13. Hukuk Dairesi 2015/22204 E. , 2017/10278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, eczacı olduğunu, davalı ile aralarında ilaç teminine ilişkin sözleşme bulunduğunu, davalı tarafından tebliğ olunan 30.09.2005 tarihli yazı ile sözleşmesinin 7+7 olmak üzere 14 yıl süre ile feshedildiğini, teftiş raporuna dayanarak ve tek taraflı olarak savunma hakkı tanınmadan tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek fesih işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davacının kuruma fatura ettiği reçetelerde tahrifat bulunduğunun teftiş raporu ile belirlendiğini, eczanede kurum mensuplarına ait sağlık karnelerini bulundurarak değişik doktorlara ilaç yazdırıp sahiplerine vermediği halde kuruma fatura edip haksız kazanç sağladığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulü ile davalı idare tarafından davacıya gönderilen sözleşmesinin 7+7 yıl süreyle feshine ilişkin 30.9.2005 tarihli işlemin iptaline, muarazının bu şekilde giderilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, eldeki dava ile davalı kurumun sözleşmenin feshine ilişkin işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürülerek iptalini istemiştir. Davalı, kurum müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda davacının Kurum sigortalı ve hak sahiplerinin sağlık karnelerini eczanesinde alıkoyarak söz konusu sağlık karnelerine reçete tanzim ettirdiğinin ve söz konusu reçete muhteviyatı ilaçları sigortalı ya da hak sahiplerine vermediği halde Kuruma fatura ettiğinin, ayrıca 22 adet reçetede tahrifat yapıp reçete miktarlarını arttırarak Kurumdan haksız kazanç sağladığının tespit edildiğini, bu nedenle de sözleşmesinin 7+7 olmak üzere 14 yıl süre ile feshedildiğini ve fesih işleminin hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulüne ilişkin kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 2008/2327-4121 E. ve K. sayılı ilamı ile soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporunda sözleşmeye aykırılık yönünden bir inceleme yapılmadığından bu rapora dayanılarak davanın kabulüne karar verilemeyeceği ve sözleşme hükümleri gözetilerek konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak feshin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında alınan ilk bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda fesih işleminin sözleşme hükümlerine uygun olduğu yönünde görüş bildirilmiş; itiraz üzerine alınan ikinci bilirkişi heyet raporunda ise; davacının sağlık karnelerini alıkoyarak değişik zamanlarda reçete tanzim ettirdiği, ilaçları hak sahiplerine vermediği halde Kuruma fatura ettiği gerekçesi ile tesis edilen 7 yıl süre ile feshe ilişkin işlemin hukuka uygun olduğu, reçetelerde yapılan tahrifatın davacı tarafından yapıldığını söylemenin ve bu konuda kesin kanıya ulaşılması olanağı bulunmadığı, tahrifatın kimin tarafından yapıldığı grafoloji uzmanı tarafından tespit edildiği takdirde bu konudaki iptalin daha sağlıklı olacağı yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkemece, bundan sonra tanıklar dinlenerek ve Adli Tıp raporu alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Buna göre bozma sonrası alınan 2 bilirkişi raporunda da sigortalı ve hak sahiplerine tedavi süresi içinde teslim edilmeyen ilaçların kupürlerinin kuruma fatura edilmesi yönünden feshin sözleşmeye uygun olduğu yönünde ortak görüş bildirilmesine karşın, tahrifat yapılarak haksız kazanca neden olan 22 reçete bakımından ortak görüş bildirilmediği anlaşılmaktadır. Ne var ki; Mahkemece, söz konusu raporlardan hangisine üstünlük tanınarak hüküm kurulduğu kararda gösterilmediği gibi alınan bilirkişi raporundan sonra toplanan deliller tartışılmaksızın hüküm kurulmuş olması hatalıdır. O halde Mahkemece, gerek bozmadan önce gerekse bozmadan sonra alınan bilirkişi raporları arasındaki farklılıklar ve bilahare toplanan delillerin tartışılması ve oluşan çelişkilerin giderilmesi amacıyla konusunda uzman üçüncü bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekmektedir. Mahkemece, belirtilen bu hususlar dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle kararın BOZULMASINA, 2. bentte gösterilen nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.