Esas No: 2018/4013
Karar No: 2019/351
Nitelikli dolandırıcılık - resmi belgede sahtecilik - suç işlemek amacıyla örgüt kurma - hırsızlık - Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2018/4013 Esas 2019/351 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, hırsızlık
HÜKÜM : 1) Sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından ayrı ayrı beraat,
2) Sanıklar ..., ... ve ... hakkında; TCK’nın 220/1, 62, 53 maddeleri
3) Sanıklar ..., ... ve ... hakkında; TCK’nın 204/1, 43, 53 maddeleri
4) Sanıklar ..., ... ve ...’in Akbank A.Ş ve İş Bankası A.Ş.’ye karşı eylemleri nedeniyle; TCK’nın 158/1-j-son, 43/1, 62, 52/2, 4, 53 maddeleri (2 kez)
5) Sanıklar ..., ... ve ...’in Ziraat Bankası A.Ş., Finansbank A.Ş., Vakıfbank A.Ş., TEB A.Ş. (Fortisbank A.Ş.), Denizbank A.Ş.’ye arşı eylemleri nedeniyle; TCK’nın 158/1-j-son, 62, 52/2-4 maddeleri (5 kez)
6-Sanıklar ..., ... ve ...’in Garanti Bankası A.Ş.’ye karşı eylemleri nedeniyle; TCK’nın 158/1-j-son, 35/2, 62, 52/2-4 maddeleri
7) Sanık ... hakkında; TCK’nın 141/1, 62 maddeleri gereğince mahkumiyet
Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanıklar Bahar Atmaca ve ...’in beraatine ilişkin hükümler, katılan ...Ş. (Fortisbank A.Ş.) vekili tarafından, nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanıklar ..., ..., sanık ...’nin mahkumiyet hükümlerine ilişkin hükümler sanıklar ..., ...,
sanık ... müdafii ve katılan ...Ş. (Fortisbank A.Ş.) vekili tarafından, hırsızlık suçundan sanık ...’nin mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık ... müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezaların on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"nun 318 ve 5271 sayılı CMK"nın 299.maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Sanıkların, Garanti Bankası A.Ş.’den sahte belgelerle ..., ... ... ... adına kredi kartı talebiyle başvurup sözleşme imzaladıkları ve kredi kartlarının teslim edildiği, yine Ziraat Bankası A.Ş.’den sahte belgelerle Sefer Satık adına kredi kartı talebiyle başvurup sözleşme imzaladıkları ve kredi kartlarının teslim edildiğinin anlaşılması karşısında; eylemlerin, TCK"nın 245/2. maddesindeki “kredi kartının sahte olarak üretilmesi” suçu ile kartların kullanılması ile 5237 sayılı TCK"nın 245/3 suçunu oluşturduğu gözetilmeden bu eylemler nedeniyle zamanaşımı süresinde karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Sanıkların dolandırıcılık amacıyla teşekkül oluşturarak amaçları doğrultusunda bilgisayar ortamında düzenledikleri, sahte kimlik ve onaysız belge fotokopilerini ibraz edip muhtelif banka şubelerinden hesap açtırarak tahsis edilmemesi gereken kredileri çekip kullandıkları, kredi kartı çıkartıp para çektikleri, çek karnesi alıp kullandıkları, böylece Akbank’ın muhtelif şubelerinden toplam 45.000 TL civarında tüketici kredisi, Finansbank/Nilüfer şubesinden 15.000 TL taşıt kredisi, Ziraat Bankası A.Ş./Ulucami şubesinden 10.000 TL tüketici kredisi, İş Bankası A.Ş.’nin muhtelif şubelerinden toplam 30.000 TL civarında kredi, Vakıfbank A.Ş./Bursa şubesinden 15.000 TL kredi çektikleri, Tekstilbank ve Denizbank’tan kredi kartı çıkartıp kullandıkları ve Denizbank’ı 1.394 TL, Tekstilbank’ı da 750 TL zarara uğrattıkları, TEB A.Ş.(Fortis Bank) tan çek karnesi alıp kullandıkları, Garanti Bankası/Nilüfer şubesinden kredi talebinde bulunduklarında; banka görevlilerinin ihbarı üzerine olaya polisin müdahale ettiği ve böylece kredi alamadıklarından eylemin teşebbüs derecesinde kaldığı, sanık ...’nin ayrıca adliye binası içinde bulunan Adli Sicil Bürosu’nun içinde yer alan masa üzerinde bırakılmış olan kimlik fotokopilerini çaldığı, sanıkların ev, işyeri ve oto aralamalarında; çeşitli meslek odası, şirket, vergi dairelerine ait birçok kaşe, meslek odası kartı, vergi levhaları, üzerinde sanıkların fotoğrafları bulunan sürücü belgeleri, boş nüfus cüzdanı arka yüzü, diploma fotokopisi, nüfus cüzdanı fotokopileri, ikametgah senetleri, banka hesap cüzdanı, dekontlar, kredi kart ekstresi boş çek dip koçanları ve boş çek yaprakları, sahte olarak düzenlenmiş, Bursa 13.Noterliği imza sirküsü ele geçirildiği, bu şekilde tüm sanıkların suç işlemek amacıyla örgüt kurma, nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri, sanık ...’nin ayrıca hırsızlık suçunu işlediği iddia edilen olayda;
1- Sanıklar ... ve ...’in nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükümlerine karşı sanıklar ... ve ...’in, sanıklar ...ve ...’in nitelikli dolandırıcılık ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan beraat hükümlerine ilişkin katılan ...Ş. (Fortisbank A.Ş.) vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanıkların savunmaları, banka yazıları, ekspertiz raporları, banka yazıları ve dosya kapsamına göre; sanıklar ... ve ...’in Akbank A.Ş., T.C. Ziraat Bankası AŞ., Vakıfbank T.A.O., Fortisbank A.Ş., Denizbank A.Ş. İşbankası A.Ş., Fiansanbank A.ş. ve Garanti Bankası A.Ş.’ye karşı eylemleri nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu, sanıklar Bahar Atmaca ve ...’in nitelikli dolandırıcılık ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarını işlendiklerinin sabit olmadığı gerekçelerine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanıklar ... ve ...’in Garanti Bankası A.Ş.ye karşı eylemleri nedeniyle; verilen mahkumiyet hükümlerinde; sanıkların 22.06.2005 tarihinde sahte belgelerle... adına kredi kullandıkları, 26.09.2005 tarihinde de Mecit Güneş
