1. Hukuk Dairesi 2015/11031 E. , 2018/13331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ..."in mal kaçırmak amacıyla muvazaalı ve bedelsiz olarak paydaşı olduğu 806 parsel sayılı taşınmazdaki payının tamamını davalıya devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, devrin mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirilmediğini, mirasbırakanın terekesinde mevcut bir çok taşınmaz bulunduğunu, davacıya da taşınmaz devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın mal kaçırma kastı bulunmadığından davanın reddine dair verilen karar Dairece ‘’...tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek yeniden dinlenmesi, yerinde keşif yapılıp taşınmazların gerçek değerlerinin belirlenmesi, ilk el maliklerin kim oldukları, bu kişilerin taşınmazlardaki edinimlerinden sonra tasarruflarının olup olmadığının üzerinde durulması, mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkilerin saptanması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek niyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.’’ gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda temlikin mal kaçırmak amacıyla yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 06.03.2012 tarihinde öldüğü, geride davacı oğlu ... ile davalı oğlu ...’ın mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın paydaşı olduğu 806 parseldeki 3/20 payını 29.12.2003 tarihinde dava dışı ...’e, ... ile dava dışı bir kısım paydaşların taşınmazdaki paylarını 01.04.2004 tarihinde davalı ...’a devrettikleri, mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki kalan 6/120 payını da 27.04.2007 tarihinde dava dışı ...’a, ...’ın da hem mirasbırakandan devraldığı 6/120 payı hem de kendi uhdesinde bulunan 12/120 payı 09.04.2008 tarihinde davalı’ya temlik ettiği, böylce davalının çekişmeli taşınmazda toplam 3/5 pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davalı dava konusu taşınmazdaki dava dışı paydaşlardan da pay devralmış olup davalının alım gücünün bulunduğu, mirasbırakanın terekesinde dava konusu taşınmaz dışında ... ilçesinde paydaşı olduğu toplam 9 parça taşınmazının daha olduğu, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi terekesindeki diğer taşınmazları da davalıya temlik edebileceği açıktır. Öte yandan; davalının mirasbırakanın ...’de bulunan dava dışı başka bir taşınmazını da davacıya devrettiğine ilişkin savunması karşısında davacının bu taşınmazdaki payın yarısının kendisine devredildiği yönünde kabulü bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine,10.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.