1. Hukuk Dairesi 2015/14408 E. , 2018/13547 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL- TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil mümkün olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.10.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen davacı ... vekili Avukat ... gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’in dava konusu 10 no’lu bağımsız bölümün intifa hakkını üzerinde tutarak çıplak mülkiyetini davalı ...’e satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, eski eşi olan davalı ... ile mirasbırakanın dava konusu evde birlikte yaşadıkları sırada mirasbırakanın intihar etmesi sonucu devri öğrendiğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu, yıllardır çalışarak biriktirdiği para ve ailesinin desteği ile dava konusu bağımsız bölümü 80.000,00 TL’ye satın aldığını, diğer iddiaların da yersiz ve iftira olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın maliki olduğu 10 no’lu bağımsız bölümün intifa hakkını uhdesinde tutarak çıplak mülkiyetini 11.02.2009 tarihinde 9.000,00 TL bedel göstererek davalıya satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakan ...’nun 27.07.2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ...’nun kaldığı, davalı ...’in; davacı ...’ın 24.02.2006 tarihinde boşandığı eski eşi olduğu anlaşılmıştır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ...’nun yaptığı işlemde asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması için yeterli araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, davalı taraf 14.08.2014 havale tarihli dilekçesi ile tanık isimlerini bildirerek dinlenmelerini istemiştir. Davacı taraf, resmi senede karşı tanık dinlenemeyeceğini belirterek itirazda bulunmuştur. Oysa, muris muvazaası hukuksal nedeni yönünden iddialar hukuka uygun her türlü delil ile kanıtlanabilmektedir. O halde, murisin gerçek iradesinin saptanması yönünden delillerin eksiksiz toplanması gerektiği de gözetilerek davalı tanıklarının dinlenmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca, davacı tarafın tanık bildirmediği hususu da göz önünde tutularak, davalı yanın bildirdiği tanıkların dinlenmesi ve diğer deliller ile birlikte bir bütün halinde değerledirilerek murisin asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.