10. Hukuk Dairesi 2019/2140 E. , 2019/4839 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297’nci maddesinde; “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece verilen kararda kararda "01/06/1995-14/11/1995 arası 164 günün tespitine karar verildikten sonra çelişkili şekilde 15/05/1995-30/06/1996 arası 225 gün; 01/04/2001-31/02/2001 arası 270 gün, 01/07/2002-31/03/2002 arası 90 günün tespitine" karar verilmek suretiyle infaza elverişli şekilde anlaşılır ve açık bir kararın tesis edilmediği anlaşılmaktadır. Ortada hukuki varlık kazanmış bir karar mevcut değildir. Kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olan yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırı olarak davanın yürütülüp sonuçlandırılması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2) Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayın incelenmesinde yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, eldeki dava, 01.08.1990 – 23.09.2006 tarihleri arasında askerlik süresi hariç olmak üzere davacının davalılar murisi ... nezdindeki hizmetinin tespiti istemine ilişkin olup Mahkemece davanın reddine dair verilen karar Dairemiz 12.05.2014 tarih ve 2014/4793 E., 2014/10490 K. sayılı kararıyla "... husumetin ...’nın tüm mirasçılarına karşı yöneltilmesi ile ... dava konusu dönemde işyeri devri ya da işverenler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı araştırılması ... "gerekçeleriyle bozulmuş, Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, tüm mirasçılara davanın yöneltilmesi sağlanmış ise de uyuşmazlık konusu dönemde davacının çalışmalarının bir kısmının geçtiği davalı ..."e ait işyerinin muris ..."a ait işyerinin devri niteliğinde olup olmadığı yönünden bir araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında, davacının kesintili olarak 01.08.1990 – 01.09.2003 tarihleri arasında davalılar murisi ..."ya ait ... sicil nolu işyerinde; 18.12.2003 – 30.09.2006 tarihleri arasında ise tam gün üzerinden eksiksiz olarak davalı ..."ya ait ... sicil nolu işyerinden sigorta bildirimleri yapılmış olup; Mahkemece eksiksiz olarak sigorta bildirimlerinin yapıldığı davalı ..."e ait işyeri üzerinden bildirilen dönem ile askerlikte geçen süre dışlanmak suretiyle hüküm kurularak, davacının 17.12.2003 tarihine kadar hizmetinin tespitine karar verilmiştir. Davacının, muris ..."a ait işyeri üzerinden 01.08.1990 tarihli işe giriş bildirgesi bulunmakta olup muris ... ile davalı ..."e ait farklı sicil numaralı işyerleri arasında işyeri devri olup olmadığı hususunda bir araştırma yapılmamıştır. Mahkemece, 17.12.2003 tarihinden sonra çalıştığı davalı ..."e ait işyerinin muris ..."a ait işyerinin devri niteliğinde olup olmadığı araştırılarak; işyeri devri niteliğinde ise hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı ancak devir söz konusu değilse hak düşürücü süre yönünden bir değerlendirme yapılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.
Diğer taraftan, davacının hizmet cetveline göre 02.03.2001 tarihinde sigorta bildirimlerinin durdurulduğu ve 16.06.2003 tarihli imzalı işe giriş bildirgesi ile aynı tarihte yeniden bildirimleri yapılarak 01.09.2003 tarihine kadar davalılar murisi nezdinde sigorta kaydı bulunduğu anlaşılmakla; davacının 02.03.2001 tarihindeki çıkış bildirimi nedeniyle fiilen işten çıkıp çıkmadığı, işine ara verip vermediği araştırılarak ve uyuşmazlık konusu dönemde bordro tanığı olduğu anlaşılan ... ile komşu işyeri tanığı olarak tespit edilen ancak beyanı alınmayan ... dinlenmeli, bozma kararından önceki 15.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının ... 2. İş Mahkemesi"nin E.2006/1157 sayılı dosyası üzerinden de hizmet tespiti davası açıldığı belirtildiğinden Mahkemece derdestlik dava şartı bulunup bulunmadığı araştırılmalı, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.