1. Hukuk Dairesi 2015/15612 E. , 2018/13454 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, kız kardeşinin damadı olan davalının 2006 yılında bankadan kredi temin etmek maksadıyla maliki olduğu 128 ada 12 parsel sayılı taşınmazda kain 2 katlı 2 daireli kargir evi istediğini, kendisinin de paraya ihtiyacı olduğu için kredinin 12.000,00 TL’sinin ona verilmesi karşılığında satış yolu ile bedelsiz olarak taşınmazı davalıya temlik ettiğini, aslında bu işlemin temelinde inançlı işlem olduğunu, düzenledikleri ‘BELGE’ başlıklı protokolde ipoteğin kalkmasını müteakip evin tekrar iadesi hususunda anlaştıklarını, davalının 03/03/2006 tarihinde Türkiye İş Bankasından kredi temin ederek bu taşınmazın kaydına ipotek koydurduğunu, payına düşen ödemelerin davalıya yapıldığını, anlaşma gereği taşınmazın iadesi hususunda davalı ile görüştüğünü fakat davalının ısrarla bu yerleri iade etmediğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile yeniden adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davacı 14/10/2014 tarihli 3. celsede davalıdan 18.000,00 TL borç aldığını ikrar ederek, 12.000,00 TL sini ödediğini, davalının 6.000,00 TL alacağı kaldığını belirterek faiziyle birlikte en fazla 10.000 TL ödemeyi kabul etmiştir.
Davalı, 2006 yılında davacının kendisine ulaşarak acil 30.000,00 TL’ye ihtiyacı olduğunu, dava konusu taşınmazı ona satabileceğini söylediğini, kendisinin de bu parayı ... İş Bankası’ndan tüketici kredisi olarak temin edip davacı ve eşine teslim ettiğini, taşınmazı bu nedenle temlik aldığını ve ipotek ettirdiğini, bu işlemden sonra davacının gelip 70.000,00 TL’ye daha ihtiyacı olduğunu bildirdiğini, 65.000,00 TL’yi yine davacıya borç olarak verdiğini, bunun karşılığında 9 adet 400,00 TL, 2 adet 30.000,00 TL olmak üzere 11 adet bonoyu davacının eşiyle birlikte imzalayarak kendisine teslim ettiğini, davacının ödediğini iddia ettiği 12.000 TL’nin o borca ait olduğunu, halen kendisine ödenmesi gereken bonoların bulunduğunu borç bitmediği için de taşınmazı iade etmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı 14/10/2014 tarihli 3. celsede toplamda ödediği 25.000,00 TL’nin ödenmesi halinde taşınmazın iadesine hazır olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece, davacının üzerine düşen edimi yerine getirmemesi nedeniyle borcun tamamı ödenmedikçe taşınmazın devrini istemeye hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere inanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan onların hak ve borçlarını belirleyen inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verme şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı bir işlemle genellikle teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere bir mal varlığına dahil şey veya hakkı aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla bu işlemle borçlu alacaklısına sınırlı bir ayni hak tanıyacak yerde malın mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü bir hak tanımaktadır. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin değinilen bu özellikleri nedeniyle taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazın kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı ; taşınmazı inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
Yukarıda izah edildiği üzere inançlı temlikler tam iki tarafa borç yükleyen temlikler olup 6098 Sayılı yasanın 97. Maddesi uyarınca akitlerden her biri kendi borcunu ifa etmedikçe diğerinden borcun ifasını isteyemeyecektir.
Somut olayda dosyaya ibraz edilen tarihsiz, iki tarafın da imzalarını içeren belge 5.2.1947 tarihli İçtihadi Birleştirme Kararı kapsamında yazılı belge niteliğindedir. Davacının taşınmazın mülkiyetini davalıya geçirdiği, davalıdan 18.000,00 TL borç para aldığı sabit olup bu borcun ödediğini ise ispat edememiştir.
Hal böyle olunca, taraflar arasındaki inanç ilişkisi gözetilmek suretiyle tespit edilen bu borç miktarının 6098 sayılı TBK.nun 97. maddesi uyarınca davalıya ödenmesi için davacıya mehil verilerek mahkeme veznesine yatırılmasının temin edilmesi, ondan sonra iptal-tescil yönünden bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.