Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/15233
Karar No: 2019/6394
Karar Tarihi: 20.05.2019

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/15233 Esas 2019/6394 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2016/15233 E.  ,  2019/6394 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü;

    -K A R A R-

    Davacı vekili, davacı sürücü Atilla"nın sevk ve idaresindeki motorsiklet ile davalı ..."ın sevk ve idaresindeki aracın çarpışması sonucu müvekkilinin yaralanarak malül kaldığını, meydana gelen kazada müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazaya karışan davalı ..."ın aracının davalı ... şirketi nezdinde sigortalı bulunduğunu belirterek 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar Yılmaz ve Uğur"dan müştereken ve müteselsilen tahsili ve 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılar Yılmaz ve Uğur"dan olay tarihi olan 25/05/2009 tarihinden, davalı ...den dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken müteselsilen tanzim ve tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, davacının trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanmadan dolayı bir efor kaybı bulunmadığını, bu iddiayı destekler mahiyette herhangi bir raporun dosyaya sunulmadığını, efor kaybı olup olmadığının ancak uzman sağlık kurulu tarafından belirlenebileceğini, davacının çalışamaz duruma gelmediği ve aynı maaşla çalışmaya devam ettiğini, davacının kazadan sonra tedavi görerek iyileştiğini, kazada davacının kusurlu olduğunu, davacının kaza sırasında kask kullanmıyor olması ve motosikletin bir
    taşıma aracı olmamasına rağmen arkasına yolcu almış olması nedeniyle yaralanmayla ilgili kendisinin de kusuru bulunması nedeniyle belirlenecek tazminattan indirim yapılmasını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı ...vekili, kazaya karışan davalı ..."ın aracının müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu beyan ederek haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı ... vekili, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin ... esas 2010/536 karar sayılı dosyası ile müvekkiline yöneltilmiş olup hala derdest olduğunu, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduğunu, açılan davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, açılan davanın görevsiz mahkemede açıldığını, talep edilen manevi tazminat talebinin çok yüksek olduğunu, müvekkilinin memur olduğunu ve başka bir gelirinin olmadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, bilirkişi ücretinden ibaret 400,00TL gider avansının yatırılması hususunda davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verildiği verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmadığını, mahkeme tarafından belirlenen gider avansının verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle davanın HMK"nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    6100 sayılı HMK"de öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır:
    Mahkemeler için öngörülen sürelerin, taraflar için öngörülen sürelerden farkı; sürenin geçirilmiş olmasının, o sürede yapılması öngörülen işlemin yapılma olanağını ortadan kaldırmamasıdır. Eş söyleyişle hakim, gecikmeli de olsa süreye bağlanmış olan işlemi yapabilir. Dolayısıyla, gecikmeli de olsa yapılan işlem, oluşturulan karar hukuken geçerlidir ve süresinde yapılmış gibi hukuki sonuç doğurur.
    Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran
    taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır:
    Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir. Bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir.
    Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
    Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nin 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.159).
    Yukarıda da belirtildiği üzere, ilke olarak, hakimin verdiği süre kesin olmayıp, kesinlik için şu iki koşuldan birinin varlığı zorunludur:
    İlk koşul, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması ve bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır (HUMK m.163, c.4, HMK. 94/2); bu halde, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi sonuç değişmez.
    İkinci halde ise; yasaya göre hakimin, tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesidir (HUMK m.163/3 c.3, HMK m. 94). Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir.
    Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Kısaca; ister kanun, ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
    Öte yandan, 6100 Sayılı HMK"nin 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve
    her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
    Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.(Benzer ilkelere (YHGK"nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.)
    Somut olayda; davacı, söz konusu kazada yaralanma nedeniyle, davalı ... şirketinden maddi tazminat talep etmektedir.
    Mahkemece davacı vekiline, 12.11.2015 tarihli duruşmasında, “Davacı vekiline bilirkişi ücretinden ibaret 400,00TL gider avansını yatırması hususunda 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin mehil içerisinde gider avansının yatırılmaması halinde HMK"nun 115/2.maddesi gereğince davanın usulden reddedileceği hususunun ihtarına, (ihtar edildi)" şeklinde ihtaratta bulunulmuş, 10.03.2016 tarihli duruşmada ise avansın davacı vekilince eksik yatırıldığı ve eksik avansın tamamlatılması için yeniden süre talep edildiği, mahkeme aynı celsede davanın dava şartı yokluğu nedeni ile HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine, kararı vermiştir. HMK 324. maddesine göre delil avansı yatırılmamasının sonucu "o delile dayanmaktan vazgeçme" olup bu husus ara kararında açıkça belirtilmemiştir.
    Mahkemece verilen ara kararı tarafın hangi konuda yapılacak araştırma için delil avansı niteliğinde ücret yatıracağı hususu yeterli açıklıkta olmadığından açıklanan
    niteliklere ve şartlara haiz kesin sürenin sonuçlarını doğuracak biçimde olmadığı ve davacı tarafa kesin süre verildiğinden ve kesin süre sonuçlarının uygulanması gerektiğinden bahsedilemez.
    Bu durumda mahkemece, tüm eksiklikler giderildikten sonra kusur incelemesi yapılabilmesi için eksik olan gerekli giderleri yatırması hususunda, davacı tarafa HMK"nın ilgili maddeleri gereğince usulüne uygun şekilde süre verilmesi ve davacı talepleri oranında manevi tazminat olduğu ve ayrıca dava açılırken yatırılan gider avansının da mevcut olduğu gözönüne alınırak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi