyle davaya katılma isteminde bulunmuşlar ... ve ... harç yatırmış, ... harç yatırmamıştır. Dava sırasında yapılan imar ve parselasyon uygulamasında çekişmeli taşınmaz 247 ada 3, 4, 5, 6, 7, 248 ada 1 ila 16, 249 ada 1, 250 ada 1, 10, 266 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 15, 267 ada 1 ila 12, 268 ada 1, 6, 7, 274 ada 6, 7, 275 ada 4, 276 ada 5, 6, 287 ada 8, 9, 10, 11, 12, 341 ada 1, 350 ada 1 ve 2 sayılı parsellere ayrılmıştır (bunlardan 247 ada 3, 4, 5, 6, 7, 248 ada 1, 2, 9 ve 10, 266 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 15, 250 ada 1, 268 ada 1 ve 6, 274 ada 6 ve 7, 287 ada 8, 9, 10, 11 ve 12, 350 ada 1, 275 ada 4, 341 ada 1 sayılı parseller kısmen davaya konu taşınmaz kapsamında kaldıkları görülmektedir). Davacılar tarafından dava, imar ve parselasyon ile tapuya kayıt edilen bu parsellerin malikleri olan gerçek kişiler davaya katılıp taraf oluşturulduktan sonra, mahkemece davanın kabulüne, fen bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 21995 m2 yer üzerinde davacı gerçek kişilerin zilyetlik ve mülkiyet haklarının TESBİTİNE, karar verilmiş hüküm Hazine, Sarılar Belediyesi, ..., ..., O.Deveci, ..., ..., ..., İraz Çağırıcı, Hatice Özden ve Emine Öz tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazın, imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Medeni Yasanın 713 maddesi gereğince tapuya tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayıllı Yasanın 2/B madde uygulaması 1992 ve 1993 yıllarında yapılmış, 09.07.1992 ila 10.01.1993 tarihlerinde ilan edilerek kesinleşmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Sarılar Köyünde Genel arazi kadastrosu işlemi 1963 yılında yapılmış ve sonuçları 01.11.1965 ila 02.12.1965 tarihlerinde ilan edilip kesinleşmiştir.
Çekişmeli taşınmaz bu işlem sırasında kadastro paftası üzerine orman nitelemesi yapılarak tapulama dışı bırakılmıştır.
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastrosunun uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla dava dilekçesinde sınırları bildirilen ve bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 21995 m2 yüzölçümündeki bölümün kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı ve davacı gerçek kişiler yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, 25.01.2008 tarihli keşifte çekilen fotoğrafları incelendiğinde, 25.05.2001 tarihli keşif sonucu düzenlenen ziraat uzmanı bilirkişi raporunda bildirilen bitki örtüsü ve toprak yapısına rastlanmadığı gibi, fotoğrafta yer alan taşınmazın üzerinde tarım yapıldığına ilişkin hiçbir belirtinin bulunmadığı, taşınmaz üzerinde yer yer gecekondu niteliğinde olduğu anlaşılan binaların bulunduğu, bu tür bina, yapmanın imar ihya sayılamayacağı bir yana Kadastro Müdürlüğünce gönderilen ve bir örneği dava dosyasında yer alan kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, bu yerde 1963 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı belirtmesi yapılarak tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.’nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12/05/2004 gün 2004/8-242-292 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede arazi kadastrosu 1963 yılında 5602 Sayılı Kadastro Yasası yürürlüğü sırasında yapıldığı ve davaya konu taşınmazın tesbit dışı bırakıldığı tartışmasızdır. Burada halledilmesi gereken sorun, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın hangi nitelikte tesbit dışı bırakıldığı konusudur.
3402 Sayılı Kadastro Yasasının uygulanmaya başladığı 10/10/1987 tarihten önce 2613, 5602 ve 766 sayılı Yasaların hükümlerine göre, kadastrosu yapılacağı ilan edilen ve önceden sınırları belirlenen çalışma alanları içerisindeki ormanlar tesbit dışı bırakılmışlardır. Bir diğer anlatımla; arazi kadastrosu ekipleri ormanların kadastrosunu yapmamış, ancak bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp kesinleşen ve tapuya tescil edilen ormanlara ait kayıtlar, o birliğin çalışma alanının tapu kütüğüne aktarılmıştır (766 Sayılı Yasanın madde 46/3). Bölgede orman kadastrosu yapılmamışsa, arazi kadastrosunun yapılacağı bölgedeki, ormanların sınırlandırılması Orman İdaresinden istenmiş, İdarenin orman sınırlarını belirlemesinden sonra arazi kadastro ekipleri bu sınırlamayı esas almak suretiyle, belirlenen orman sınırına girmeden arazi kadastro çalışmalarını yürütmüşlerdir. Bu uygulama, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının yürürlüğe girdiği 10/10/1987 tarihine kadar sürdürülmüş, 3402 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra ise anılan Yasanın 4. maddesi gereğince işlem yapılmıştır. Her olaya olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu nedenle; somut olayın 5602 Sayılı Yasa hükümleri gereğince irdelemesi yapılıp uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi zorunludur.
