1. Hukuk Dairesi 2015/17416 E. , 2018/13465 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanın 109 ada 20 parsel sayılı taşımazını vekil aracılığı ile torunu ..."e tapuda satış göstermek suretiyle devrettiğini, mirasbırakanın amacının eşi ve çocuklarından mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek taşınmazın satışının muvazaa nedeniyle iptali ile miras hisseleri oranında tapuya tesciline, bu durumun mümkün olmaması halinde mahfuz hisselerinin ihlal edilen kısmı kadar tenkisine, tenkis edilen kısmın hisseleri oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, eş ve çocukların haklarının mirasbırakan sağ iken verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescili talebi yönünden; davalıya satışın vekil aracılığıyla yapıldığı bu nedenle davacıların muris muvazaasına dayanarak dava açmalarının kendi lehlerine sonuç doğurmayacağı, tenkis talebi yönünden ise mirasbırakanın ölüm tarihi üzerinden 1 yıldan fazla süre geçtiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın ... 1. Noterliğinin 05.01.2011 tarih ve ... yevmiye numaralı vekaletname ile dava dışı kızı ...’ı vekil tayin ettiği, anılan vekaletname uyarınca murise ait dava konusu 109 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 21.01.2011 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası davalarında uyuşmazlığın çözümünün mirasbırakanın asıl irade ve amacının saptanmasına bağlı olduğu dikkate alındığında vekaleten yapılan temliklerde de 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama alanı bulacağı şüphesizdir. Diğer bir deyişle, somut olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağına ilişkin değerlendirme hatalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda tüm delillerin toplanması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme, eksik araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.