Esas No: 2013/2418
Karar No: 2015/2406
Karar Tarihi: 04.11.2015
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2418 Esas 2015/2406 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “katkı payı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11.Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.02.2011 gün ve 2008/157 E., 2011/194 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 18.09.2012 gün ve 2012/875 E., 2012/7570 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili dava dilekçesinde; 1182 (düzeltme ile 1187) ada 6 sayılı parsel ile Akın Cad. 59/3 Yenimahalle/Ankara adresindeki taşınmazın davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, vekil edeninin otuz yıldan beri Almanya’da araba yedek parçası fabrikasında çalıştığını, davalının ev hanımı olduğunu, dava konusu taşınmazların parasının tamamının vekil edeni tarafından ödendiğini, davalının hiçbir katkısının olmadığını ancak dava konusu yerlerin vekil edeninin “davalıya olan sevgisi ve güveninden” dolayı davalı adına tescilinin yaptırıldığını, son yıllarda vekil edeninin gelirinde düşme olduğunu, eşi ile arasında tartışmalar başladığını ve en son boşandıklarını açıklayarak vekil edeninin katkısının belirlenmesi ile katkısı oranında taşınmazların vekil edeni adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 YTL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Arslan ( Balcı ) vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde belirttiği hususlarla bağlı olduğunu, davayı değiştirme yasağı gereği talep sonucunun ve dava sebebinin değiştirilmesini peşinen kabul etmediklerini, taşınmazların davacı tarafından davalıya hibe edildiğini, Akın Caddesindeki taşınmazın üçüncü şahıs adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, tapu iptali ve tescil istendiğinden kayıt malikinin de davada yer alması gerektiğini, bu nedenle bu istek yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istediklerini, bu taşınmazın vekil edeninin babası tarafından kredi çekmek suretiyle alındığını, halen kredi borcu ödemesinin devam ettiğini, vekil edeninin evlilik süresince çocuklara baktığını, eşi gibi vekil edeninin de çalıştığını, diğer taşınmazın arsa niteliğinde bulunduğunu, Akın Caddesindeki taşınmazın daha önce vekil edeni tarafından biriktirilen para ile alındığını, Akyurt’daki arsanın ise evlilik öncesi çalışması sırasında biriktirdiği para ile edinildiğini, Akın Caddesindeki taşınmazın vekil edeni tarafından üçüncü şahsa satıldığını daha sonra bu satışa üzülen babası tarafından kredi çekilmek suretiyle üçüncü şahıstan geri alındığını, davacının katkısının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların davacı tarafından davalıya bağışlandığını, davacı tarafından BK.nun hükümleri çerçevesinde bağışlamadan dönme şeklinde bir iradenin ileri sürülmediğini, bağışlanan taşınmazların alımı sırasında kullanılan ve davacı tarafından karşılanan paralar nedeniyle katkı payı istenilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
Taraflar 30.12.1979 tarihinde evlenmiş, Almanya Frankfurt Aile Mahkemesinde 31.12.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabul ile sonuçlanması ve 11.04.2007 tarihinde kesinleşmesiyle eşler boşanmış, tanımaya ilişkin kararın ise, 28.05.2008 tarihinde kesinleştiği ve böylece tarafların boşandığı belirlenmiştir. Boşanma kararı nüfus kayıtlarına işlenmiştir. Bu durum karşısında eşler arasında evlenme tarihi olan 30.12.1979 tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, eşler başka bir mal rejimini seçmediklerinden 01.01.2002 tarihinde boşanma davasının açıldığı 31.12.2004 tarihine kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.m.202, 4722 sayılı Kanun m.10/1). Eşler arasındaki mal rejimi TKM.nin 225/2. fıkrası uyarınca 31.12.2004 tarihinde sona ermiştir.