adına kredi talebinde bulundukları, ancak; 29.09.2005 tarihinde yakalanmaları neticesinde kredi kullanılmadığı dikkate alındığında; sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılıktan tamamlanmış suç hükümleri uygulanarak, TCK’nın 43/1 maddesi gereği artırım hükümlerinin tatbiki gerekirken, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı düşünülüp TCK’nın 35.madde hükmü uygulanması, TCK’nın 43/1 maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini, ayrıca sanıklar ... ve ...’in İş Bankası A.Ş.’ye karşı eylemleri nedeniyle; 5237 sayılı TCK"nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hallerde hükmolunacak adli para cezasının elde edilen haksız menfaatin iki katından az olamayacağının düzenlenmesine rağmen, kullanılan 2 adet kredinin meblağı toplamda 30.000 TL olmasına rağmen, temel cezanın 2.000 gün adli para cezası şeklinde temel ceza eksik belirlenerek, TCK’nın 43/1 maddesi gereğince ¼ oranında artırım, TCK.’nın 62/1 gereğince 1/6 oranında indirim ile TCK’nın 52/2 maddesinin uygulanması ile sonuç olarak 41.660 TL olarak adli para cezasına hükmedilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık ...’in herhangi bir gerekçeye dayanmayan, sanık ... İçitmeiz’in savunma hakkının kısıtlandığı ve üst hadden cezaların tayin edildiği, katılan ...Ş. (Fortisbank A.Ş.) vekilinin sanıklara lehe hükümlerin uygulanmaması gerektiği ve beraat hükümlerinin kanuna aykırı olduğu gerekçesine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
2- Resmi belgede sahtecilik suçundan sanıklar ... ve ...’in mahkumiyet hükümlerine ilişkin sanıklar ... ve ...’in, sanıklar Bahar Atmaca ve ...’in beraat hükümlerine ilişkin katılan ...Ş. (Fortisbank A.Ş.) vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
5237 sayılı TCK"nın 66/1-e ve 204/1 maddelerine göre, resmi belgede sahtecilik suçunda; asli zamanaşımı süresinin 8 yıl, olağanüstü zamanaşımı süresinin ise 12 yıl olduğu, 29/09/2005 ve 03/10/2005 olan suç tarihlerinden temyiz inceleme gününe kadar 5237 sayılı TCK"nın 66/1-e ve 204/1 maddesinde öngörülen 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımının dolduğu anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince sanıklar hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
3- Sanıklar ... ve ...’in suç işlemek için örgüt kurmak suçundan, mahkumiyet hükümlerine ilişkin sanıklar ..., ...’in, sanık ...’nin suç işlemek için örgüt kurmak, nitelikli dolandırıcılık resmi belgede sahtecilik ve hırsızlık suçundan mahkumiyet hükümlerine ilişkin sanık ... müdafii ve katılan vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
a) Sanıklar ... ve ...’in suç işlemek için örgüt kurmak suçundan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
TCK"nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde; örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişi olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun 220. maddesinde ise, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı suç düzenlenmiştir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır.
Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir. Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir. TCK"nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir. Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
TCK"nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için;
-Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
-Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
-Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
-Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
-Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Suç örgütü kurma ve yönetme ile örgüte üye olma suçları yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve/veya suçların en azından hazırlık hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve/veya delil olmalıdır. Suç örgütü kurma bağımsız bir suç kabul edildiğine göre, amacı olmayan bir örgütlenmede, suç örgütü bir veya birkaç amaçla suç işlemesi için kurulmalı ve suçların işlenmesine dair TCK’nın 220/1.maddesinde gösterilen unsurlar ile ilgili bulgulara ulaşılmalıdır. Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder. Örgüte iştirak eden failler işlenen suçtan dolayı iştirak gereği cezalandırılır, yani katkıda bulunana uygulanır. Örgüt kurucuları kendi başlarına veya başkaları ile anlaşma yapılmasını başlatandır. Faaliyeti ile örgütün doğmasına sebebiyet vermektedir. Örgüt yönetenler ise üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyen, koordine edenlerdir.