1963 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazla birlikte bu taşınmazların bitişiğinde bulunan arazi bölümlerinin tesbit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazların bitişiğindeki ya da yakınındaki arazi bölümünün ise tarım arazisi niteliğiyle hak sahipleri adına tesbit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. 1992-1993 yıllarında yapılan orman kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazın da içerisinde yer aldığı arazinin orman tahdit hattı dışında kaldığı, yapılan uygulama ile belirlenmiştir. Arazinin konumu ve davalı taşınmaz ile orman arasında ayırıcı bir unsurun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanlarla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri göz önünde bulundurulduğunda, davaya konu taşınmazın yer aldığı arazi bölümünün de orman olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, üzerinde imar- ihyayı gerektirecek nitelikte maki veya benzeri bitki örtüsünün bulunmadığını, taşınmazların davacı tarafından 30 - 40 yıldır kullanıldığını ifade etmişlerse de, kadastro işlemi olan tesbit dışı bırakma işlemine, araziye ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Mevcut deliller karşısında taşınmazın öncesinin orman olmadığı, bunu iddia eden tarafça maddi ve kesin delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı taraf, taşınmazın öncesinin orman olmadığını kesin delillerle kanıtlayamamıştır. 6831 Sayılı Orman Yasasının 1. maddesi gereğince, "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." zaman içinde taşınmaz üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Toprağı ile birlikte orman olan taşınmazın zilyetlikle iktisabı da mümkün değildir. Yine, H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 - 183- 187 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerlerde, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir.
Bu nedenlerle; davaya konu taşınmazın öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemez. Zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığı gibi, dava konusu taşınmaz 6831 Sayılı Yasanın 05/11/2003 gün ve 4999 Sayılı Yasa ile değişik 7. maddesi gereğince "herhangi bir nedenle orman sınırı dışında bırakılan orman" olması nedeniyle yeniden orman sınırları içine de alınabilir. Mülkiyet hakkına dayanarak Hazine tarafından imar uygulaması sonucu adlarına tapu kaydı oluşturulan kişiler aleyhine tapu iptali davası açılabileceği göz önünde bulundurularak yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişilerin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ve gerekçelerle kabul yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece bilirkişi raporlarınca (A) harfi ile işaretli bölüme ilişkin olarak önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu siciline kayıtlı bulunmayan taşınmazın, 4721 sayılı TMK"nın 713/1 maddesi uyarınca tapu siciline tesciline ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; Davalı Hazine vekili ve davalı ... Belediyesi vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan nedenlerle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozmadan sonra 28.10.2011 gününde dava konusu taşınmaz başında yapılan keşif uyarınca, fen bilirkişi ... ile orman mühendisi bilirkişiler ...,... ve ..."e 03.11.2011 ve 18.11.2011 Hâkim havale tarihli bilirkişi raporları düzenlettirilerek dosya arasına alınmış; söz konusu raporlardaki olgulara dayanılarak direnme olarak adlandırılan 15.03.2012 günlü karar verilmiş; hüküm davalı Hazine vekili ile davalı ... Belediyesi vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. (6100 s. HMK 373. mad., Mülga 1086 s. HUMK.429 mad.).
Bir başka anlatımla; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek yeni bir inceleme yaparak, gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; Mahkeme davanın reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararından sonra, yeniden keşif yapılmasına karar verip; yapılan keşif sonucu aldığı bilirkişi raporlarındaki olgulara dayalı gerekçelerle direnme olarak adlandırdığı kararı vermiştir. Mahkemenin kararı, bozmadan sonra yeni araştırma, inceleme ve delillere dayalıdır.
Hal böyle olunca; Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp; tamamen yeni bir inceleme ve gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğindedir.
Bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ve davalı ... vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 20.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 06.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.