14. Hukuk Dairesi 2018/692 E. , 2018/4962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.05.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 27.01.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin miktar itibariyle reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davacılar Siyami ve Ahmet dava dilekçesinde; iştirak halinde malik oldukları 908, 909, 910 ve 911 parsel sayılı taşınmazların yola çıkışının olmadığını, önceleri 907 parsel sayılı taşınmazı kullanarak anayola çıktıklarını; ancak, 907 parselin maliki davalı ... ..."in taşınmazından geçmelerine izin vermediğini belirterek, 907 parsel aleyhine bir aracın geçebileceği genişlikte geçit hakkı istemiştir.
Davalı vekili cevabında, 907 parsel sayılı taşınmazın sınırlarında yol olmadığını, davacıların başka parsellerden de anayola çıkabileceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen ilk hükümde 908, 909, 910 ve 911 parseller lehine 912 parsel aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir. Karar, Dairemizin 11.12.2013 tarih ve 2013/13804 Esas ve 2013/13512 Karar sayılı ilamı ile “..davacılara ait parseller üzerinde birbirleri leh ve aleyhine geçit tesis edilmemesi nedeniyle kesintisizlik ilkesi ihlal edildiğinden mahkemece, bilirkişilere davacıya ait 908 parsel sayılı taşınmaz ile geçit hakkı tesis edilen davalıya ait 912 parsel sayılı taşınmaz arasında bulunan ve yine davacıya ait 909, 910 ve 911 parsel sayılı taşınmazlardan da geçit hakkı kurulacak şekilde rapor düzenlettirilmeli, bu parseller arasında leh ve aleyhlerine geçit tesis edilerek davacının tüm taşınmazlarından genel yola kesintisiz bir şekilde ulaşımı sağlanmalıdır”, gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacıların dava şartı olan geçit bedelini verilen kesin süre içerisinde depo etmedikleri gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle ... alanlarında, nihayet bir ... aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Öte yandan 6100 sayılı HMK’ nun 90. maddesi gereğince süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında hâkim, kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı Kanunun 94. maddesi gereğince, kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1- Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2- Verilen sürenin, işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3- Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4- Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olaya gelince; davacılar 908, 909, 910 ve 911 parsel sayılı taşınmazlar lehine, davalı ... ..."e ait 907 parsel aleyhine geçit hakkı tesisi için dava açmış ise de; bilirkişi raporuna göre 907 parselden geçit hakkı tesisi halinde 907 parselin zeminde yol olsa da paftasında dere yatağı olan alana sınırı olması nedeni ile geçit hakkı tesisine elverişli olmadığından, mahkemece 912 parsel aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş, verilen karar birbirine bitişik davacı parseller arasında akdi irtifak kurulmadığı gerekçesi ile bozulmuştur. Davacıların geçit ihtiyacı içerisinde olduğu kuşkusuzdur. Bozma sonrası hazırlanan 12.01.2016 tarihli ziraat ve inşaat bilirkişi raporuna göre; 911 numaralı taşınmaz için keşif tarihi itibari ile 1.224,00 TL, 910, 909 ve 908 parsel sayılı taşınmazlar için ayrı ayrı 979,00 TL olmak üzere toplamda 4.161,00 TL geçit bedeli belirlenmiştir. Mahkemece dosyanın yeniden işleme konulmasından sonra geçit bedelinin yatırılması için iki kez ihtar çekilmiş ve geçit bedeli yatırılmadığı gerekçesi ile dava usulden reddedilmiştir. Ne var ki çekilen ihtarlar usulüne uygun olmayıp yatırılması gereken miktarın ne olduğu açık ve net belirtilmemiştir. Bu nedenle mahkemece bilirkişiden ek rapor alınıp dört ayrı parsel lehine de geçit hakkı kurulacağı nazara alınarak 912 parselden kurulacak geçit hakkının karar tarihine yakın zamandaki bedeli hesaplatılmalı, davacıların daha önce geçit bedeli olarak depo etmiş olduğu 735,93 TL"nin de hesap edilen bu bedelden düşülerek davacılara depo ettirilmesi ve kurulan geçit hakkının en ve boy olarak miktarı da belirtilmek sureti ile tapuda infaza elverişli olacak şekilde hüküm kurulması gerekirken yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.