1. Hukuk Dairesi 2015/17545 E. , 2018/13539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babaları ... ’ın maliki olduğu 89 parsel sayılı taşınmazını tapuda satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ...’a devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde tenkise ve davalının hukuka aykırı olarak taşınmazı kullanımdan mahrum bıraktığı süre için ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, miras bırakanın hastalığı sürecindeki bakım ve desteği ile taşınmaz için yapmış olduğu harcamaların miras bırakan tarafından dikkate alındığını, murisin mal kaçırma iradesi bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptal tescil isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ... ’ın 17.06.2013 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak dava dışı eşi ve davanın tarafları çocuklarının kaldığı, mirasbırakanın davaya konu 179 sayılı parseldeki 209/20.000 payının intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 09.12.2010 tarihinde davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacının eşi tanık olarak dinlenmiş, temlikin muvazaalı olduğunu bildirmiş, diğer davacı tanığı ise davalının alım gücü olmadığını, grafiker olan davacının evin yapıldığı dönemde tüm maaşını ailesine verdiğini ifade etmiş, davalı tanıkları ise, murise davalının baktığını, arabasını satıp taşınmazdaki inşaatta harcadığını, çevreye borçlandığını bildirmişlerdir. Mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirir somut bir bilgi ortaya koyamamışlardır.
Öte yandan, HMK."nun 266. maddesi uyarınca ""Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. ""
6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu"nun 3. maddesinin 2. fıkrasında ise; "" Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz."" hükmü yer almakta olup;anılan maddenin 3. fıkrasında da; ""Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz."" hükmüne yer verilmiştir. Ne varki, eldeki davada, bilirkişi heyeti yetkilerini aşarak raporlarında hakimin kararını etkileyecek biçimde hukuki nitelendirme yapmışlardır.
Toplanan deliller yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varılmaktadır. Bedeller arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir. Bir başka husus da davada ecrimisil isteği olduğu halde bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmemiştir.
Hal böyle olunca; öncelikle ecrimisil isteğiyle ilgili olumlu-olumsuz bir karar verilmesi ve tapu iptal tescil isteğinin de reddedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı ve davalı tarafın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.