
Esas No: 2014/201
Karar No: 2015/2436
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/201 Esas 2015/2436 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.10.2011 gün ve 2010/334 E. 2011/459 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.09.2012 gün ve 2012/1018 E. 2012/7690 K. sayılı ilamıyla;
“...Davacı vekili, dava dilekçesinde kadastro sırasında vekil edenine ait 191 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Kocatepe tarihi sit alanında kaldığı gerekçesiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, bu yerin müvekkilinin eşine babasından miras yoluyla intikal ettiğini ve eşi tarafından da 2005 yılında müvekkiline satıldığını, 2863 sayılı Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda 2007 yılında yapılan değişiklik ile tarihi sit alanlarının iktisap edilebilir hale geldiğini açıklayarak Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Hazine vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne 191 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, tapu kaydının beyanlar hanesindeki "... ..."ın kullanımındadır" şerhinin silinmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
191 ada 1 parsel, 13.11.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında davacı ... ..."ın ceddinden taksimen ve intikalen gelme yeri olup, malik sıfatıyla kullanımında olduğu, ancak Eskişehir Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 tarih 1040 sayılı kararı ile kabul edilen Kocatepe Tarihi Sit Alanı içinde kaldığı, 2863 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanları ve sit alanlarının zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı açıklanarak Hazine adına tespit edilmiş, tutanağın beyanlar hanesine davacının kullanımında olduğu ve "korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır.Kocatepe tarihi sit alanı" şerhi yazılmış tespitin itirazsız kesinleşmesiyle 30.01.2007 tarihinde tapu oluşmuştur.
Mahkemece, 2863 sayılı Kanunda 2007 yılında yapılan değişikle tarihi sit alanlarının zilyetlikle iktisabının mümkün hale geldiği, bilirkişi raporlarına göre bu yerin 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanı olmadığının saptandığı, kazanmayı sağlayan zilyetlik koşullarının davacı yararına oluştuğu açıklanarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemenin bu görüşüne katılmak mümkün değildir.
Keşfe katılan teknik bilirkişi Eray Yeşil"in 11.08.2001 tarihli ve Arkeolog bilirkişi Tamer Güner"in 15.08.2011 tarihli raporlarında, taşınmazın Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca 14.01.2000 tarih ve 1040 sayılı kararı ile kabul edilen Başkomutanlık (Başkomutan) Milli Parkı Kocatepe Bölümü sit alanı içinde kaldığı belirlenmiştir. Anılan karar dosya içerisinde olup, Başkomutanlık (Başkomutan) Tarihi Milli Parkı"nın Afyon İli sınırlarında kalan Kocatepe kısmının 2863 sayılı Kanun uyarınca tarihi sit olarak tescil edilmesine karar verildiği saptanmıştır.
Başkomutan Tarihi Milli Parkı, 22.10.1981 tarih ve 17492 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak ilan edilen Bakanlar Kurulunun 31.08.1981 tarih ve 8/3580 sayılı kararı ile Dumlupınar ve Kocatepe olmak üzere iki bölüm halinde belirlenmiş, söz konusu alanların milli park olarak ayrılması ve uygulanması için orman rejimi kapsamına alınması kararlaştırılmıştır. 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 15. maddesine göre milli park kapsamında kalan yerlerin tapuya tescili mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken açıklanan gerekçeyle kabulü doğru olmamıştır..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
Dava; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili; 100 yılı aşkın süredir davacı ve atalarının zilyetliğinde bulunan 191 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında Kocatepe Tarihi Sit Alanı içerisinde kaldığından zilyetlikle iktisap edilemeyeceği gerekçesi ile davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, ancak 2007 yılında 5663 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda değişiklik yapılarak, üzerinde birinci grup olarak tarif edilen kültür varlığı bulunan taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanları dışında kalan tarihi sit alanlarının zilyetlikle iktisap edilebilir hale geldiğini, kazanmayı sağlayan zilyetlik koşullarının davacı lehine oluştuğunu belirterek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine, davanın reddi savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 14.01.2000 tarih ve 1040 sayılı kararı uyarınca Kocatepe Tarihi Sit Alanı içerisinde kaldığı, 5663 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle tarihi sit alanlarının zilyetlik yoluyla iktisap edilebilir hale geldiği, dava konusu taşınmazın da birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlardan olmadığı, bu özellikleri içerebilecek herhangi bir özellik taşımadığı, taşınmazın 50 yılı aşkın süredir davacının kullanımında bulunduğu ve davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı hazine vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile karar bozulmuştur.
