20. Ceza Dairesi 2019/3933 E. , 2020/2393 K.
"İçtihat Metni"
Yüksek Adalet Bakanlığı"nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/75 esas, 2013/864 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 30/09/2019 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A)Konuyla İlgili Bilgiler:
İncelenen dosyadan;
1-Şüpheli ... hakkında, 07/03/2012 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 07/05/2012 tarihli, 2012/39118 soruşturma, 2012/16669 esas ve 2012/7732 sayılı iddianamesi ile TCK’nın 191/1-2 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
2-İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/06/2012 tarihli, 2012/895 esas ve 2012/1050 sayılı kararı ile, sanık hakkında TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın 27/06/2012 tarihinde kanun yoluna gidilmeden kesinleştiği,
3-İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 11/09/2012 tarihli çağrı yazısının, mernis adresi olduğu belirtilerek tebliğe çıkarıldığı, çağrı yazısının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uyarınca 12/12/2012 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın kanuni süre içinde müdürlüğe başvurmaması nedeniyle evrakın kapatılarak müdürlüğün 06/01/2013 tarihli yazısı ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
4-Kanun yararına bozma istemine konu İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli, 2013/75 esas ve 2013/864 sayılı kararı ile, sanığın TCK’nın 191/1,62,50/1-a ve 52/4 maddeleri uyarınca 6.000,00TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 19/11/2013 tarihinde temyiz edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B)Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191/2. maddesi gereğince denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına dair İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/06/2012 tarihli ve 2012/895 esas, 2012/1050 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin bildirilmesi üzerine yapılan yargılama sonunda 5237 sayılı Kanun"un 191/1, 62 ve 52. maddesi uyarınca 6.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/75 esas, 2013/864 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre,
İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/06/2012 tarihli kararını müteakip, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatınn 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca 12/12/2012 tarihinde tebliğ edildiği, anılan kanun"un 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce düzenlenen 11/09/2012 tarihli ve 2012/4703 DS sayılı müzekkeresinin bilinen son adresi yerine, öncelikle mernis adresine çıkartıldığı anlaşılmakla tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması şartının gerçekleşmediği,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği nazara alındığında, somut olayda yükümlü hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından çıkartılan, tedavi ve denetimli serbestlik kararının icrası için 10 gün içinde başvuru yapması aksi halde yükümlülüğü ihlâl etmiş sayılacağı şerhini içerir tebligatın 12/12/2012 tarihinde mahalle muhtarına tebliğ edildiği, buna karşın yükümlünün belirlenen 10 günlük süre içinde ilgili müdürlüğe başvurmadığından bahisle İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 06/01/2013 tarihli ve 4703 sayılı kararı ile şüpheliye ait dosyanın kapatıldığı, tek başına bu durumun ise ısrar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, bu kapsamda usulüne uygun yapılan ilk çağrıya uymayan yükümlü hakkında sonuçları da şerh edilmek sureti ile ikinci kez çağrı kağıdı çıkartılması, bu çağrıya da uymaması halinde ısrar şartının gerçekleşeceği, netice olarak yükümlü hakkında ısrar şartı gerçekleşmeden yapılan yargılama neticesinde durma kararı verilerek hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/75 esas, 2013/864 sayılı kararının bozulması istenilmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
İncelenen dosyada; Sanık ... hakkında verilen İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/06/2012 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı sırasında İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 11/09/2012 tarihli çağrı yazısının, doğrudan sanığın mernis adresine tebliğe çıkarıldığı, çağrı yazısının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uyarınca 12/12/2012 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın kanuni süre içinde müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosyanın kapatıldığı, İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli, 2013/75 esas ve 2013/864 sayılı kararı ile de, sanığın TCK’nın 191/1,62,50/1-a ve 52/4 maddeleri uyarınca 6.000,00TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
1-7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. maddesinde yer alan “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce öncelikle bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise, mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres esas alınarak, 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, sanığın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesi gereğince çıkarılan tebligatın geçerli sayılamayacağı ve sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymadığından sözedilemeyeceği,
2- Kabule göre de; sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği, somut olayda yükümlü hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından çıkartılan, tedavi ve denetimli serbestlik kararının icrası için 10 gün içinde başvuru yapması aksi halde yükümlülüğü ihlâl etmiş sayılacağı şerhini içerir tebligatın 12/12/2012 tarihinde tebliğ edildiği, buna karşın yükümlünün belirlenen 10 günlük süre içinde ilgili müdürlüğe başvurmaması nedeniyle İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce dosyanın kapatıldığı, tek başına bu durumun ısrar olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu kapsamda ilk çağrıya uymayan yükümlü hakkında sonuçları da şerh edilmek sureti ile ikinci kez çağrı kağıdı çıkartılması, bu çağrıya da uymaması halinde ısrar şartının gerçekleşeceği,
Sonuç olarak; yükümlü hakkında denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan çağrı yazısının usulüne uygun tebliğ edilmediği, yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu kabul edilse dahi ısrar şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından mahkemece durma kararı verilerek hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
D)Karar:
Açıklanan nedenlerle, mahkemece durma kararı verilerek hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden; İzmir 18. Sulh Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/75 esas, 2013/864 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı"na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine,
03/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.