1. Hukuk Dairesi 2015/15969 E. , 2018/13349 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, dava konusu 2812 ada 15 kapı numaralı ... Vakfından icareli taşınmazın 12/192 payının ... kızı ... adına kayıtlı iken, ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/527Esas,1999/22 Karar sayılı ilamına istinaden, 24/02/2000 tarihinde Maliye Hazinesi adına tescil edildiğini, davalının söz konusu payı 5.000,00TL bedelle dava dışı kişilere temlik ettiğini, taşınmazın satışı nedeniyle vakıf hakkının bedele dönüştüğünü ileri sürerek bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazdaki payın devredildiğini, taviz bedelinin alıcı tarafından ödenerek vakıf şerhinin terkin edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sûbut bulan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2812 ada boş parsel sayılı 25m2 miktarlı kargir oda nitelikli taşınmazın tamının .... adına 26.05.2005 tarihli satış işlemi ile kayıtlı olduğu, taşınmazda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun izniyle işlem yapılacağına ilişkin şerh bulunduğu, vakıf şerhinin ise 26.5.2005 tarihinde taviz bedelinin ... tarafından ödenmesi üzerine terkin edildiği, taşınmazın 22.11.1956 tarihli kadastro tespiti ile 148/192 payının ..., 12/192 payının ... kızı ... ve 32/192 payının Hazine adına tescil edildiği, ... ...’ın Hazine ve ... payını satın aldığı, ... kızı ... payının ise kayıt malikinin gaip olduğu ve 10 yıllık kayyımla idare süresinin dolduğu gerekçesiyle ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonunda 1997/527Esas, 1999/22 Karar sayılı ilam ile 24.02..2000 tarihinde Hazine adına tescil edildiği, Hazine’nin söz konusu payı 26.05.2005 tarihinde 5.000TL bedelle ... ...’a devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 13.9.1957 tarihinde yayımlandığı tarihte yürürlüğe giren aslında vakıf olan tarihi ve Mimari Kıymeti Haiz Eski Eserlerin Vakıflar Umum Müdürlüğüne Devrine Dair 7044 Sayılı Yasanın 1.maddesinde aynen “ Aslında vakıf yoluyla vücuda gelip de muhtelif kanunlar veya sair suretlerle Hazine, belediyeler veya hususi idarelerin mülkiyetine geçmiş bulunan muhafazası gerekli tarihi veya mimari kıymeti haiz eski eserlerin mülkiyeti tekrar Vakıflar, Umum Müdürlüğüne devrolunmuştur.” hükmü öngörülmüş iken 27.2.2008 tarihinde yayımı ile yürürlüğe giren 5737 Sayılı Yasanın 80.maddesi hükmü gereğince 7044 Sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmış olup, 5737 Sayılı Yasanın 30.maddesi hükmü ile bazı farklılıklar dışında aynı düzenlemeye “Vakıf yoluyla meydana gelip de, her ne suretle olursa olsun Hazine Belediye, Özel İdarelerin veya köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş , vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur.” şeklinde yer verilmiş ne var ki, anılan Yasalarda geçen “muhafazası gerekli tarihi veya mimari kıymeti haiz eski eserler ile vakıf kültür varlıklarından" neyin kastedildiği yolunda bir tanım ve açıklamaya yer verilmemiştir.
Oysa, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 3.maddesi ile “Kültür varlıkları, Tabiat Varlıkları, sit....” gibi taşınmazların tanımı yapılmış 6.maddesi hükmü ile de korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının nelerden ibaret olduğu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirtildikten sonra 2863 Sayılı Yasanın 26.5.2004 tarihli ve 5177 Sayılı Yasanın 26.maddesiyle değişik 7.maddesinde Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve sit alanlarının ne şekilde tespit edileceği ve belirleneceği hususu açığa kavuşturulmuştur.
Diğer taraftan, 7044 Sayılı Yasada vakıf yoluyla vücuda gelen muhafazası gerekli tarihi veya mimari kıymeti haiz eski eserlere değinilmişken 5737 Sayılı Yasanın 30.maddesinde sadece “ Vakıf Yoluyla meydana gelen vakıf kültür varlıklarının” vakfına devrolunacağı vurgulanmıştır.
Ne var ki; değinilen ilke ve yasal düzenlemeler gözetildiğinde mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitine dayanak belgeler getirtilmek suretiyle vakıf yoluyla meydana gelip gelmediklerinin saptanması, öte yandan yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taşınmazların “vakıf kültür varlığı” niteliğine haiz olup olmadıklarının 2863 Sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek tabiat ve kültür varlıkları ile muhafazası gerekli tarihi veya mimari kıymeti haiz eski eserlerden ve vakıf mevzuatından anlayan, aralarında sanat tarihçisi veya arkeolog niteliğini haiz kişilerin de bulunduğu bilirkişi heyeti ile mahallinde keşif icra edilerek 5737 Sayılı Yasanın 30.maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin ayrı ayrı değerlendirme yapılarak açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 10/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.