10. Hukuk Dairesi 2018/3651 E. , 2019/4579 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yaşlılık aylığının kesilmesi sonucunda yersiz ödeme çıkartılması işleminin iptali ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 19.03.2014 tarihli karar, Dairemizin 08.09.2014 günlü ve 2014/14022 Esas, 2014/16804 Karar Sayılı ilamı ile “davacı hakkında yersiz ödemeye konu dönem bakımından 2004 yılı ile 2007 yılı arasındaki epilepsi halinin seyrek veya sık olup olmadığı hususunun belirlenmesi ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan davacıdaki beden çalışma gücü kayıp oranı ve başlangıcı yönünden rapor alınarak, anılan Kurul raporunun Kurum yönünden bağlayıcı olduğu gözetilerek, beden çalışma gücü kayıp oranı ve başlangıcı yönünden Adli Tıp 3. İhtisas ve Genel Kurulundan rapor alınmak sureti ile çelişki giderilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, bozmaya uyulmuş ise de bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, Adli Tıptan ve Yüksek Sağlık Kurulundan raporlar aldırılmış ve bu raporlarda, davacının 2004-2007 yılları arasında nöbet geçirme halinin seyrek seyrettiği belirtilmiş ise de, davacının epileptik nöbetleri ile birlikte diyabet hastalığının da ne zaman başlayıp ne zaman bittiği hususunun değerlendirilmesi ve bu dönemdeki toplam sakatlık durumunun net olarak ilgili (1998 ve 2006 tarihli özürlülük ölçütü hakkında yönetmelikler) yönetmelik hükümleri kapsamında ve yönetmeliklerin yürürlük tarihleri dikkate alınarak, belirlenmesi gerekli iken, bu yönde bir belirlemenin bulunmaması karşısında, belirsizliklerin giderilmesini sağlayacak şekilde 506 Sayılı Yasanın 109. maddede belirtilen prosedür gereğince, öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan, itiraz halinde ise Adli Tıp Kurumundan yeniden aldırılacak raporlardan sonra, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.