1. Hukuk Dairesi 2015/13962 E. , 2018/13555 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.10.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi ... ’nin maliki olduğu 22484 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 19 nolu bağımsız bölümü davalı babasına satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın alımında mirasbırakan kızına yardımda bulunduğunu, ayrıca çekişmeli taşınmaza ilişkin murisin ilk eşi tarafından mirasbırakan aleyhine Aile Mahkemesinde açılan alacak davası sonucunda murisbırakanın ilk eşine toplamda 391.391,00 TL ödeme yaptığını, mirasbırakanın da ölmeden önce davalı babasına olan borcunu ödemek amacıyla taşınmazı devrettiğini, devrin gerçek satış niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ... ... ’nun maliki olduğu 27484 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 10 numaralı bağımsız bölümü 17.05.2012 tarihinde davalı babasına satış suretiyle devrettiği, 1975 doğumlu mirasbırakanın 18.03.2013 tarihinde öldüğü, geride ikinci eşi davacı ..., davalı babası Hayati ile dava dışı annesi Kafiye’nin mirasçı olarak kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olay, yukarıda değinilen olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın boşandığı ilk eşi İrşadi Demirci tarafından muris aleyhine Ankara ... . Aile Mahkemesinde açılan (2012/912-1343 E-K) katkı payı nedeniyle alacak davasında, mirasbırakanın ailesinin (anne ve babasının) dava konusu taşınmazın alımına yaptığı katkı değerinin toplamda (%51,51+%11,68) %63,19 olarak belirlendiği, ayrıca katılma alacağı olan 78.002,00 TL’nin davalı mirasbırakandan alınarak davac ... i’ye verilmesine hükmedildiği, kararın Yargıtay ... Hukuk Dairesinin 28.05.2013 tarihli ilamı ile onandığı, 12.11.2010-25.11.2010 tarihleri arasında davalının banka hesabından mirasbırakanın banka hesabına “mahkeme kararına mahsuben ev parası” adı altında toplamda 148.000,00 TL ödeme yapıldığı, mirasbırakan tarafından da 25.11.2010 tarihinde boşandığı eşi İrşadi’nin banka hesabına 111.516,00 TL ödeme yapıldığı, yine 05.01.2011 tarihinde dava dışı İrşadi’nin alacaklı olduğu Ankara ... . İcra Müdürlüğünün 2010/16592 sayılı dosyasına mirasbırakan tarafından 13.109,00 TL ödeme yapıldığı, davalının ve eşinin taşınmazın alımı sırasında murise yaptıkları yardım ile mirasbırakanın boşandığı dava dışı eşine katkı payı nedeniyle ödediği paranın davalı babası tarafından verilmesinden dolayı taşınmazın devredildiği temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.