17. Hukuk Dairesi 2016/13412 E. , 2019/6446 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu Bülent hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı olmadığını ve alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazını 28.08.2014 tarihinde diğer davalı ..."ye sattığından, bu tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleştiğini, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili de aynı yönde savunma yapmıştır.
Mahkemece, kambiyo alacağının asıl borç ilişkisinden mücerret temel alacaktan bağımsız bir alacak olduğu, kambiyo alacağının temel ilişkiden doğan alacağın senede geçirilmesi olmadığı, kambiyo alacağının ifasına hizmet ettiği temel alacakla özdeş olmayıp kendine özgü varlığı bulunan bir alacak olduğu, asıl ilişkiden bağımsız başka bir borç olduğundan senedin 29/08/2014 olan düzenlenme tarihi tasarrufun iptaline konu taşınmazın 28/08/2014 olan satış tarihinden sonra olduğundan, davalı ..."in 18/09/2014 tarihinde banka genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borç bakiyesini sıfırlayıp 29/08/2014 tarihli kredi sözleşmesiyle ek teminatlar alınarak yeni bir kredi ilişkisine girilerek
borç yenilendiği, buna göre borcun sıfırlandıktan sonra yeni ek kredi ilişkisinden önce yapılmış bir tasarruf tarihinden sonra doğan bir borç nedeniyle tasarrufun iptali davasının şartları oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK. 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda, tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleştiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemiştir.
Dosya içiresindeki belgeler ve alınan bilirkişi raporuna göre davacı banka ile borçlu arasınada ilk kredi ilişkisi 18.07.2007 tarihinde başlamış ve 02.02.2010- 24.11.2011 ve 29.08.2014 tarihlerinde yeni kredi sözleşmeleri imzalanmış ise de bu sözleşmelerin kredi limitlerini artırmak amacı ile yapıldığ sabittir. Ayrıca davacı banka mevcut cari hesap kredilerine teminat olarak 18.07.2007-17.10.2008- 02.01.2010-01.09.2014 ve 29.08.2014 tanzim tarihli senetleri aldığı, 23.11.2011 tarihinde kredi hesap bakiyesi sıfırlandıktan sonra 24.11.2011 tarihinde 350.000,00 TL kredi kullandığı, bu krediyi de 18.09 2014 de sıfırladığı ve hemen aynı gün 55.000,00 TL, 19.09.2014 tarihinde 77.500,00 TL, 26.09.2014 tarihinde 81.500,00 TL, 03.10.2014 tarihine kadar toplam 299.500,00 TL kredi kullandığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kredi sözleşmelerinin önceki taahhüt ve sözleşme bağlantısı kuran bölümlerin boş bırakıldığından hukuken birbirlerinin devamı olarak kabul edilmemiş ise de borcun sıfırlandığı gün yeniden kredi çekilmesi ve kredi ilişkisinin hiç sekteye uğramadan devam etmiş olması gibi durumlar dikkate alındığında, her bir kredi sözleşmesinin fiilen birbirinin devamı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kredi sözleşmesinin teminatı olarak senedin de önceden doğan borç ilişkisinin de teminatı olarak kabul edilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığının kabulü ile işin esasına girilerek taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2-Kabule göre ise, dava ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi halinde vekalet ücreti AAÜT"nin 6. maddesine göre maktu olarak hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsiz olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.