Bozma kararı üzerine mahkemece; aynı yerde Başkomutanlık Milli Parkı Kocatepe Bölümü Sit Alanı içinde kalan çok sayıdaki taşınmazların zilyetleri adına tesciline ilişkin olarak verilen kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, aynı konumdaki taşınmazların bir kısmının mahkeme kararı ile zilyetleri adına tescili gerçekleşirken, bir kısmının bundan mahrum bırakılmasının adalete olan güveni zedeleyeceği gibi dava konusu taşınmazın zilyedi adına tesciline yasal bir engel bulunmadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiş, direnme kararını davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın milli park kapsamında kalıp kalmadığı, burada varılacak sonuca göre zilyedi olan davacı adına tapuya tescilinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; 30/05/2007 tarih ve 5663 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun 11/1. maddesi
" Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının malikleri bu varlıkların bakım ve onarımlarını Kültür ve Turizm Bakanlığının bu Kanun uyarınca bakım ve onarım hususunda vereceği emir ve talimata uygun olarak yerine getirdikleri sürece, bu Kanunun bu konuda maliklere tanıdığı hak ve muafiyetlerden yararlanırlar. Ancak, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez. " hükmünü içermektedir.
Belirtilmelidir ki, dava konusu 191 ada 1 parsel sayılı taşınmaz Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 14.01.2000 tarih ve 1040 sayılı kararı uyarınca Kocatepe Tarihi Sit Alanı içerisinde kalmakta ise de, taşınmaz üzerinde birinci grup olarak tarif edilen korunması gerekli kültür varlığı bulunmadığı, birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlardan olmadığı sabittir.
Öte yandan; kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırarak belirsizlik ortamına neden olacağından kabul edilemez.
Somut olaya gelince, 13.11.2006 tarihinde tespiti yapılan çekişme konusu taşınmazın davacının atalarından intikalen gelmekte olduğu ve malik sıfatı ile kullanımında bulunduğu belirlenmek suretiyle, Kocatepe Tarihi Sit alanı içerisinde kalması nedeniyle zilyetlik yoluyla edinilemeyeceği gerekçesi ile senetsizden Hazine adına tespit gördüğü, 28.12.2006 tarihi ile 29.01.2007 tarihinde ilan edilen kadastro tutanağının itiraz bulunmadığından 30.01.2007 tarihinde kesinleştirilerek çap kaydına bağlandığı görülmektedir.
Dava konusu taşınmazın, 22.10.1981 tarih ve 17492 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak ilan edilen Bakanlar Kurulunun 31.08.1981 tarih ve 8/3580 sayılı kararı ile "Başkomutan Tarihi Milli Parkı" olarak ilan edilen alan sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmakta ise de, taşınmazın 50 yıldan uzun süredir davacının kullanımında bulunduğu, öncesinde ise davacının eşi ve onun atalarının zilyetliğinde olduğu ve anılan taşınmazın içinde yer aldığı bölgenin milli park olarak ilan edildiği tarihten çok önce davacı lehine 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinme koşulları gerçekleştiğinden, sonradan milli park olarak ilan edilen ve statüsü değişen taşınmazda kazanılmış hakların korunması ilkesi gereğince davacının da haklarının korunması ve kendisine mülkiyet hakkı tanınarak taşınmazın adına tescili gerektiği sonucuna varılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, Bakanlar Kurulunun 31.08.1981 tarih ve 8/3580 sayılı kararı ile "Başkomutan Tarihi Milli Parkı" olarak ilan edilen alanda kalan ve aynı kararla "orman rejimi" içine alınan dava konusu taşınmazın 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 15. maddesi uyarınca tescilinin mümkün olmadığı, kanunun amacının milli parkların bozulmadan korunması ve bu özellikteki taşınmazların gelecek nesillere aktarılması olduğu, yasal zorunluluklar dışında Türk tarihinin en önemli zaferlerinden biri olan Büyük Taarruzun cereyan ettiği ve Dumlupınar ile Kocatepe olmak üzere iki bölümden oluşan Başkomutan Tarihi Milli Parkının korunmasının toplumsal bir görev olduğu, bu nedenlerle direnme kararının doğru olmadığı yönünde görüş dile getirilmiş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