Suç örgütü ile iştirak halinde suç işleme durumları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. Oysa kişilerin bir suç işlemek için bir araya gelmelerinde iştirak iradesinden bahsedilir. İştirak ilişkisinde suç ortakları nazarında suçun, konu veya mağduru bakımından somutlaşması gerekir. Suç örgütünde ise işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağduru itibariyle somutlaştırılması zorunlu değildir. Suç örgütü kurmak, yönetmek ile örgüte üye olmak veya alt grup suçlar yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve suçların en azından hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve delillerin mevcut olması yeterlidir. Suç örgütü kavramının klişe, basmakalıp ve soyut cümlelerle belirlenip her eylemde uygulanması da isabetli olmaz. Her somut eylemin özelliklerinin birbirinden farklı olduğu ve ayrı değerlendirilmesinin gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Zaman zaman iştirak halinde birliktelikleri suç örgütü sayılmaya çalışıldığında ve suç örgütü olup olmadığına bakılmaksızın ceza sorumluluk alanı genişletildiği de izlenmektedir. Bu nedenle bir suç işlemek için iştirak ile suç örgütü arasındaki ayrım ise; suç örgütü ve/veya örgütlerin yapısı ve yapılanması netleştirilip, bu suç örgütü ve/veya örgütleri ile ilgili faillerin suçları örgüt ile ilgisi olmayan faillerin ve eylemlerin ayrımı ile olacaktır. Bu husus etkin soruşturma ve/veya kovuşturma yapılarak saptanabilir. Telafisi olanaksız hatalara düşülmemesi, insan hak ve hürriyetlerinin ihlalini önlemek için bu hususun bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır. Örgüt yöneticisi bizzat, azmettiren olarak katılmadığında örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan örgüt yöneticileri ve örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir komutanın bir sonucu olarak uygulanır. Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür. TCK’nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır. Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması halinde uygulama alanı bulacaktır. Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır. Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen, toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan, suç işleyen, kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar. Çete kavramı ise; nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir. Çete bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında bir unsur fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Sonuç olarak; 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi; örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekir.
Bu hukuksal olgular ışığında somut olay irdelendiğinde, örgüt oluşturmak için sanıkların sayısı yeterli ise de, sanıklar arasında emir ve komuta zincirinin bulunmaması ile hiyerarşik bir ilişkinin tespit edilememesi, sanıkların, örgüt mensupları üzerinde hakimiyet teşkil eden, örgütten ayrılamama ve örgütün istediği şekilde hareket etme ve yaşama zorunluluğunu sağlayan organik ve hiyerarşik bir ilişki içerisinde, suç işlemek amacıyla devamlılık arzeder şekilde fiilen bir araya gelerek amaçlanan suçları tam bir işbirliği ve eylem paylaşımı anlayışı çerçevesinde süreklilik ve devamlılık gösterecek şekilde işlediklerini gösterir delillerin bulunmaması nedeniyle ve sanıkların suç işlemek için örgüt kurduklarına ilişkin cezalandırılmalarını gerektirir mahkumiyete yeterli delil bulunmadığı anlaşılmakla, unsurları itibariyle oluşmayan suç işlemek için örgüt kurmak suçu nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a,e maddeleri gereğince sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
b) Sanık ...’nin suç işlemek için örgüt kurmak, nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve hırsızlık suçlarından mahkumiyet hükümlerinin incelemesinde;
Sanık ...’nin hükümler tarihinden sonra 05/02/2018 tarihinde vefat ettiğinin UYAP"tan temin edilen nüfus kaydından anlaşılması karşısında; hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilip verilmeyeceğinin mahkemesince değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı olup, sanıklar ..., ..., sanık ... müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun"un
8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca, hükümlerin BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 04/02/2019 tarihinde kısmen oybirliği, kısmen oyçokluğuyla karar verildi.
(Kısmen Karşı Oy)
Karşı Oy:
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 19.02.2013 tarih ve 6-1490/59 sayılı kararında açıklandığı üzere, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve suç örgütüne yardım etme suçları kamunun güvenliğine karşı işlenen suçlardan olup, bu suçtan dolayı müşteki TEB (FORTİS BANK A.Ş.) nın suçtan doğrudan doğruya zarar görmesi ve davaya katılması da mümkün değildir.
Bu nedenle; Yargıtay ilamının 1. bendinde yer alan incelemede, sanıklar Bahar Atmaca ve ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan verilen beraat kararları yönünden usule aykırı olarak verilen katılma kararlarının da hukuken temyiz hakkı vermeyeceği anlaşıldığından, müşteki banka vekilinin temyiz inceleme başvurusunun 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiğinden, bu hususla sınırlı olmak üzere temyiz başvurusu ve katılma hakkını kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.