Mahkemece, mal ayrılığı döneminde edinilen taşınmazlar her ne kadar davacının parası ile alınmış ise de, davalıyı yapılan bağış niteliğinde bulunduğunu ve bağıştan rücu konusunda herhangi bir davanın açılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 1187 ada 6 sayılı imar parselinin esası kadastronun 38 ada 3 sayılı parseli olup, arsa niteliğiyle 21.08.1996 tarihinde, 8087 ada 35 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin ise, 22.07.1997 tarihinde eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı tarafından üncü şahıslardan satın alınmak suretiyle edinildikleri belirlenmiştir. 8087 ada 35 sayılı parselde bulunan 3 ve 4 nolu bağımsız bölümler önce davalı tarafından 30.03.2004 tarihinde tapuda yapılan satış ve devir ile ...’e intikal ettiği, daha sonra 26.08.2005 tarihinde ise, davalının babası olduğu anlaşılan ... tarafından Sitemkar’dan geri satın alındığı saptanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, taşınmazların vekil edeninin evlilik öncesi çalışmalarının karşılığı olan para ve evlilik sırasında çalışarak biriktirdiği paralarla satın alındığını savunmuş, davacı vekili ise, dava dilekçesi ile sonraki beyanlarında vekil edeninin otuz yıldan beri Almanya’da çalıştığını davalının ev hanımı olduğunu bir çalışmasının bulunmadığını, vekil edenine ait paralarla taşınmazların alındığını belirterek katkı oranında iptal ve tescil olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere katkı payı alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile dava dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili, dava dilekçesinde; “… dava konusu taşınmazların parasının tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, davalının hiç katkısının olmadığını ancak, taşınmazların müvekkilinin davalıya olan “sevgisi ve güveninden” dolayı davalı adına tescilinin yaptırıldığını…” açıklamıştır. Bağışı çağrıştıracak başka bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Davalıya olan sevgisi ifadesi bağışı çağrıştırmakta ise de, yanında kullanılan ve bağlacı ile bağlanan “güveninden” ibaresi ise, bağışı çağrıştırmamaktadır. Ailede eşlerin birbirlerine olan karşılıklı güvenleri esastır. Bedelinin tamamının davacı tarafından karşılandığı yönündeki ibare de bağışı çağrıştırmamakta gerek bu ibareyle ve gerekse eşine olan sevgisi ibaresiyle davacıda bağış kastı ve iradesinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Karşılıklı güven; gerek örf ve adet, aile bütünlüğü kavramı ve gerekse olağan yaşam koşulları gereği eşin birinin diğerine para intikal ettirmek suretiyle mal edinilmeleri mümkündür. Bunda bağış iradesi ve kastının olduğu sonucuna varmak oldukça güçtür. Yurtdışında çalışmanın ve olanaklarının yarattığı bir sonuç olarak düşünülmelidir. Bu nedenlerle davanın mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen taşınmazlardan kaynaklanan tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde katkı payı alacağına ilişkin bulunduğuna bu konuda bir uyuşmazlık da söz konusu olmadığına göre iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin eksiksiz toplanması, her iki tarafın da var ise, çalışmalarına ait bilgi ve belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması veya yurt dışında bulunan belgeler bakımından taraflara süre ve imkan tanınmak (elden yetki verilmek) suretiyle getirtilip dosya arasına konulması, tarafların kişisel harcamalarının kişisel gelirlerinden düşürülmesi, 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi ve davacı eş açısından gözönünde bulundurularak tarafların, ayrı ayrı katkı payı oranları ile katkı alacaklarının uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanması, oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu bağış olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eşler arasında katkı payı alacağı istemine ilişkindir.
Davacı koca vekili; tarafların 1980 yılında evlendiklerini, 2007 yılında Almanya’da boşandıklarını, davalının boşanma kararının tanınması için Ankara 10.Aile Mahkemesinin 2007/920 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, bu davanın henüz derdest olduğunu, müvekkilinin 32 yıldır Almanya"da araba yedek parça fabrikasında çalıştığını, davalının ise ev hanımı olduğunu, müvekkili tarafından Ankara ili Yenimahalle ilçesi ve Akyurt İlçesinde bulunan taşınmazların satın alındığını, ancak tapu kaydının davalı üzerine tescil edildiğini, davalının taşınmazların alımında hiçbir katkısının olmadığını, davacının davalıya olan sevgisinden ve güveninden dolayı taşınmazların davalı adına tescil edildiğini, daha sonra davalının Yenimahalle İlçesindeki taşınmazı muvazaalı olarak babasına devrettiğini belirterek, davacının taşınmazların alımına katkı oranının tespit edilerek bu oranda tapularının iptali ile davacı adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50.000,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde taşınmazların parasının tamamının davacı tarafından ödenip davalı adına tescil ettirildiği belirtilmekle taşınmazların davacı tarafından davalıya hibe edildiğinin kabul edildiğini, bu nedenle katkı payının istenmeyeceğini, Yenimahalle İlçesindeki taşınmazların mülkiyetinin müvekkili adına kayıtlı olmadığını, bu taşınmazlar yönünden davanın husumetten reddinin gerektiği, bu taşınmazların müvekkili tarafından babasına değil üçüncü kişiye satıldığını, daha sonra müvekkilinin babasının kredi çekerek bu taşınmazları üçüncü kişiden satın aldığını, Yenimahalle İlçesinde bulunan taşınmazların müvekkilinin çalışarak kazandığı paralar ile alındığını, Akyurt İlçesinde bulunan taşınmazın ise müvekkilinin evlilik öncesinde biriktirdiği paralar ile satın alındığını, Yenimahalle İlçesinde bulunan taşınmazın alımı sırasında müvekkilinin evin temizlik ve bakım gereklerini yerine getirerek ve çocuklara bakarak davacının gelirinin ikiye katlanmasını sağladığını, katkıda gider azaltıcı davranışların nazara alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; “katkı payının istenebilmesi için evlilik birliği içinde edinilen malların davalının gelirleri ile alınıp, bu sırada davacının da bir şekilde davalıya destek ve katkıda bulunarak taşınmazların alımına yardımcı olduğunu kanıtlaması gerektiği, hiçbir geliri olmayan davalının adına tescil edilen taşınmazların bedelinin davacı tarafından ödenmesinin taşınmazların davalıya bağışlandığını gösterdiği, davacının taşınmazların kendi adına davalı tarafından alındığına dair bir inançlı işlem iddiasında bulunmadığı, ayrıca davacının davalının bağışlamadan dönme iradesini doğuracak kusurlu bir davranışından da bahsetmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz edilen hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile bozulmuş, Yerel Mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme hükmü, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, evlilik birliği içerisinde bedeli koca tarafından ödenerek alındığı iddia edilen taşınmazın tapusunun kadın adına oluşturmasının, koca tarafından kadına yapılmış bir bağış olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için “bağış” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda; bağışlama sözleşmesi, “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır(m. 285/1). Öğretide de;”Bağışlama bağışlayanın bir karşılık(ivaz) almaksızın, bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermeyi üstlenmesi ya da vermesi yoluyla bu iki kişi arasında yapılan sözleşme“ olarak tanımlanmaktadır (Aydoğdu, Murat/Kahveci, Nalan: Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İzmir 2013, s. 344).
