19. Ceza Dairesi 2019/28120 E. , 2021/2225 K.
"İçtihat Metni"
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na muhalefet suçundan sanık ..."un anılan Kanun"un 63/10 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 52/2. maddeleri gereğince 2.000,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/12/2015 tarihli ve 2015/167 esas, 2015/1658 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 08/04/2019 gün ve 94660652-105-06-1614-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/04/2019 gün ve KYB-2019/39195 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 03/03/2016 tarihli ve 2014/21037 esas, 2016/1833 karar sayılı ilâmında yer alan, "...Sanığın, katılanın kimlik bilgilerini kullanarak hat çıkartan kişinin ... olup olmadığı konusunda gerekli araştırma yapmayarak abonelik sözleşmesi yaptığından bahisle özel belgede sahtecilik suçuna iştirak ettiği gerekçesi ile hakkında açılan kamu davasında, aşamalardaki savunmalarında suçlamayı red etmesi, Samsun Kriminal Polis Laboratuvarının 16.07.2012 tarihli raporunda sözleşme altındaki imzaların katılana ait olmadığının tespit edilmesine rağmen; sözleşme ile ekindeki nüfus cüzdan fotokopisi üzerindeki yazı ve rakamlar ile sözleşmedeki katılana atfen bulunan imzaların sanığın eli ürünü olduğu hususunda bir araştırma yapılmadan kararın verilmiş olması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suça konu sözleşme ile ekindeki belge üzerindeki yazı ve rakamlar ile sözleşmedeki katılana atfen bulunan imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması..." şeklindeki açıklamalar karşısında,
Dosya kapsamına göre,
1- Adı geçen sanığın müştekinin bilgisi dışında kimlik bilgilerini kullanıp müşteki adına imza atarak sahte cep telefonu aboneliği sözleşmesi düzenlediği, soruşturma aşamasında yapılan ön ödeme tebliğinin sanık tarafından yerine getirilmediğinden bahisle mahkûmiyetine karar verilmişse de, söz konusu abonelik sözleşmesinin incelenmesinde... İletişim isimli bir işyerine ait kaşe ve bir imza bulunduğu, soruşturma esnasında ilgili Gsm şirketinden gelen yazı cevabına göre, abonelik sözleşmesini düzenlediği bildirilen bayi yetkilisi olan sanığın soruşturma aşamasındaki beyanında, sözleşme üzerindeki kaşenin şirketlerinin kaşesi olduğunu, ancak hangi çalışanlarının düzenlediğini bilmediğini, bu sözleşmenin alt bayi tarafından da gönderilmiş olabileceğini beyan etmesi karşısında, sözleşmenin alt bayi tarafından düzenlenip düzenlenmediği araştırılmadan, sanık ve işyerinde çalışan kişilerin imza ve yazı örnekleri temin edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmadan sanığın eyleminin sabit olduğundan bahisle mahkûmiyet kararı verilmesinde,
2- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih ve 2014/8-145 esas, 2015/145 sayılı ilâmında belirtildiği üzere; Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiinin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı kanunun 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine anılan kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkanının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii tereddüte yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmesi gerektiği, sanık hakkında kurulan hükme esas alınan ve mahkemece ulaşılan kanaatin, sabit görülen fiilin belirtilmesi ve bu fiilin nitelendirilmesinin yapılması suretiyle infazı kabil bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, gerekçesiz olarak yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma istemlerinin REDDİNE, 01/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.