O halde, mahkemenin taşınmazın davacı adına tesciline yönelik kararı usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının onanması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 06.11.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı vekili, Başkomutan Tarihi Milli Park alanında kalan, dava konusu 191 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kazanmayı zağlayan zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiş, davalı Hazine vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ilk kararda, davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 8.Hukuk Dairesi yukarıda tarih ve sayısı yazılı ilamı ile özetle; taşınmazın Bakanlar Kurulu"nun 31.08.1981 tarih 8/3580 sayılı kararı ile ilan edilen "Başkomutan Tarihi Milli Park" alanında kaldığı, aynı kararla "orman rejimi" içine alındığı, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu"nun 15.maddesi uyarınca bu tür yerlerin zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı gerekçesiyle bozma sevk edilmiş, yerel mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Bakanlar Kurulu"nun 31.08.1981 tarih 8/3580 sayılı kararı ile Başkomutan Tarihi Milli Park"ı olarak ilan edilen bu alan sonradan Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından ayrıca 14.01.2000 tarih 1040 ve 1041 sayılı kararları ile "tarihi Sit" alanı olarak ilan edilmiştir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu"nun 2007 yılında 5663 sayılı yasa ile değiştirilen 11.maddesi karşısında, bu yerin "birinci grup olarak tescil ve ilan edilen yerler ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanı" olmadığı sabit olduğundan, uyuşmazlık sadece 2863 sayılı yasa çerçevesinde değerlendirilecek olursa mülkiyetinin davacı tarafça kazanılması gerektiğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Ne var ki; 11.08.1983 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren ve halen yürürlükte olan Milli parklar Kanunu göz ardı edilemez. Anılan Kanunun 1.maddesi, kanunun amacının milli parkların bozulmadan korunması olduğunu, 3.maddesi bir kısım yerlerin orman rejimine alınabileceğini(orman niteliğinde olmadığı halde daha iyi korunması için), 15.maddesi ise, milli park alanında kalan yerlerin ve üzerlerindeki yapı ile tesislerin tapuya tescilinin yasak olduğunu açıkça düzenlemiştir. Diğer yandan 6831 sayılı Orman Kanunu"nun 3.maddesi, bulundukları mevki, vaziyet, haiz oldukları hususiyet noktasından memleketin ve halkın menfaat, sıhhat, selametine yarayacak veya tarihi, bedii veya turistik kıymeti bakımından muhafazası gereken, yerlerin orman rejimi içine alınabileceğini, 25.madde ise, bu tür yerlerin Orman genel müdürlüğü tarafından yönetilip işletilebileceğini düzenlemiştir. Başkomutanlık tarihi Milli Park alanı, bakanlar kurulu kararıyla orman rejimi içine alınmıştır.
Dumlupınar ve Kocatepe olmak üzere iki kısımdan ibaret olan Başkomutan Tarihi Milli Parkı, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 14.01.2000 tarihinde 1040 sayılı kararla "...yapılanmaların kontrol altına alınamaması nedeniyle yoğunlaşan yapıların bulunduğu..." gerekçesiyle tarihi sit alanı olarak ilan edilmiştir.
Milli parkın dava konusu taşınmazın bulunduğu Kocatepe bölümü, 40.948 Hektar yüzölçüme sahip olup, kapsamında Kocatepe Anıtı ve Kitabesi, Yüzbaşı Agah Efendi Şehitliği, Zafer Müzesi, Büyük Taarruz Şehitliği, Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı ve Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği bulunmaktadır. Bu alanda, Türk milli tarihinde çok önemli yeri olan kurtuluş savaşı kapsamında 26 Ağustosta başlayıp 30 Ağustos 1922 de zaferle sonuçlanan büyük taarruz cereyan etmiştir. Bu tür alanları bozulmadan muhafaza edip sonraki kuşaklara aktarmak biz yaşayan kuşağın borcu ve görevidir. Nitekim, aynı bölgedeki taşınmaz hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen 09.11.1988 tarih 1988/542-893 sayılı kararda bizimle aynı görüşü paylaşmaktadır. Tüm bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğinden sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmamaktayız.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.