Hukuk Genel Kurulu 2014/179 E. , 2015/2435 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve terkin” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Marmaraereğlisi Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.02.2012 gün ve 2009/147 E. 2012/21 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 28.11.2012 gün ve 2012/16591 E. 2012/24272 K. sayılı ilamıyla;
(...Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10.maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece, tespit edilen kamulaştırma bedelinin yatırılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma Kanununun 10/8. maddesi uyarınca; mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve bedelin yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye 15 günlük süre verilir. Bu süre içerisinde bedelin yatırılmaması durumunda ise mahkemece ikinci kez süre verilebilir.
Davacı idare vekili, Kamulaştırma bedelinin, depo edilmesi için süre ya da kesin süre talep etmemiş ise de, aynı celsede davalı vekili davacı tarafa belirlenen bedelin depo edilmesi için yeniden süre verilmesini talep ettiği hususu ve usul ekonomisi de gözetilerek yeniden süre verilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı nedenle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10.maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir.
Davacı vekili; 487 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, taşınmazın bir bölümünün Kınalı-Tekirdağ karayolu Liman Köprülü Kavşağı - Seymen Bağlantı yolu üzerinde kalması nedeniyle kamulaştırılmasına karar verildiğini, davalının pazarlıkla anlaşma yapılmak üzere görüşmeye çağrıldığını, ancak davete icabet etmediğini belirterek, Kamulaştırma Kanunun 10. maddesi uyarınca dava konusu 487 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile müvekkili idare lehine tapudan terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava konusu taşınmazın değerini olumlu yönde etkileyecek tüm unsurların mahkemece ve bilirkişilerce dikkate alınması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacı kuruma verilen süre içerisinde kamulaştırma bedelinin yatırılmadığı gibi davalı vekilinin kamulaştırma bedelinin yatırılması için süre yada kesin süre talep etmediğini açıkça beyan ettiği, bu durumda davalı idareye ek süre verilmesini gerektiren bir nedenin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece, önceki gerekçelerle ve davacı vekilinin kamulaştırma bedelini yatırmayacağını açıkça beyan etmesi karşısında mahkemenin idareyi zorlar tarzda bedeli depo etmesi için süre vermesinin hukuka uygun olmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı idare vekilinin verilen süre içinde kamulaştırma bedelini yatırmaması, yeniden süre talep etmemesi ve yatırmayacaklarını beyan etmesi, buna karşılık davalı vekilinin belirlenen bedelin depo edilmesi için yeniden süre verilmesini talep etmesi karşısında, tespit edilen kamulaştırma bedelinin depo edilmesi için Kamulaştırma Kanununun 10/8.maddesi uyarınca idareye yeniden süre verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; Kamulaştırma Kanununun 10 maddesinde, kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idareye kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tescili için dava açması, mahkemeye de kamulaştırmayı sonuçlandırarak bedelin tespiti ve taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi ödev ve sorumluluğu yüklenmiştir. Anılan maddenin 8. fıkrasın ise, “...Tarafların anlaştığı veya tarafların anlaşamaması halinde hakim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın, peşin ve nakit olarak veya kamulaştırma bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise, ilk taksitin yine peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir. Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir...” şeklinde olup, tespit edilen bedelin ödeme şekli ve süresine ilişkin düzenleme yer verilmiştir.
Öte yandan, bir uyuşmazlık mahkemeye taşınmış olmakla, kamu alanına, toplumun da çıkarını ilgilendiren bir platforma aktarılmış olmaktadır. Bu nedenle bir davanın makul sürede sona erdirilmesinde en az taraflar kadar toplumun da yararı vardır.Şu halde, süreye ilişkin kuralların kabulüyle adaletin bir an önce sağlanması, keyfiliğin önlenmesi, mahkemenin aynı işle uzun süre meşgul olmasının, başka bir ifadeyle diğer dava ve işlere yeterince zaman ayıramaz duruma düşürülmesinin önlenmesi, davanın makul sürede sonuçlandırılmasının sağlanması, yargılamanın belli bir düzen ve kestirilebilir bir zamansallıkla yürütülmesi sağlanmak istenmiştir.
Somut olayda; davacı Karayolları Genel Müdürlüğü"nün 10.09.2008 tarihli kararıyla kamulaştırma işlemine başlanılmasına karar verilmiş, 10.10.2008 tarihli kıymet takdir tutanağı ile belirlenen kamulaştırma bedelinin kabul edilmemesi ve anlaşmazlık tutanağı düzenlenmesi üzerine de; eldeki dava açılmıştır.
Yargılama aşamasında yapılan keşif sonucu belirlenen kamulaştırma bedelinin depo edilmesi için davalı idareye 21.07.2011 tarihli oturumda, bir dahaki oturuma kadar süre verilmiş, sonraki 29.09.2011 tarihli oturumda; davacı vekili, " Biz Ücretin depo edilmesi için kamulaştırma servisi ile görüştük, kendileri ücreti depo etmemiştir.depo etmek içinde süre yada kesin süre talep etmiyoruz, dava konusu yere fiilen el atılmamıştır, takdir mahkemenindir "şeklinde beyanında bulunmuş, davalı vekili "dava konusu yere davacı tarafından fiilen el atılmıştır, bu nedenle davacı tarafın bedelin depo edilmesi için yeniden süre verilmesi" açıklaması ile süre talep etmiş, hakim değişikliği nedeni ile dosya incelemeye alınarak duruşmanın 03.11.2011 tarihine bırakılmasına, 03.11.2011 tarihli oturumda ise davacı vekilinin mazereti kabul edilerek duruşmanın 16.02.2012 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir. 16.02.2012 tarihli oturumda da davacı vekilinin " önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, kamulaştırma servisi ile görüştük, ücreti yatırmayacaklarını beyan ettiler, takdir mahkemenindir" beyanı üzerine davalı vekilinin "dava konusu yere fiilen el atılmıştır, bu nedenle karar verilmesini talep ederim" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Kamulaştırma Kanununun 10/8. maddesinde kamulaştırma bedelinin yatırılması için 15 gün süre verileceği ve gereken hallerde bir defaya mahsus olmak üzere bu sürenin uzatılabileceği öngörülmüş ise de; yukarıda açıklandığı gibi kamulaştırma bedelinin yatırılması için ilk kez 21.07.2011 tarihli oturumda süre verilmiş, davacı vekilinin bedeli yatırmayacaklarını ikinci kez beyan ettiği 16.02.2012 tarihli oturuma kadar oldukça uzun bir süre geçmesine karşın kamulaştırma bedeli depo edilmediği gibi davacı idare kamulaştırma bedelini yatırmayacağını, yatırmak için süre ya da kesin süre istemediğini açıkça beyan etmiştir.
Bu durumda, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen süre kuralının kanunun amacına uygun olarak kullanılmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, Kamulaştırma Kanununun 10/8. fıkrasındaki gereken hallerde yeniden süre verilmesine ilişkin düzenlemenin sadece idare lehine yapılan bir düzenleme olmadığı, davalı tarafın da talepte bulunması halinde usul ekonomisi gözetilerek bir defaya mahsus olmak üzere yeniden süre verilmesi gerektiği ifade edilmiş ise de, çoğunluk tarafından bu görüş kabul edilmeyerek, davacı tarafın açık beyanı karşısında mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak, davanın reddi ile bu kararda direnilmesinin uygun olduğuna karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 06.11.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.