7. Hukuk Dairesi 2021/725 E. , 2021/1211 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24/05/2016 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27/09/2019 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28/09/2021 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı şirket vekili, 1683 sayılı parselde 45 ve 46 nolu iki adet dairenin davacı şirkete ait olduğunu, bu dairelerin şirketin sahibi ... ile evlenme vaadi karşılığında inançlı akitle davalı ..."e tapuda satış gösterilerek devir edildiğini, davalı 47 yaşında, şirketin ortağı ..."un 70 yaşında olduğunu, davalının evlenme vaadi ile taşınmazları bedel ödemeden temlik aldığını, davacı şirket müdürü ve ortağı ve ayrıca ..."un oğlu ... ile davalı ..."in imzalamış oldukları yazılı protokolde "...1683 ada üzerinde yer alan ...Yapı inşaat tarafından tamamlanmış olan 45 ve 46 No"lu bağımsız bölümler Emek İnşaat Ltd.Şti.nin mülkü iken ..."un talebi üzerine bedelsiz olarak ..."e devredilmiştir..." şeklinde yazılı olduğunu, en son oturacakları Ataşehir"de bulunan dairenin tapusunu isteyince kavga çıkarıp davalının evi terk ettiğini belirterek 45 ve 46 no"lu bağımsız bölümlerde bulunan iki dairenin tapusunun iptali ile davacı şirket adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, dava sebebinin açıklatılması gerektiğini ... nikahı ertelemek ve imam nikahlı olarak yaşamaya zorlamak için dava konusu taşınmazları müvekkile devrettiğini, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 81. maddesine göre nikahsız bir şekilde birliktelik yaşayabilmek için verdiği şeyin geri isteyemeyeceği, ayrıca dava inançlı akde dayanmakta ise davacı şirket yine akdin ve davanın tarafı olmayacağını, bu nedenlerle öncelikle husumet ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, Borçlar Kanununun 81. maddesinde "Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin devlete mal edilmesine karar verebilir." düzenlemesi karşısında davacının ahlaka, adaba, aykırı resmi evlilik akti olmaksızın birlikte yaşamayı temin maksadı ile davalıya devrettiği dava konusu gayrimenkulleri geri isteyemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf mahkemesince: Borçlar Kanununun 65. maddesi (TBK 81 maddesi) hükmü karşısında davanın dinlenilmesine yasal olanak bulunmadığı açık olduğu gerekçesiyle davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine dosya üzerinden oybirliği ile 05.12.2017 tarihinde karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 18.12.2018 tarihli 2018/3355 Esas, 2018/9154 Karar sayılı ilamı ile temlikteki amacın resmi evlilik birlikteliğini sağlamak olup, gayri ahlaki bir amaç taşınmadığı, buna göre, Türk Borçlar Kanununun 81. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, dava konusu 45 ve 46 no"lu bağımsız bölümlerin davalı adına tesciline ilişkin 13.01.2015 tarihli görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237., eski 818 sayılı Borçlar Kanununun 213. ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, resmi sözleşmenin geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler, gerekçesiyle hükmün bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun, “Sözleşme özgürlüğü” kenar başlıklı 26. maddesinde tarafların, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilecekleri ilke olarak benimsenmiş, ancak bu özgürlüğe, her özgürlükte olduğu gibi sınırlandırma getirilmiştir.
6098 sayılı Kanununun “Kesin hükümsüzlük” kenar başlıklı 27. maddesiyle, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu; sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olmasını, diğerlerinin geçerliliğini etkilemeyeceği; ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamının kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir.
6098 sayılı Kanunun 27 ve 28. maddelerindeki sınırlandırmalar, taşınmazların devri bakımından da geçerli olup, sözleşmenin ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gereklidir. Bunun tespiti için, tarafların sözleşme ile amaçladıkları çıkarların dengede olması gerektiği esas alınarak, sözleşenlerin gerçek ve müşterek maksadı ve çıkarları aranmalıdır.
6098 sayılı Kanunun, “Geri istenememe” kenar başlıklı 81. maddesinde, hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin geri istenemeyeceği; ancak, açılan davada hâkimin, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebileceği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazların dava dışı A.S. Yapı Limited Şirketinin mülkiyetinde iken, 13.01.2015 tarihinde davalıya devredildiği, devir işleminin davacı şirket tarafından yapılmadığı; davacı şirketin iddiasına göre, A.S. Yapı Şirketine temin edilen malzeme bedeli karşılığında davacı şirkete devir edilmesi gereken dava konusu bağımsız bölümlerin, davacı şirketin yönetim kurulu başkanı ... ile davalının birlikte yaşamaya yahut evlenmesi amacıyla davacı şirketin müdürü ve ortağı, aynı zamanda ..."un oğlu ... ile davalı ..."in imzalamış oldukları yazılı protokol uyarınca davalıya devredildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın konusunu, davacı şirketin yönetim kurulu başkanı ... ile davalının evlilik dışı olarak bir araya gelmeleri ve bir süre karı-koca gibi yaşamalarını sağlamak amacıyla davalıya verilen bağımsız bölüm niteliğindeki taşınmazlar ve bu taşınmazların davacı şirkete iadesi konusundaki anlaşmazlık oluşturmaktadır.
Dava konusu taşınmazların, davada taraf olmayan önceki malik A.S. Yapı Limited Şirketi tarafından, davacı şirket müdürü ve davalı arasında yapılan protokol uyarınca davalıya devredildiği, bağımsız bölümlerin devir işlemine ...’un bizzat katılmadığı, bu nedenle 6098 sayılı Kanunun 30. maddesinde düzenlenen yanılma ve 36. maddesinde düzenlenen aldatma yoluyla taşınmazların devrinin sağlandığı iddialarının, olayın oluşuna göre gerçekleştiği söylenemez.
Dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının davalı adına tapuya devredildiği tarihte, mülkiyetin naklinde yanılma söz konusu olmadığı gibi aldatma unsurları da gerçekleşmiş değildir.
Davacı şirketin yönetim kurulu başkanı ... ile davalının nikahsız yaşamaları bu birleşmenin kanuni ve medeni evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, davacının tesiriyle davalıya verilen dava konusu bağımsız bölümlerin, meşru olmayan bir maksadın istihsali için verilmiş olduğunun kabulü zarureti vardır.
6098 sayılı Kanunun 81. maddesine göre hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin geri alınması mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 14. Hukuk Dairesinin oyçokluğuyla verdiği bozma ilamına uyulması ve davacı şirketin davalıya bağımsız bölümü devreden önceki malik olmadığı nazara alınmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan gerekçelerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.050,00TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
28.09.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 18.12.2018 tarihli ve 2018/3355 Esas, 2018/9154 Karar sayılı ilamında çoğunluk tarafından benimsenen bozma gerekçesine aynen katılmamdan dolayı, bozmaya uygun olarak karar tesis edilmesi sebebiyle temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması görüşünde olduğumdan, aksi yönde tezahür eden çoğunluk görüşüne iştirak edemiyorum.