Bağışlamanın unsurları öğretide çeşitli şekillerde ortaya konulsa da, somut uyuşmazlık açısından “causa donandi” unsuru önemlidir. Causa donandi ilkesi yani kazandırmanın bağışlama sebebiyle yapılmış olması; bağışlayanın bağışlanana kazandırmayı bir ivaz(karşılık) almaksızın, onu zenginleştirme amacıyla yapmasını ifade eder (Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. B., İstanbul 2002, s. 222). Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de salt kazandırmanın bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Esasen bu nitelikteki kimi kazandırmalar Türk Borçlar Kanunu’nda örnekleme yoluyla sayılmıştır. Buna göre; “Henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama değildir. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz”(Türk Borçlar Kanunu m. 285/2-3). Bu gibi kazandırmalarda amaç bağışlama değildir. Sözgelimi “ahlaki bir görevin yerine getirilmesi”, “eksik bir borcun ödenmesi”nde bağışlama(causa donadi) değil ifa(causa solvendi) amacı güdülmektedir(Yavuz, age, s. 222-223).
Bağışlamanın açıklanan bu öğesi nazara alındığında öğretide, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı katkının açıklanan kapsamda bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir (Gümüş, M. Alper: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 1, 3. B., İstanbul 2013, s. 205; Zeytin, Zafer:Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2.B., Ankara 2008, s. 144). Nitekim düzenleme uyarınca, mal rejiminin sona ermesi halinde bu katkı değer artış payı(katkı payı) alacağı olarak diğer eşten talep edilebilecektir(4721 s. Türk Medeni Kanunu m. 227).
Gerçekten, karı-kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama düşüncesi ile aralarında akdi bir ilişki kurdukları her türlü duraksamadan uzaktır. Katkı yapılan malın edinme nedeninin temelinde de, bu düşünce yatmaktadır. Katkıyı sağlayan eşin, diğer eşe bu maddi desteği, bağışlama olarak kabul etmek de, mümkün değildir.
Uygulamada da, eşlerin evlilik döneminde mal rejiminin sona ermesi anına kadar, diğer eşin edinimlerine yaptıkları katkının karşılıksız olmasının işin doğasında bulunduğu, karşılıksız olan bu katkıların birliktelikten doğan dayanışma kapsamında, kendisinin de yararlanacağı düşüncesiyle yapıldığı, bağış amacı gütmeyen bu katkının mal rejiminin sona ermesi halinde diğer eşten istenebileceği kabul edilmektedir (HGK. 05.05.2010,E. 2010/8-231, K. 2010/255; HGK. 3.2.1999, E.,1999/2-56, K. 1999/40).
Somut olayda; taraflar 30.12.1979 tarihinde evlenmişler, daha sonra Frankfurt Yerel Mahkemesinin 18.01.2007 tarih ve 35 F 43/04-51 sayılı kararı ile boşanmışlar, Frankfurt Yerel Mahkemesi kararının tanınmasına ilişkin Ankara 10.Aile Mahkemesinin 04.03.2008 gün ve 2007/920 E., 2008/246 K. sayılı kararı 28.05.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma kararının kesinleşmesi ile taraflar arasındaki mal rejimi son bulmuştur. Dava konusu taşınmazların edinme tarihi olan 21.08.1996 ve 22.07.1997 tarihlerinde ise mal ayrılığı (743 sayılı TKM m.170) rejimi geçerlidir.
Davacının taşınmaz bedelinin kendi geliri ile karşıladığı, tapunun iyiniyetli olarak eşi olan davalı adına oluşturulduğu şeklindeki savunması Yerel Mahkemece “bağış” olarak nitelendirilmiştir. Ancak az yukarda belirtildiği üzere davacının evlilik birliği içinde diğer eşin edinimlerine yaptığı katkı birliktelikten doğan dayanışma kapsamında, kendisinin de yararlanacağı düşüncesiyle yapılmış olduğundan, bağış amacı gütmeyen bu katkı, mal rejiminin sona ermesi halinde davacı tarafından istenebilir.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece, Özel Daire bozma ilamına uyularak işin esasına girilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, direnme bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.