14. Hukuk Dairesi 2018/624 E. , 2018/5137 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.06.2013 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil talebi üzerine Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.10.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taşınmazın öncesinin mera olduğu iddiasına dayalı ... iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacı ..., dava konusu taşınmazın geldisi olan 324 ada 63 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı ... adına tespit edildiğini ancak bu taşınmazın 1953 yılında tahsis edilen mera tahsis kararının sınırlarında kaldığını, 324 ada 63 parsel sayılı taşınmazın ifraz edilerek değişik parsellere gittiğini ve imar uygulaması ile de dava konusu taşınmazların arsa vasfı ile 4342 sayılı Mera Kanununun 3. maddesindeki şartların oluşmamasına rağmen davalı ... adına yolsuz olarak tescil edildiğini ileri sürerek, ... iptali ve ... adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, 4342 sayılı Mera Kanununun 3. maddesi şartlarının oluştuğunu, taşınmazın mera vasfını kaybettiğini ve tapuya güven ilkesi gereğince davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk karar, Dairemizin 21.05.2015 tarihli bozma ilamı ile “...dava konusu taşınmazların 324 ada 63 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 324 ada 146 parsel sayılı taşınmazın imar görmesiyle oluşan imar parseli oldukları, arsa vasfıyla önce belediye adına tescil edildikten sonra 17.10.2002 tarihinde davalı kooperatife satıldıkları anlaşılmaktadır. Ek bilirkişi raporunda ... semti 2 no"lu mera paftasının fenni sıhhati haiz olmadığından uygulanabilir nitelikte olmadığı ancak dava konusu taşınmazların geldiği 324 ada 146 parsel sayılı taşınmazın şekil itibariyle mera kapsamında kaldığı belirtilmiştir. Ancak mahkemece itibar edilen bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığı gibi tereddütleri ortadan kaldırıcı nitelikte de değildir.
Davacının dayandığı 02.02.1953 tarihli ..., ... ve ... Beldesi için verilen mera norm kararında mera hudutları belirtilmiştir. Her ne kadar mera paftası fenni sıhhati haiz değilse de zeminde bulunan bu sınırlardan mera hudutlarının belirlenmesi mümkün olabilecektir. Bu yüzden mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak gerekirse keşifte yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişilerden de faydalanılarak konusunda uzman olan üç kişiden oluşan harita mühendisi ve ayrıca ziraatçi bilirkişi ve şehir plancısı aracılığı ile uygulama yapılmalı, mera norm kararındaki sınırlar bilirkişilere sorularak arazi üzerinde tespit ettirilmeli, mera norm kararında belirtilen sınırların dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığı duraksamasız belirlenmeli, saptanan sınırlar ve dava konusu taşınmazların konumu teknik bilirkişinin çizeceği krokide işaret ettirilerek denetime elverişli bir rapor aldırılıp sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda dava konusu taşınmazların mera norm kararı sınırlarında kaldığının tespit edilmesi halinde 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi ve imar planı uygulama haritaları kapsamına göre mera olan taşınmazların 01.01.2003 tarihinden önce yerleşim yeri olarak işgal edilen yerlerden olup olmadığı resmi deliller toplanarak bu tarihlere yakın tarihlerde çekilen hava fotoğraflarından da yararlanılarak saptanmalı, öte yandan meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığı parsel bazında değil, imar planları ve ada bazında ziraatçi bilirkişiye incelettirilmeli, 6100 sayılı HMK"nın 290. maddesi hükmü gereğince keşfi izlemeye olanak sağlayacak ve bilirkişi raporlarını denetlemeye yardımcı olacak sayıda fotoğraf çektirilerek dosyaya konulmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. ... ” şeklindeki gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili vekili temyiz etmiştir.
Bozmaya uyulmuş olmakla lehine bozma kararı verilen taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşacağından bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunludur.
Somut olaya gelince, mahkemece bozma ilamına uyulmuş ancak bozma gerekleri kısmen yerine getirilmemiştir. Mahkemece mahallinde keşif yapılmış; ancak, meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığının imar planları ve ada bazında ziraatçi bilirkişiye incelettirilmemiştir. Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre gerekleri yerine getirilmeli, bilirkişilerden ek rapor alınarak, gerekli görüldüğü takdirde uzman bilirkişilerle yeniden keşif yapılarak meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığı parsel bazında değil, imar planları ve ada bazında ziraatçi bilirkişiye incelettirilmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir iken hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
05.07.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.