8. Hukuk Dairesi 2018/11954 E. , 2021/1263 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili; müvekkili idarenin ... ilçesi, ... Mah, ... Sokağında bulunan 1488 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 7/16 hissesinin maliki olduğunu, davalının hiçbir akdi ve kanuni sebebe dayanmaksızın taşınmazı yol ve kaldırım olarak kullanmak suretiyle tecavüz ettiğini belirterek, 01.11.2010-31.06.2012 tarihleri arasında hisselerine isabet edecek 10.240,00 TL işgal tazminatının işgalin başlangıcından itibaren kademeli kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın ikamesinde husumet yönünden hataya düşüldüğünü, dava konusu yerin müvekkili belediye tarafından işgal edilmediğini, dava konusu yerin ana arter olmadığını, müvekkili belediyenin sorumluluğunun ana arterle sınırlı olduğunu, davanın müvekkili yönünden husumetten reddi gerektiğini, davacı tarafından talep edilen bedelin fahiş olduğunu, davanın esası bakımından da reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; 05.11.2013 tarihli ve 2012/156 E.-2013/437 K sayı ile “Davanın kısmen kabulü ile 01.11.2010-31.06.2012 tarihleri ile ilgili 3.337,22 TL ecrimisilin dönem sonlarından itibaren hesap edilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,” dair verilen hüküm, taraf vekillerinin temyizi sonucu Yargıtay 1. Hukuk Dairesi: 2014/11342 - 2014/16092 21.10.2014 günlü kararı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle;”...Dava konusu “... ve ... vakfından” icareli 1488 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki ..."nun 7/16 payı yönünden ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/373 Esas sayılı dosyasında tapu iptal ve vakfı adına tescile karar verildiği, kararın 06.10.2010 tarihinde kesinleşmiş olup, henüz kayda yansıtılmadığı, davalı Belediyenin kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir hakkının olmadığı, taşınmazın bir bölümünün yol olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 6100 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 705. maddesinde düzenlendiği üzere, taşınmazın mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Ancak miras, mahkeme kararı, cebri icra ve kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır.
Somut olayda; vakıf yararına kesinleşmiş tescil kararı ile mülkiyet vakfına geçmiş olup kişisel hak ayni hakka dönüştüğünden davacının dava açma hakkı doğduğu da kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; ecrimisil kötü niyetli zilyedin, taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu bir nevi haksız işgal tazminatıdır. Öte yandan sorumluluk, ana arterler bakımından Büyük Şehir Belediyesi"ne, ara sokaklar bakımından ise İlçe Belediyesi"ne aittir.
Ne var ki, taşınmazdan geçirilen yol bakımından sorumluluğun İlçe Belediyesi"ne mi ya da Büyükşehir Belediyesi"ne mi ait olduğu hususu yeterince araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazdan geçirilen yolun ana arter mi olduğu ya da ara sokak mı olduğunun, bir başka ifade ile ecrimisilden Büyükşehir Belediyesi"nin mi yoksa İlçe Belediyesi"nin mi sorumlu olacağının açıklığa kavuşturulması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın ecrimisilin hüküm altına alınmış olması doğru değildir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılamada; tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazdan geçirilen yolun ana arter listesinde olmadığı ve davalı ... Belediyesinin ecrimisilden sorumlu olmadığı gerekçesine dayalı olarak davanın reddine dair verilen hüküm süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Somut olayda Mahkemece bozma gerekleri yerine getirilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki bozma ilamında dava konusu taşınmazdan geçirilen yolun ana arter mi olduğu ya da ara sokak mı olduğunun, bir başka ifade ile ecrimisilden Büyükşehir Belediyesi"nin mi yoksa İlçe Belediyesi"nin mi sorumlu olacağının açıklığa kavuşturulması gereğine değinilmiş, ancak Mahkemece keşif yapılmadan; bozma sonrası alınan 22.10.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “... Belediyesinde 1488 ada 7 ve komşu 3 ve 5 parsellerin Emlak rayiçlerinin hangi kurum tarafından tahsil edildiği sorulmuş cevabı yazılarında herhangi kayda rastlanmadığı belirtildiğinden, sorumlu belediyenin hangisi olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, dava konusu taşınmazın yola el atılan kısmı ... Köprüsü ile ... Caddesini birbirine bağlayan ... Camii Caddesi üzerinde kaldığı, ... Büyükşehir Belediyesi Emlak Kamulaştırma Daire Başkanlığı yazısı ile dava konusu taşınmazın 25.02.1986 tarih M.221 sayılı kamulaştırma kararı alındığı ve bunun dışında her hangi başka işlem yapılmadığını bildiren yazısına istinaden taşınmazın ANA ARTER özelliği taşıdığı anlaşıldığı, ancak taşınmazın üzerinde yer aldığı ... Camii Caddesinin ise ... ana arter listesinde olmadığının tespit edildiği" yönünde rapor tanzim edilmiştir. Mahkemece yeterli ve ayrıntılı inceleme yapılıp sorumlu belediyenin hangisi olduğunun gerekirse keşif de yapılmak sureti ile belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde red kararı verilmesi doğru olmamıştır.
2.Davacı vekili yargılama sırasında HMK"nin 124. maddesine dayalı olarak iradi taraf değişikliğinde bulunarak ilçe belediyesine husumet yöneltmek için talepte bulunmuş, mahkemece bu talep kabul edilmeyerek yargılamaya devam olunmuş ve davanın reddine hükmedilmiştir.
6100 sayılı HMK"nin tarafta iradi değişiklik başlıklı 124. maddesinde;
(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder, denilmektedir.
Davacı vekilinin husumeti kime yönlendirmesi gerektiğini, dosyadaki bilirkişi raporlarına göre dahi tespit edebilmesinin kendisinden beklenememesi karşısında HMK"nin 124/2. maddesi gereği dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin Mahkemece, karşı tarafın rızası aranmaksızın kabul edilmesi, 6100 sayılı HMK’nin 124/4. maddesi uyarınca dava dilekçesinin davalı sıfatıyla “İlçe Belediyesine” tebliğinin sağlanması ve bundan sonra işin değerlendirilmesi gerekirken, değinilen husus gözardı edilerek yazılı biçimde karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine
15.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.