14. Hukuk Dairesi 2015/18523 E. , 2018/4878 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.12.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ..., ..., ... ve ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki bulunduğu 1002 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılara ait 1001 parsel sayılı taşınmaz aleyhine veya mahkemece uygun görülecek güzergahtan geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 1002 lehine aynı yer 1001 parsel aleyhine dosyada mevcut 08.12.2011 havale tarihli fen bilirkişisi raporunda 1001 parselde 6 numaralı seçenek ile gösterilen 139,64 m2"lik yerden geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Davalılar ..., ..., ... ve ... hükmü temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle ... alanlarında, nihayet bir ... aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni ... Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olaya gelince; davacı kendisine ait 1002 nolu parselden anayola çıkmak için önce Akşehir Sulh Hukuk Mahkemesinde 1003 nolu parsel maliki ... aleyhine dava açmış, bu mahkemede yapılan keşifte 1001 nolu parselin geçit tesisi için daha uygun olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş, karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Eldeki davada ise davacı 1001 nolu parsel malikleri aleyhine 1002 nolu parseli lehine geçit hakkı tesisi talep etmiş, mahkemece de davalılar ait 1001 nolu parsel aleyhine, davacıya ait 1002 nolu parsel lehine geçit hakkı tesisine karar verilmiştir. Ne var ki 1001 nolu parselin ... kayıtlarının tetkikinde; bu parsel aleyhinde 1020 parsel lehine de geçit hakkı tesis edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu 1001 parselin dosya içerisinde yer alan paftasında ise; 1020 parsel lehine kurulmuş geçit hakkı güzergahının 1001 nolu parselin güneyinden, eldeki davada ise geçit hakkına karar verilen güzergahın aynı taşınmazın kuzeyinden kurulduğu anlaşılmaktadır. Aynı parselin iki ayrı geçit hakkı ile yükümlü tutulması sonucu taşınmazın ekonomik kullanım bütünlüğü bozulacaktır. Bu şekilde geçit hakkı kurulması, komşuluk hukuku ilkelerine ve taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibine ve en az zarar verecek yerden geçit hakkı kurulması ilkesine aykırıdır. Zira geçit yüzünden yüklü taşınmaz malikinin uğrayacağı zarar ile yararlanan taşınmaz malikinin elde edeceği yarar arasında açık bir orantısızlık ortaya çıkacaktır. Mahkemece bu husus göz ardı edilerek, 1001 parsel aleyhine geçit hakkı tesisine karar verilmesi doğru değildir.
Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüzölçümü daha büyük olan parseller üzerinden geçit kurulması tercih edilmelidir. Dava konusu taşınmazlara ait krokinin incelenmesinde; 1006 numaralı parselin yüzölçümünün 1001 nolu parselden daha büyük olduğu görülmektedir. Mahkemece Dairemizin yukarıda açıklanan ilkelerine uygun olarak mahallinde yeniden keşif yapılarak 1006 parselden ve başka parsellerden geçit alternatifleri araştırılmalı, dava dilekçesinde talep edilen yer dışında başkaca güzergahların tespiti halinde bu güzergahlardaki parsel maliklerinin davaya katılmaları sağlanmalı, taşınmazın geçit hakkı kurulan kısmının değeri keşif tarihi itibari ile belirlenmeli, saptanan bu bedel depo ettirildikten sonra sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.06.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.